"Gerçekten" haber verir 25 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

H. HÜSEYİN KEMAL

Atatürk dönemi diktatörlüktür

Türkiye solu son günlerde büyük tartışmaların merkezi haline geldi. Biz de bu tartışmaları Darbeye Karşı 70 Milyon Adım Platformu’nun destekçilerinden Devrimci Sosyalist İşçi Partisi Genel Başkanı Doğan Tarkan’a sormak istedik. Tarkan, solun iç işlerinin didik didik edilmesinin fayda sağlamayacağını ve bu tür ağır eleştirilerin bazı solcuları darbe karşıtı gösterilerden soğuttuğunu söyledi. Bu görüşler üzerine, biz de solculukla Kemalizm arasındaki bağı, orduyla millî irade arasındaki kavgayı irdelemeye çalıştık.

*Darbelere karşı bir sosyalist olarak kendinizi solun neresinde tanımlıyorsunuz?

Bu tanım çok hoşuma gitmese de solun en solunda olduğumu düşünüyorum. Büyük veya küçük de olsa bir siyasal partinin değil, büyük yığınların iktidarını, halkın kendi sorunlarını kendi çözme yeteneğine kavuşmasını sosyalizm olarak tanımlıyorum. Sosyalizm, kısa dönemlerde olsa dünya üzerinde yaşandı. Sovyet denen aracın var olduğu ilk dönemde çalışan yığınlar iktidar oldular. Bu durum zamanla zayıfladı ve bir avuç bürokrat, ülkede iktidarı ele geçirdi. Böylelikle Rus sosyalizmi bir avuç insanın iktidarı oldu.

*Peki Türkiye’de solculuk ne durumda?

Türkiye’de sol 1960’lı yıllarda ortaya çıktı. 60’tan önceki sol cumhuriyetin kuruluşuyla başlayan Kemalist süreç boyunca büyük baskılar altında kalmıştır. 60’larda dünyadaki işçi ve gençlik hareketiyle sosyalizm güç kazanmaya başlamıştır. Sendikalar kuruldu. Teorik bir ideoloji olarak Türkiye sosyalizminin tabiî ki zaafları vardır.

*Nedir bu zaaflar?

Rusya’nın Çekoslovakya’yı işgal etmesini, yüzlerce insanı öldürmesini, 600 bin parti üyesini ihraç etmesini sosyalizm adına destekleyen solcular var. Sosyalizm özgürlükçüdür, eğer özgürlüğün dışına çıkılırsa burada sosyalizmden değil, başka şeyden söz ediliyor demektir.

*1960’lı yıllardan önce sosyalizmin baskı altında olduğunu söylediniz. Peki Kemalist-sol veya Kemalizme sıcak bakan sol ne anlama geliyor?

Kemalistler devlet kapitalisti olduğu gibi, Rusya da devlet kapitalistidir. Rusya’da Stalinist bürokrasi bütün devletin sahibidir. Türkiye’de ise, Kemalistler ülkenin sahibidir. Onlara göre, Kemalistler ülkenin bağımsızlığını sağlamıştır ve şu an Türkiye ABD işgali altındadır. Bu açılardan kendilerini Kemalistlere yakın görürler.

*Kurtuluş Savaşı’nı toplumun bütün kesimi vermedi mi? Kemalistler nasıl oluyor da Kurtuluş Savaşı’nın sahibi oluyorlar?

Kurtuluş Savaşı’nın başında Atatürk ve İnönü vardır. Savaş bittikten sonra, devleti kuran ve tek başına yöneten güç onlardır. Dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’nı kendilerine mal etmişlerdir.

*Kemalistlerle Stalinistler arasında sizin gözünüze çarpan başka önemli benzerlik var mı?

İki kesim de özelleştirmeye karşı çıkarken, özelleştirilen kurumun yabancıya verilmesini eleştirirler. Ancak çalışanlar için kurumun Fransızların, ya da Türklerin elinde olmasının bir anlamı yoktur, çünkü yine aynı ücretle çalışırlar. Kemalistler çalışanların şartlarının ne olduğuna değil, sahibinin kendilerinden olup olmadığına bakarlar.

*Yani siz bir kurumun özelleştirilmesi noktasında sahibinin yabancı veya Türk olmasının bir anlam ifade etmediğini mi söylüyorsunuz?

Petrol Ofisi’nin sahibinin Doğan Grubu ya da Shell olması çalışanların ücretlerinde ve petrol fiyatlarında bir değişim getirecek mi? İkisinde de bir değişim olmayacaksa, sahibinin kim olduğu çok önemli değil. Ulusalcı kafa olaya “Petrol stratejik bir mal ve yabancıların elinde olmaması gerekir” mantığıyla yaklaşır. Bunların hepsi safsata. Hükümetler gerekli gördüğünde özelleştirme anlaşmasını yırtıp atabilirler. Yabancı şirketlerin kârlarını ülkelerine taşıdıkları söylenir, peki İsviçre bankalarında ve Bahama Adaları’ndaki Türk iş adamlarının yatırımlarına ne demeli? Bence sermaye küreseldir, istediği yerde yaşar, eğlenir...

