Ramazan ve Eylül… İki farklı mahallenin iki farklı çocuğu gibidir… Eylül biraz hüzünlü bakar, Ramazan daha gelmeden huzurunu, manevî iklimini hissettirir.
Biri biraz serinletir, biraz ısıtır; biri mideleri acıktırır ve ruhları doyurur.
Birinde birileri okulla tanışır, birinde namazla. Her çocuğun hatıralarında bir Eylül, bir de Ramazan vardır. Bir ilk okul, bir de ilk oruç. Dünyayı Eylül’de, dini Ramazan’da öğrenmeye başlarız. Annelerimizin elinden tutarak okula, babalarımızın elinden tutarak teravihe gideriz. Okulun ilk günü ve ilk oruçta zorlansak da, severiz ikisini de.
Ne zaman sarı yapraklar görsek Eylül’ü, ne zaman pide kokusu duysak Ramazan’ı hatırlarız. Eylül’de dünyanın, Ramazan’da ahiretin kışlıklarını hazırlarız.
Ramazan’ın bayramı varsa, Eylül’ün bayramı da kardır, kıştır. Ramazan’ın bayramı sevdiklerimizle kavuşturur, Eylül’ün bayramı araya engeller koyar. Eylül ayrılıklarla, Ramazan kavuşmalarla anılır.
Eylül ihtiyarlık gibidir, Ramazan gençlik.
Bu yıl, 1 Eylül, 1 Ramazan.
İki farklı mahallenin iki farklı çocuğu beraber, omuz omuza.
Belki 33 sene önce de böyleydiler, belki ondan 33 sene önce de.
Uzun bir ayrılıktı onlar için. Eylül hep yerinde durdu, Ramazan’ı bekledi. Ramazan ağır ama kendinden emin adımlarla geldi Eylül’ün yanına.
Eylül Ramazan’a biraz sıcaklık verdi, Ramazan Eylül’e huzur.
Ramazan Ağustos’un elini tutarken, Eylül’ü de tamamen bırakmayacak. Ve yine ayrılacaklar, yavaş yavaş. Eylül bekleyecek Ramazan’ı. Ramazan kendisini bekleyen diğer aylarla da hasret giderecek.
Kimse Ramazan’dan mahrum kalmasın diye, bu, kıyamete kadar sürecek.
25.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|