"Gerçekten" haber verir 29 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Lahika

Hadis-i Şerif Meâli

Allah'a ihlâsla ibâdet edin, beş vakit namazınızı kılın, gönül hoşluğu ile malınızın zekâtını verin, Ramazan orucunuzu tutun ve Haccınızı yapın ki, Rabbinizin Cennetine giresiniz.

Câmiü's-Sağîr, No: 172

29.08.2008


Ramazan’da amellerin sevapları bire bindir

Kur’ân-ı Hakîmin her bir harfinin bir sevâbı var; bir hasenedir.* Fazl-ı İlâhîden o harflerin sevâbı sünbüllenir; bâzan on tane verir, bâzan yetmiş, bâzan yedi yüz—Ayete’l-Kürsî harfleri gibi; bâzan bin beş yüz—Sûre-i İhlâsın harfleri gibi; bâzan on bin—Leyle-i Beratta okunan âyetler ve makbul vakitlere tesadüf edenler gibi; ve bâzan otuz bin—meselâ, haşhaş tohumunun kesreti misillü, Leyle-i Kadir’de okunan âyetler gibi. Ve “O gece bin aya mukabil” işaretiyle, “Bir harfinin o gecede otuz bin sevâbı olur” anlaşılır. İşte, Kur’ân-ı Hakîm tezâuf-u sevâbıyla beraber elbette muvâzeneye gelmez ve gelemiyor. Belki, asıl sevap ile bâzı sûrelerle muvâzeneye gelebilir. Meselâ, içinde mısır ekilmiş bir tarla farz edelim ki, bin tane ekilmiş. Bâzı habbeleri yedi sümbül vermiş farz etsek, her bir sümbülde yüzer tane olmuş ise, o vakit tek bir habbe bütün tarlanın iki sülüsüne mukabil oluyor. Meselâ, birisi de on sümbül vermiş, her birinde iki yüz tane vermiş; o vakit bir tek habbe asıl tarladaki habbelerin iki misli kadardır. Ve hâkezâ, kıyas et.

Sözler, s. 312

***

Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mâl, bire bindir. Kur’ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, herbir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte herbir harfin on değil, bin; ve Âyetü’l-Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır. Evet, herbir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur’ân-ı Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o bâki meyveleri Ramazan-ı Şerifte mü’minlere kazandırır. İşte, gel, bu kudsî, ebedî, kârlı ticarete bak, seyret ve düşün ki, bu hurufâtın kıymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasârette olduğunu anla.

Mektubat, s. 391

***

Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâseyi böyle bire on kâr veren medrese-i Yusufiyede geçirmek, elbette büyük bir kârdır. Ne kadar zahmet çekilse ayn-ı rahmettir.

İbadet cihetinde böyle olduğu gibi, Nur hizmeti dahi nisbeten—kemiyet değilse de keyfiyet itibarıyla—bire beştir. Çünkü bu misafirhanede mütemadiyen giren ve çıkanlar, Nurun derslerinin intişarına bir vasıtadır. Bazan bir adamın ihlâsı, yirmi adam kadar fayda verir. Hem Nurun sırr-ı ihlâsı, siyasetkârâne kahramanlık damarını taşıyan, Nurun tesellilerine pekçok muhtaç bulunan mahpus biçareler içinde intişarı için bir parça zahmet ve sıkıntı olsa da, ehemmiyeti yok. Derd-i maişet ciheti ise: Zaten bu üç ay âhiret pazarı olmasından, herbiriniz çok şakirtlerin bedeline, hattâ bazınız bin adamın yerinde buraya girdiğinden, elbette sizin haricî işlerinize yardımları olur diye tamamıyla ferahlandım ve bayrama kadar burada bulunmak büyük bir nimettir bildim.

Şuâlar, s. 425

* Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân: 16

sevab-ı a’mâl: Amellerin sevabı.

nass-ı hadis: Hadis delili.

hasene: İyilik.

ticaret-i uhreviye: Ahiret ticareti.

meşher: Teşhir yeri, sergi.

şuhûr-u selâse: Üç aylar.

şecere-i tûbâ: Cennetteki Tuba ağacı.

hurufât: Harfler.