*Peki Kemalist bürokrasinin son zamanlarda zayıfladığını düşünüyor musunuz?

Kendilerini Kemalist olarak tanımlayan Ergenekoncular teşhir edildikçe, Kemalizm emekçi yığınların gözünde teşhir oluyor. Bu kadar teşhir olunan bir siyasal akımla yan yana durmak zorlaşıyor. Bence solun içinde Kemalizme karşı olan güçlü bir akım var. Türkiye’nin bütün solcularına Kemalist denilemez.

*Sizce iyi Atatürk veya kötü Atatürk var mıdır?

Öyle şey olmaz. Atatürk dönemi bir diktatörlüktür. Kendinden başka bir siyasal akıma izin vermemiştir. “Dönemin koşulları öyle gerektiriyordu” lâfı mazeret değildir. Dolayısıyla diktatörlüğün iyisi, kötüsü olmaz.

*Bu diktatörlük anlayışı bugünün Türkiye’sinde ne kadar etkili?

Ben Kemalizm’in tasfiye edildiğine inanıyorum. Ordu sokağa çıkıp darbe yapamıyor. 28 Şubat sürecinde hükümeti devirmeyi başardılar, ama o günden bugüne geçen sürece bakıldığında gece yarısı bildirileri yayınladıklarını görüyoruz. Bu onlar için acı bir durum. Kendileri darbe yapamadığı için, yargı kurumlarına ve akademiye bildiri yayınlatıyorlar. Ancak 411 ve AKP’nin kapatma dâvâsıyla ilgili karara baktığımızda, Meclisin yetkileri elinden alınmış, hükümetse dar ağacında bekletilmektedir. Bu onların gücünün nerde olduğunu gösterir. Öte yandan, yüzde 47’nin iradesine karşı çıkmak öyle kolay şey değildir. Halk seçimlere giderken bilinçsiz değil. “Kömür aldığı için oy verdi” iddiaları halkı küçük görmektir..

*Sizce ne düşünerek gidiyor?

AKP’yi Kemalizme karşı bir parti gördükleri için oy veriyorlar. Bu yargı, bence doğru değil. AKP mümkün olduğunca uzlaşmaya çalışan, ara sıra kafasını kaldırır gibi yapan bir parti. AKP, bence zenginlerin, sermayenin partisi. AKP TÜSİAD, ASKON, MÜSİAD gibi büyük sermayeleri bir hedefte birleştirebilen bir parti. Bu da onun sermaye sınıfı partisi olduğunu gösteriyor.

*TÜSİAD’la AKP arasında İslâmî duyarlılık açısından bir uçurum yok mu?

TÜSİAD hem AKP’ye istediğini yaptırıyor, hem de Kemalistlerle AKP çatıştığında geri çekiliyor. Sermaye sınıfının pisliği budur. TÜSİAD “Siz kavga edin, kazananla ben devam ederim” diyor. Yeşil Sermaye diye tanımlanan şey, artık böyle tanımlanmaz oldu, çünkü uluslar arası alanda iş yapmaya başladığında renkler ortadan kalkıyor. Toplantılarda içki içmiyorsun, ama nerde kâr varsa onu yapıyorsun.

*Son süreçte AKP ile ordu arasında bir uzlaşma olduğu söyleniyor. Sizce AKP’nin boynundaki ip çıktı mı?

Ben uzlaşıp uzlaşılmadığını bilmiyorum, ancak Kemalistlerin gücünün AKP’nin boynuna ip geçirmeye yettiğini düşünüyorum. Biraz daha güçlü olsalar, mutlaka kapatırlardı. Bence düşmanla uzlaşılmaz, yok edilir, ben böyle bir uzlaşmaya inanmıyorum.

*Peki bu süreçten çıkış nasıl olacaktır?

Yerel seçimlerde AKP yüzde 50’ye yakın oy alırsa, boynundan ipi çıkarıp atar. İpi çıkaramazsa AKP ülkeye şeriat mı getirecektir? Hayır. AKP şeriatçı bir parti değildir. Bu anlayış Kemalistlerin yarattığı garabettir. AB’ye üye olmak isteyen bir parti, üstelik sermaye partisi. Sermaye ise, şeriat istemez.

*Millet devletine iradesini kabul ettirebilecek midir?

Bugün AKP’nin boyunda idam ipi durmaktadır. Böyle olduğuna göre, her an bir her şey olabilir. Onun için de darbecilerle mücadele etmek durumundayız. Bu da yetmez, darbecileri yargılamalıyız. Genelkurmay çıkıp milletten özür dilemelidir.

*Nasıl bir özür bu?

Genelkurmay daha önceki darbelerin TSK tarafından yapıldığını kabul etmeli. Genelkurmay “Halkın iradesini zaman zaman elinden aldık. Darbe dönemlerinin komutanları adına milletten özür dileriz” demediği sürece, halk iradesinin ayaklar altına alınabilme ihtimalini her zaman göz önünde tutmalıyız.

