“İŞ”TE, GENÇLER NE KADAR MUTLU?
Gençlik bir kitabın çeşitli bölümlerinden biri gibidir. Onu anlamak için mutlaka okumak gerekir (George Raymond). Gelişmekte olan bir ülke konumundaki Türkiye‘de 12–24 yaş arasında 15 milyon genç bulunmaktadır. Böylesine büyük bir gücü etkin kullanmak noktasında pek çok sıkıntı mevcuttur. Gençliğimizin yaklaşık % 80’ini okul dışı kesim oluşturmaktadır.
Ülkemizdeki genç işsizlerin yaşadıkları sıkıntıları hepimiz bili-yoruz. Öyle ki, bu gençlerimiz sosyal kimlik eksiklikleri, “değersizlik” duyguları ve hayattan hiçbir şey beklemeyen yapılarıyla yaşamaya çalışmaktadır. Peki ya çalışan gençler? Onlar işlerinden çok mu memnunlar ve hayat onlar için dört dörtlük mü? Bunun ce-vabı ne yazık ki, olumlu değil. Çalışan genç işçilerin sıkıntıları ne-lerdir? Çözüm için nasıl bir yol izlenmelidir? Bu konu üzerinde durmakta fayda vardır.
Bir işte çalışmaya başlayan her gencin ruhu bambaşka duygularla doludur. Öncelikle onlar kendilerini ailelerinin korumasından mahrum hissederler. Yıllarca kendilerine kol kanat geren aileleri onları bir anda hiç tanımadıkları bir dünyaya bırakıvermiştir. İçlerindeki duygular o kadar yoğundur ki, akşam eve gitmeyi dört gözle beklerler, sabahları ayakları işe gitmemek için direnir. Aslında sözünü ettiğimiz bu durum kısa sürer. Zamanla kendini ifade etme isteği duyan genç, olayları bütün yönleriyle anlamaya başlar. Çünkü aldığı ilk maaşıyla birlikte herkesin ona bakışı ve beklentileri değişecektir.
Genç, çalışmaya başladığı ilk günlerde ailenin gençten istediği hayatı tanıması ve kendi harçlığını çıkarabilmesidir. Ancak maddî sıkıntılar, zamanla ailenin gençten maddî destek beklemesine sebep olur. Eğer aile böyle bir talepte bulunmasa bile genç, kendini onlara karşı sorumlu hissedecek ve ailesi için çalışmaya başla-yacaktır. Gencin aileye sağladığı her katkı güzel bir gelişmedir. Aslında hiçbir aile, çocuğunun emeğini harcamak istemez. Ancak, ülkemizdeki yoksulluğun büyüklüğü eve sağlanacak her katkıyı gerekli kılmaktadır. Ailelerin gence her konuda baskı uygulaması, zamanla gencin dışarıya olan merakını ve ilgisini arttırır. Bu sebeple yetişkinler, çalışan gençlere gerçek anlamda destek olmalı ve anlayış göstermelidir.
BM raporunda, 2002 rakamlarına göre, 15 ila 24 yaşındaki gençlerin hemen hemen yarısı günde 2 dolardan daha az bir parayla geçinmek zorunda kaldığı belirtiliyor. Çalışan öğrencilerin elde ettikleri gelirler ne yazık ki onları rahat ettirebilecek durumda değildir. Pek çok gencin kazandığı para üniversite harcını ödemeye dahi yetmemektedir. Bırakın üniversite harcını ödemeyi çalıştığı halde hiçbir ihtiyacını karşılayamayan gençle-rimiz de vardır. Gençler, en ağır işlerde en az ücretle çalıştırılmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, çocukların ve gençlerin en çok çalıştırıldıkları alanlar; tarım, sanayi, sosyal ve kişisel hizmetler, ticaret, lokanta ve otel hizmetleri ve sokaklardır. KOBİ’lerde çalışan çocukların büyük çoğunluğu 12–19 yaş grubundadır. Genç nüfusun yaklaşık % 2’lik kesimi, serbest zaman faaliyetlerinden yararlanabilmektedir.