29.08.2008


Ramazanı karşılarken

Mübarek üç ayların Receb’i gitti, Şaban’ı gidiyor. Bu zaman içinde Regaib, Mi’rac ve Berat kandilleri de resmigeçit yaptılar. Ramazan ayının gölgesi üzerimize düştü. Sayılı günler tez bitermiş. Ramazan da gelir, bayram da gelir. Esas mesele o günlerden azamî istifade etmek. Peki, bu gün ve gecelerden ne kadar istifade edebildik?

Sevapların bol yazıldığı günleri yaşıyoruz. Geçen sene aramızda olanlardan bazıları ayrıldı, gittiler. Şimdi beraber olduklarımızla seneye tekrar buluşmaya senedimiz yok. Geçen seneleri, günleri geri getiremeyeceğimiz gibi gelecek senelere ve günlere de ulaşmaya garantimiz yok. Öyleyse içinde bulunduğumuz günleri ve saatleri iyi değerlendirmemiz gerekir.

Said Nursî, risâlelerde üç aylar dediğimiz Recep, Şaban ve Ramazan ayları ile mübarek gecelerin önemine çok vurgu yapar. Bu konularda yazılmış Ramazan1 adında bir risâle ve pek çok lâhika mektubu vardır. Onlardan bazılarını bu vesile ile hatırlamaya çalışalım.

Bediüzzaman, Ramazan ayı için, “Leyle-i Kadr’i ihata ettiği için, kendisi de ömür içinde bir leyle-i Kadir’dir ki, muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar. Dakikası bir gündür. Saati iki ay, günü birkaç sene hükmünde bir ömr-i bâkîdir”2 der.

Bir hesap yapalım: Her Ramazan ayı içinde bir Kadir Gecesi vardır. Her Kadir Gecesi Kur’ân’ın ifadesi ile “bin aydan daha hayırlı”dır. 1000 ay yaklaşık 83 yıl eder. Bu normal şartlarda bir insan ömrüdür. Kadir Gecesi, ihyâ edenin ömrüne ebedî bir ömür daha katmış olur. Ramazanın bir dakikası bir gündür. (24x60x60=86400) Yani, Ramazanın bir günü 86.400 kat sevap kazandırıyor. Saati iki ay olunca sonuç 60x60x 86400= 311.040.000 eder. Yani bir saatin sevabı 311.040.000 olur. Günleri de hesaplarsak önümüze telâffuzunda zorlanacağımız rakamlar çıkar. Bunlar fani hayatta baki ömrün meyveleridir.

Bir başka risâlede Ramazan ayında “kazanç bire bindir”3 denilir. Bire bin kazandıran, hem de bâkî bir ticaret var mıdır?

Bediüzzaman özellikle Şaban ve Ramazan aylarında, “akıldan ziyade kalb”in hissedar olduğunu belirtir ve ruhun hareket ettiğini söyler.4

Said Nursî, Ramazanın hikmetlerini anlattığı bir risâlede5 Ramazan orucunun dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen insan nev’înin kazancına baktığı cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmetini şöyle özetler: “Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mâl, bire bindir. Kur’ân-ı Hakîmin, nass-ı hadisle, her bir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte her bir harfin on değil, bin; ve Âyetü’l-Kürsî gibi âyetlerin her bir harfi binler; ve Ramazan-ı Şerifin Cumalarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadirde otuz bin hasene sayılır.”

Normal günlerdeki sevaplar Ramazanda binlerle ifade edilirken Kadir Gecesinde otuz binlerle ifade edilmektedir. Kur’ân’ın her bir harfine otuz bin bâki meyveler kazandıran Ramazan ayı nuranî tûbâ ağacı hükmüne geçmektedir. Ramazan-ı Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Uhrevî ürünler için gayet verimli bir zemindir. Ramazan-ı Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve kısa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun ebedî bir hayatı kazandırır.