*Genelkurmay bunu yapar mı peki?

Halk sokağa çıktıkça, bu talebi dillendirdikçe bunu yapmak zorunda kalacaklar. Bir gün 1 milyon kişi Genelkurmay’ın önüne gidip “Bizden özür dileyeceksiniz” dersek, ne yapabilirler ki?

*Bu bağlamda Ergenekon Operasyonu’nu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ergenekon soruşturmasıyla ne kadar vahim bir ortamda yaşadığımızı öğrendik. Ergenekonculardan, darbecilerden hesap sorulmadan bu ülke huzura kavuşmaz. Kemalizmin tam tasfiyesi, ancak böyle olur. Ama Kemalizmin tasfiyesi de tam çözüm değildir. Bunun yanında halkın iradesine karşı olan bütün anlayışların tasfiye olması gerekir. Zaman zaman yüzde 47 oy almış bir parti bile Kürtlerin yarısının oyunu almış bir partinin iradesine karşı çıkmaktadır.

*Bazı solcular “Ergenekon yargıya intikal etmiş bir durum. Savcılık gereken işlemleri yapıyor. Bizim bu süreçte yapacağımız başka bir şey yok” diyorlar. Bu görüşe katılıyor musunuz?

Hayır, katılmıyorum. Yanlış hatırlamıyorsam Ergenekon savcısı “Bize destek gelmezse fazla ilerleyemeyiz” gibi bir cümle kullanmıştı. Savcıya halktan, siyasetten destek gelmezse dâvâ derinleşemez. AKP, savcının açtığı bu yolda ilelebet gidemeyecek “Devlet hırpalanıyor” diyerek desteğini çekecektir. O vakit dâvânın arkasında durması gereken sokağa çıkacak insanlardır. Ergenekon bence derin devletin küçük bir parçasıdır, fakat içeri alınan insanlar JİTEM’i kuran, halka acılar yaşatan insanlardır. Bu açıdan dâvâyı çok da basite almamak gerekir. Bir de anlayamadığım bir nokta var?

*Nedir o nokta?

Sanki Türk sağı veya milyonlarca insan sokakta, Türkiye solu kenara çekilmiş “Beni bu işe bulaştırmayın” diyor. Demek ki sol sokağa çıkmazsa, büyük bir hareket oluşmuyor. Bu açıdan yanlış yapan solcuları itmek yerine, kazanmak lâzım. Bizimle birlikte sokağa çıkmalarını sağlamak lâzım. Bu açıdan baktığımda, Taraf gazetesinin solun iç işlerini didiklemesini doğru bulmuyorum. Sanki solun Türkiye’ye kazandırdığı değerler bir çırpıda yok sayılıyor. Bir de sol kendi iç tartışmalarına dışardan müdahale eden insanları dinlemez.

*Ergenekon’a dönecek olursak “Ergenekon’un tasfiyesiyle başka bir derin devlet kurulacak” deyip süreci desteklemeyenlere ne demeli?

Bugün bu örgütün tasfiyesi topluma güven kazandıracaktır. Yarın Ergenekon gibi bir yapıyla karşılaşıldığında, “Biz bu tür örgütlerin üstesinden gelmiştik” özgüvenini oluşturacaktır. Bunun yanında bu tür yapı kuracağı iddia edilen kesim de iki kere düşünür.

*Bir solcu olarak bugünün Ergenekon’unu savunan Baykal hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ergenekon’un düşüncesi Baykal’ın düşüncesidir. Ergenekon ve Baykal aynı akımın farklı kanatlarını oluşturur. Bunlar aynı şeyleri düşünür. Baykal darbeye zemin hazırlamak için “asker müdahalede haklıdır” dedi, Ergenekoncular da darbe için kargaşa çıkardılar. Ayrıca Ergenekoncular sağa sola bomba atarak Baykal’ın darbe özlemi çeken konuşmalarına yardım etmişler. Baykal ve Ergenekoncular kader arkadaşı...

H. HÜSEYİN KEMAL

25.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (23.08.2008) - Talia Morgül: “Ceylan, evlendiğimiz gün bile risâle yazmakla meşguldü”

  (18.08.2008) - “Mazlûmun inancına bakılmaz”

  (13.08.2008) - Yanlış sulama toprağı öldürüyor

  (11.08.2008) - Millet hizaya gelmez, getirir

  (04.08.2008) - Kemalist söylemden kurtulmalıyız

  (01.08.2008) - Makina yapmak için görmesi yetiyor

  (28.07.2008) - Cübbeli devrim muhafızları var

  (27.07.2008) - Litvanya’dan AB tavsiyeleri

  (21.07.2008) - Demokrasiyi kabul etmek laikler için yenilgi

  (18.07.2008) - Herkes kendi memleketine yatırım yaparsa, işsizlik problemi çözülür

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün haberler

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır