Dünyamızın ve bilhassa Ön-Asya olarak bilinen Türkiye'mizin cehennemî sıcaklara yakalandığı şu mevsimde, serinletilmiş bir karpuza ne dersiniz? Hararetinizi teskin ederken serinliğiyle, tadı, aroması ve rengiyle de diğer duygularınızı mest eden bir karpuzdan bahsediyorum. Birileri onu yeni yağmış kara, bazıları da taze kurabiyeye benzetirler ağızdaki dağılışıyla… Manavdan veya pazardan aldığımız her karpuzu, bu hayallerle kucağımızda eve taşımaz mıyız?
Bu senenin yaz mevsimiyle birlikte, lezzetli karpuz yeme hayâllerim de erimeye başladı. Bin bir itina ile seçtiğim, eve taşımada zorlandığım ve geçmişteki karpuzlara tahassürle sofrada beklediğim karpuzun tadı, yalnızca karpuz iştahımı kaçırmadı, diğer meyve ve sebzeler hakkında da ciddî ciddî endişelere sevk etti beni. Üreticinin bilgisi de pazardaki satıcının bilgisine yakın bu hususta. Saham olmadığı için anlayamıyorum. Verimin yüksek olması için kabağa karpuz aşısı yapılmışmış. Pişmemiş kabağı yemediğimden, mukayese imkânım da yok. Yalnızca ağzıma aldığım lokmaların nasıl tatsızlaştıklarını ve düş kırıklığımı anlatabilirim size.
Peygamberimiz (asm), harîs dediğimiz hırslı insanların daima zararda olacağını bildiriyor. Türkiye'deki üretici, Allah'a ve âhirete imanındaki zayıflamayla birlikte, tevekkül ve kanaatini de kaybetmeye başlıyor. Fıtrat bozguncusu dediğimiz dinsiz küresel çetenin oyununa gelerek; bitkilerin genlerine müdahale, hormonlama ve kimyasal katkılarla yetiştirdiği sebze ve meyvelerle yalnızca bize zarar vermiyor, kendisi de iflâsın eşiğinde. Kuraklıklar, ölçüsüz üretimler ve pazarların ani kapanmaları gibi maddî sebeplerle, gayri fıtrî yollarla doldurulan tarlaların hal-i pürmelalini zaman zaman birlikte müşahade ediyoruz. Mutlaka birileri zulmediyordur üreticiye. Ama kader adalet ediyor. Karpuzumun tadını bozan, ağız tadımı kaçıran ve beni geçmişin hayâlleriyle baş başa bırakan üreticiye kader adalet ediyordur.
Hikâyemiz yalnızca karpuzla sınırlı değil elbette. Tohumda dışa bağlı bir hükümetin idaresi altında, zamanla sıra diğer sebze, meyve ve hayvanlara da gelecektir. Belki aynı tahrip oralarda da cereyan ediyor da haberimiz olmuyor.
Karpuzun en lezzetlisi Diyarbakır´da yetiştirilirdi. Kadere bakınız ki, Tarım Bakanımız Mehdi Bey de Diyarbekirli. Mert insanların diyarının vekili merdane bir şekilde, fıtrat bozguncularının üzerine gitmeli değil mi? Hem karpuzumuzu, hem de Diyarbekir'in namını kurtarmalı. Fıtrî tohumları İsrailli, Amerika ve Hollandalı bozguncuların şerrinden kurtarmalı Bakanımız.
Mehdi Eker Bey; fıtratı kurtarma yolunda bir gayret içine girerse hem Türkiye´de ve hem de Avrupa'da büyük destek görecektir. İnsanlık ile birlikte yaratılışı bozmak isteyen bozguncuların hedefi yalnızca Anadolu değil. Son zamanlarda temel gıda maddelerine musallat olan bu eski bolşeviklerin hedefi bütün dünya. Hem Çinlinin pirinciyle ve hem de Brezilyalının mısırıyla uğraşıyorlar. Hem tohumları, hem de insanları nesepsiz bırakıyorlar.
Fakat ben karpuzumu istiyorum. Damağıma taze kurabiye tadı verecek karpuzumu...
25.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|