Bediüzzaman yazdığı mektuplarda bu mübarek gün ve geceleri tebrik etmek sûretiyle hatırlatır. Meselâ bir risâlede tebrik ve duâlarını şu sözlerle ifade etmektedir: “Mübarek Ramazan-ı Şerifinizi bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz. Cenâb-ı Hak bu Ramazan-ı Şerifin Leyle-i Kadrini umumunuza bin aydan hayırlı eylesin, âmin. Ve seksen sene bir ömr-ü makbul hükmünde hakkınızda kabul eylesin, âmin.”6

Ramazan ayını nasıl değerlendirebiliriz? Bunun örneklerini yine Risâle-i Nur’da görmekteyiz. Meselâ bir lâhikada “Sizin leyle-i Berâtınızı ve gelecek Ramazanınızı tebrik eder ve bu gelecek leyle-i Kadri hakkınızda ve hakkımızda bin aydan daha hayırlı olmasını ve defter-i âmâlimize böyle geçmesini Cenâb-ı Haktan niyaz ediyoruz” denilir ve bayrama kadar yapılacak duâ örneği de verilir: “Allah’ım, bu Ramazan’da Kadir Gecesini biz ve sadık Nur talebeleri için bin aydan hayırlı kıl.”

Madem ki, Ramazan aynı zamanda Kur’ân ayıdır. Öyleyse her gün Kur’ân okumalı. Bu yalnız olabileceği gibi ortak da olabilir. Bir kişinin bir günde Kur’ân’ı hatmetmesi zor olabilir. Cüzler paylaşılmak sûretiyle her gün hatim yapılabilir. Bediüzzaman, Kastamonu’da yazdığı bir mektupta geniş bir dairede günlük hatim yapılması arzusunu şöyle ifade etmektedir: “Ramazan-ı Şerifte, her biri, her günde bir cüzü sizinle beraber okumakla, Ramazan’ın her gününde bir hatme-i Kur’âniye olarak, manevî ve çok geniş bir mecliste, Isparta ve Kastamonu’yu ihata eden bir dairede halka tutan Risâle-i Nur talebelerinin ve o dairenin merkezinde sizler bulunmak cihetiyle Risâle-i Nur şakirtlerinin etrafınızda olarak, Nakşîde ‘hatme-i hâcegân’ tarzında, fakat çok büyük bir mikyasta Risâle-i Nur’un bütün şakirtleri mânen hazır ve o dairede bulunuyor niyetiyle tasavvurla okunmak, o kudsî hatmeyi yapmak Cenâb-ı Hakkın rahmetinden tevfik niyaz ederiz.”7

Şimdi çok geniş bir dünyada yaşıyoruz. Cüz okuma sınırlarımızı genişletebiliriz. Said Nursî, mânevî ortaklığa işaret ederek Risâle-i Nur talebelerinin kazandığı miktarın ne kadar büyük olduğunu belirtir. Her biri, binler hisse alır. İnşaallah, dünyevî malların ortaklığı gibi bölünme ve azalma olmadan, her birisine, aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lâmba, binler aynaların her birisine aynı lâmba parçalanmadan girmesi gibidir. Bu açıdan bakan Bediüzzaman, “Risâle-i Nur’un sadık şakirtlerinden birisi leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirtler sahip ve hissedar olmak, vüs’at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvârız” diyerek Allah’ın rahmetinden beklediği ümidi de ifade etmektedir.8

Üstad Bediüzzaman’ın yaptığı duâ ile duâ etmek istiyorum: “Cenâb-ı Erhamürrâhimîn bu Ramazan-ı Mübarekenin hürmetine, Rahmeten lil-Âlemîn olan Resûl-i Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâmın ümmetine rahmetiyle imdat eylesin. Amin. Âsâr-ı gadab-ı İlâhî olan âfât ve dalâletlerden muhafaza eylesin. Âmin. Ve Risâle-i Nur şakirtlerini neşr-i envâr-ı Kur’âniyede muvaffak eylesin. Âmin.” 9

Not: Okuyucularımın Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ederim.

Dipnotlar:

1- Bkz. Mektubat, s. 387-394

2- Barla Lâhikası, s. 159

3- Aynı eser, s. 164

4- Mektubat, s. 377

5- Bkz. Mektubat, s. 387-394

6- Şuâlar, s . 435-436

7- Kastamonu Lâhikası, s. 62-63

8- Aynı eser, s. 65

9- Aynı eser, s.116

AHMET ÖZDEMİR

29.08.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır