DÜNYANIN birçok köşesinde ateş var, kan var, gözyaşı, isyan, tuğyan ve kor var! Ve maalesef ki İslâm âlemi tam bu korun ortasında. Ve gariban figüranlarıyız.
Hâlbuki Müslümanlar için elde Kur’ân gibi bir mu’cize-yi mânevî Kitabullah var. Onu en güzel şekilde açıklayan bir merhamet abidesi Resûl ve onun sünneti var!
Ramazan gibi her senede devreden, gelen gönüllere misafir olan bir ay, Ramazan var!
İşte yine geldi. Rahmet için, merhamet için, yardımlaşmak için, kardeşlik için, milletler, gruplar, fertler için sulh ve barış, en önemlisi nefislerimizle hesaplaşmak için geldi.
Asrın gönül sultanı, dehşetli ve ani gelen bir dinî musibet için: “Dünyayı unutmak, Ramazan’ımızı âsude geçirmek düşünürken, hatıra gelmeyen ve bütün bütün tahammülün fevkinde bu dehşetli hadise hem benim, hem Risâle-i Nur’un, hem sizin, hem Ramazan’ımız, hem uhuvvetimiz için ayn-ı inayet olduğunu ben müşahede ettim. Bana ait cihetinin ise çok faydalarından yalnız iki üçünü beyan ederim.
“Biri: Ramazanda çok şiddetli bir heyecan, bir ciddiyet, bir iltica, bir niyazla müthiş hastalığa galebe ederek çalıştırdı.
“İkincisi: Her birinize karşı bu sene de görüşmek ve yakınınızda bulunmak arzusu şiddetliydi. Yalnız birinizi görmek ve Isparta’ya gelmek için bu çektiğim zahmeti kabul ederdim.
“Üçüncüsü: Hem Kastamonu’da, hem yolda, hem burada fevkalâde bir tarzda bütün elîm hâletler birden değişiyor ve me’mulün ve arzumun hilâfına olarak bir dest-i inayet görünüyor, ‘el hayrü fi mehtârahullah’ (Hayır Allah’ın murat etiğindedir) dediriyor.”
Bu duygularla ona “En ziyade beni düşündüren Risâle-i Nur’u, en gafil ve dünyaca büyük makamlarda bulunanlara da kemâl-i dikkatle okutturması ve başka bir sahada fütuhata meydan açması oluyor” dedirten, kendi eleminden başka her bir kardeşinin sıkıntısından başına toplanan bütün elemlere ve teessüflere karşı, Ramazan’da, bir saati yüz saat hükmüne getiren o şehr-i mübarekte, bu mûsibet dahi, o yüz sevabı, her bir saati on saat derecesinde ibadet yapmakla bin katına çıkardığından Risâle-i Nur’dan tam ders alan ve dünya fâni ve ticaretgâh olduğunu bilen ve her şeyi imanı ve âhireti için feda eden ve o zamanki dershane-i Yusufiyedeki muvakkat sıkıntıların daimî lezzetler ve faydalar vereceklerine inanan, onun etrafında halka tutmuş ihlâslı zatlara acımak ve rikkatten ağlamak hâletini, tebrik ve sebatlarına karşı takdir etmek hâletine çevirdiğini beyan ediyor.
Mü’min kardeşliğinin çok büyük bir bahtiyarlık olduğunu, bu tür dostlarla hayalen olsun ara sıra konuşarak müteselli olduğu müjdesini veriyor. Mümkün olsaydı, bütün sıkıntılarını kemâl-i iftihar ve sevinçle çekeceğini beyan ediyor. Hatta onların bulunduğu mekânın taşını, toprağını sevdiğini büyük bir ciddiyetle açıklıyor. İman dâvâsının yükünü omuzlayan fedakârlar zümresinin arz yüzünde yaşayan ve kalben, ruhen, fikren en az sıkıntı çekenler olduğunu beyan ediyor.
Sebebi olarak da; Risâle-i Nur dersiyle elde edilen kazanca bakıldığı zaman, maddî zahmetlerin hem geçici, hem sevaplı, hem ehemmiyetsiz, hem hizmet-i imaniyenin başka bir mecrâda inkişafına vesile olmasını bilerek şükür ve sabırla karşılayacaklarını ihbar ediyor.
Tevekkülün en şahane ifadelerinden olan “Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler” deyip, metinâne bu fâni zahmetleri bâki rahmetlere tebdile çalışmanın önemini ihtar ediyor.
Ramazan rahmetinin ciddî bir şekilde her mü'minin nefsiyle hesaplaşması zamanı olduğunun şuur ve idrakini Cenâb-ı Hak başta aciz ve gaddar nefsim olarak her mü'min kardeşime bahşeder inşallah. Toplumun en küçük biriminden en geniş dairesine kadar meydana gelmesinde esas bir unsur ve fert olarak “ferdin” kendi nefis dairesinde yapacağı muhasebenin çok önemli bir mevsimidir “mübarek Ramazan” ayı. Umulur ki nefsimizin desise ve oyunları, dünyevîleşmemizin gaflet ve gabavetinden Rabb-i Rahimimize sığınıp af ve mağfiret dilemenin iklimidir “şehr-i Ramazan.”
Kaza-i İlâhînin, adalet-i kaderiye noktasında hadiselere bakabilmenin ve bu tefekkür deryasına dalabilmenin iklimin kalp, his ve ruh dünyamıza getirmesini tam talep etmenin ânıdır Ramazan!
Haksızlıklardan uzak omayı, haksız muameleler yapmamayı, garazdan, kinden, husumetten uzak kalıp haneleri çilehaneye çevirmenin şansıdır Ramazan! İhlâs dersini tam almanın, hakikate nüfuz etmenin, kıymetsiz olan dünya işlerine karşı alâkalarımızı tâdil etmenin çağıdır Ramazan.
Evhamlardan, aldanma ve aldatmalardan uzak olup, gayret, himmet, tefekkür, taharrîlerin sıklıkla yapılacağı aydır Ramazan! Bayramları bayram yapabilmek için bir sürü imtihan, engel, zorluklar ve olmazların akıl, makuliyet, sabır, tahammül ve sadakatle kimyasının değiştiği mevsimdir Ramazan!
Daimi beraberliklerin, ebed yolunda devam edeceği, imanî hizmetlerle kazanılacağı, ebedî sevaplar ve ruhî ve kalbî faziletler ve sevinçlerle gönüllerin dolacağı, şimdiki geçici ve muvakkat gamları ve sıkıntıların hiçe indirileceği andır Ramazan!
Evet, ucuz olmayan Cennetin kazanılabileceği, çok az zahmetlerle çok çok rahmetleri kazanabilme şansı olanların en güzel değerlendirecekleri aydır Ramazan!
Bu kudsî ve ulvî duygularla gelmekte olan Şehr-i Ramazanınızı bütün ruhu canımla tebrik ediyor, başta aciz ve kusurlu nefsim olarak bütün inananlar ve davâ arkadaşlarım için ciddî ve ders veren bir muhasebeye sahne olması dilek ve temennisiyle ağız tadıyla bir Ramazan geçirmenizi Rabbimden niyaz ediyorum.
29.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|