Gençlerle işverenler arasındaki en büyük sıkıntı iletişimsizlikten kaynaklanmaktadır. İşverenler, gençleri uzun iş saatleri içinde ağır departmanlarda çalıştırmaktadır. Gençlerin daha fazla hak ve maaş istemesi durumunda işveren, gence kapıyı göstermektedir. Binlerce işsiz ordusuna katılmak istemeyen gencimiz de mecburen işvereninin baskısına boyun eğmek zorunda kalmaktadır. Çalışan öğrencilerle işverenler pek çok kez sıkıntı yaşamakta ve zaman sorunu sıkça dile getirilmektedir. Bu noktada gencin kendini çok iyi ifade etmesi gerekir. Sınava gireceği günden bir gün önce haber veren, aniden işi çıkan ve ders saatlerini bildirmeyen bir öğrenci, işvereni zor durumda bırakır. Bu sebeple genç durumunu doğru anlatabilmelidir.
İşveren, işleri aksamadığı sürece size bazı imtiyazlar sağlamayı kabul eder. Yeter ki bunun için doğru bir ifade ve içtenliği sağlayın. Çalışan ancak okula devam etmeyen gençler, ne beklediklerini açık bir dille anlatmalıdır. Aksi takdirde işveren gencin ne istediğini tahmin edemeyebilir. Genç, sosyal faaliyetlere katılmak istediğini söylemeli ya da kendi sıkıntılarının belirli bölümünden bahsetmeli, bununla ilgili bir planlama yapmayı teklif etmelidir. Öğrenciler ise, daha işe başlarken bu konuyu konuşmalı ve sınavlarla ilgili özel durumlarını belirtmelidir. Yine sınavlarını, ders saatlerini önceden bildirmelidir. Bu sınavlara giderken de iş yerindeki işleri önceden planlayıp, o güne kalmadan tamamlamak gerekir. Planlı çalışan elemanı hiçbir işveren işten çıkarmak istemez ve pek çok konuda baskı yapamaz.
İşverenler, ülkemizdeki işsizliği çalışan gençlere bir baskı aracı olarak kullanmamalıdır. Bazı işverenler, çok çalışmasına rağmen gençlere yeterli ücreti vermemekte, sigorta yapmamakta ve psikolojik baskı uygulamaktadır. Başarısızlıklar öğrencilerin ve çalışanların üzerine yıkılmakta, gençlere yeterince anlayış gösterilmemektedir.
İşyerindeki sıkıntılar gençlerin özel hayatlarına ve derslerine de olumsuz yansımakta; hırçın, tedirgin, özgüveni eksik ve dikkati dağınık insanlar ortaya çıkmaktadır. “Öğrencilerde strese yol açan unsurlar ve stresle nasıl başa çıktıkları” konularının ele alındığı bir araştırmada, öğrencilerde stres meydana getiren unsurların başında yüzde 38 ile “ailevî sorunların” geldiği belirlenmiştir. Bunu yüzde 28 ile “baskı altında olmak” durumu izlerken, derslerdeki yetersizliğin yüzde 8’de kaldığı tesbit edilmiştir. Stresin öğrenciler üzerinde ne gibi etkiler oluşturduğuna ışık tutan araştırma sonuçlarına göre, stres öğrencilerde “baş, sırt ya da kas gibi çeşitli sağlık sorunlarına, yoğunlaşma eksikliğine, unutkanlığa, ruhsal değişimlere, uyku düzenlerinin bozulmasına ve iştah azalmasına” yol açıyor. Yapılan başka bir araştırmada çalışan gençlerin yüzde 54’ünün sigara, yüzde 6’sının alkol bağımlısı olduğu ortaya çıkıyor.
Gençler, doğru planlama ile daha mutlu olabilirler. Öncelikle işverenle iletişim kurmak gereklidir. İşveren sizi anlamasa bile, siz kendinizi ve beklentilerinizi anlatmaktan vazgeçmemeli, sadece sıkıntıları anlatmakla kalmayıp, teklifler de sunmalısınız. Mevcut olan sıkıntıların performansınızı da olumsuz etkilediğini belirtmelisiniz.
Asosyal bir hayat da gençlerin sıkıntılarına tuz biber ekmektedir. Genç arkadaşlarımız mutlaka serbest zaman faaliyetlerinden yararlanmalı, çalışma alanları dışında spor, müzik, san'at, sinema, resim, vb. zaman ayırmaya çalışmalıdır. Ailesine de maddî katkı sağlamak istiyorsa, kendine yetecek miktarı ve ailesine vereceği maddî miktarı dikkatle hesaplamalıdır.
Çalışan öğrenciler, maddî konuda biraz daha sıkıntı yaşarlar. Yarı zamanlı çalışan öğrenciler, okul harcı, kişisel harcamalar olduğu zamanları önceden planlamalı ve kazandığı paranın yetip yetmeyeceğini dikkatle hesaplamalıdır. Kişisel gelişimine önem veren ve mutlu olmak için çabalayan insanlar daima daha başarılı olmuştur. Öğrenciler de buldukları boş zamanları kişisel gelişimleri ve sosyal faaliyetlerle değerlendirmeyi alışkanlık edinmelidir. Çalışma ortamı, ücret, iş sağlığı, iş güvenliği, meslekî hastalıklar ve sosyal haklar mutlaka temin edilmelidir. Çalışan gençlerin yetenekleri ve ilgi alanları belirlenerek bu alanlarda eğitim almaları teşvik edilmelidir. Gençlere de diğer çalışanlara verilen ücret verilmeli, haksız rekabet engellenmeli, hem çalışıp hem okuyabileceği (açık öğretim, mektupla öğretim, e-eğitim, akşam okulu, meslek kursları) eğitim seçenekleri sunulmalıdır. İşveren ile işçi arasında doğru iletişimi sağlayacak çözüm yolları üretilmelidir. Kendi işini kurmak isteyen gençlere eğitim, danışmanlık, finansman, malzeme gibi çok yönlü destek sağlanması çok önemlidir. Aileler de çocuklarına rehberlik etmeli, onların yaşadığı sıkıntılarda anlayışlı ve yol gösterici olmaya gayret göstermelidir.
Gençlerimizin sorunlarına önem vererek, gelecekte gençlerin de kendi çalışanlarına anlayış gösteren ve katkı yapabilen fertler olmasını sağlamak hepimizin görevidir
(Genç Yaklaşım, Kasım 2006).
|
Mustafa OĞUZ
26.08.2008
|
|
1400 ÖĞRENCİYE YURTDIŞINDA MASTER BURSU
YÖK, 2008 yılında yaklaşık 1,400 öğrenciye, yurt dışı master bursu verecek. Yurtdışına Lisansüstü Öğrenim Görmek Üzere Gönderilecek Adayları Seçme ve Yerleştirme (2008-YLSY) başvuruları 25 Ağustosta başladı.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, yaptığı yazılı açıklamaya göre, yurt dışında lisansüstü öğrenim görmek amacıyla gönderilecek öğrencilerin yerleştirme işlemleri için hazırlanan kılavuz, http://www.osym.gov.tr internet adresinden 25 Ağustos Pazartesi yayımlanacak. Adaylar, başvurularını 25 Ağustos–5 Eylül arasında http://ylsy.osym.gov.tr adresinden yapabilecek. Adayların, yerleştirme işlemine alınabilmeleri için yerleştirme ücretini ilgili banka şubesine yatırmış, başvuru ve tercih işlemlerini elektronik ortamda yapmış olmaları gerekiyor.
|
26.08.2008
|
|
Geleneksel 4. Öğretmenlik Hatıraları Yarışması Başladı
EĞİTİMCİLER Birliği Sendikası geleneksel hâle getirdiği Öğretmen Hatıraları yarışmasının dördüncüsünü düzenliyor.
“Hatıralarınız, Hatıralarımız Olsun” sloganıyla başlatılan yarışmanın konusunu öğretmenlerin unutamadıkları hatıraları oluşturuyor. Son katılım tarihi 1 Kasım 2008 olan yarışmayla, öğretmenlerin, öğretmenlik hayatı boyunca yaşadıkları hatıraları eğitim çalışanlarının istifadesine sunmak amaçlanıyor. Başvuru Şartları şöyle: Yarışmaya, emekli ve özel okul öğretmenleri dahil, bütün eğitim çalışanları katılabilecektir. Başvurular her ilde Eğitim-Bir-Sen şube başkanlıklarına yapılacaktır. Birden çok şube bulunan illerde işyerinin bulunduğu ilçedeki şubeye müracaat edilecektir. Genel Merkez’e yapılacak başvurular dikkate alınmayacaktır. Eserler CD ya da diskete kaydedilmiş olarak, bir çıktısı ile birlikte teslim edilecektir. Eserler, 12 punto ile yazılmış, en fazla 5-6 sayfa uzunluğunda olacaktır. Hatıralar, öğretmenlerin, öğretmenlik hayatı boyunca yaşadıkları hatıralardan olacaktır. Yarışmaya katılacak eserler daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olmalıdır. Yarışmaya ancak bir eserle iştirak edilecektir. Hatıra sahibinin adı, soyadı, adresi, e-posta adresi ve telefon numarası belirtilmelidir. Ödül töreni ise, 5–13 Ocak 2009’da Ankara’da yapılacak.
|
26.08.2008
|
|
SÖZ BİRLİĞİ
İnsanlık yanlışını kabul ve düzeltmekle ölçülür
Eğer hayatımızı ve çabalarımızı düşünürsek yaşayış ve isteklerimizin öteki insanların varlığına bağlı olduğunu görürüz. Bildiğimiz ve inandığımız şeyleri bize başka insanlar öğretmişlerdir. Herkesin değerini bilmeliyiz (Albert Einstein). Paylaşılan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı da yarıya iner (Alman Atasözü). Herkes bir başkasına yardım etseydi, herkesin işi yapılmış olurdu (Erner Erchenbach). İnsanlarla uğraşırken hep hatırlayacağımız nokta, mantıklı canlılarla değil, duygulu kimselerle uğraştığımızı unutmamamızdır. Her insanın kendine göre inançları, gururları ve onurları olduğunu hatırlayalım. Başkalarını eleştireceğimiz yerde onları anlamaya çalışalım (Lowell Thomas). Bir insan hakkında, başkalarının onun için söylediklerinden çok, onun başkaları için söylediklerinden fikir edinilebilir (Leo Alkman). Yalnız kendisini düşünen insan, yumurtasını pişirmek için komşusunun evini yakar (Bacon). İnsan kendi hatalarını yalnız başkalarının gözleriyle görebilir (Çin Atasözü).
|
26.08.2008
|
|
Darbeciler mezarlığı
Hani diyorum ki;
“Mütekait” dünya darbecileri için Marmaris’te bir yer ayırsak;
Bir site ya da yaz kış oturacak bir mülk.
İsmini de “Darbeciler Sitesi” koysak…
Nizamiyesi, nöbetçi askerleri filan da olacak.
Giriş kapısına “Burada, bir zamanlar dünyayı titretenler oturuyor” diye yazsak.
Tabiî “Şimdi kendileri titriyor” diye lâf atacakları da göze almak lâzım.
Darbecilik dışında kişisel yetenekleri her neyse onunla ilgili işler versek.
Söz gelimi çağdaş ressam Kenan Evren gibi bolca resimler çizsinler. Sonra da çalışmalarını resim galerilerinde sergilesinler. Bir müzik enstrümanı kullananlar da bir araya gelip orkestra kursunlar.
Pakistanlı Kemalist darbeci Pervez Müşerref’in hangi yeteneğe sahip olduğunu bilmiyorum, ama onu da aralarına alırlar.
Belki o da Beşiktaşlılar lokali kurup sabah akşam mütekait Beşiktaşlılarla iddia oynarlardı hani…
Ha unuttum; bunları muktedirken yalnız bırakmayan gazeteci-yazar şakşakçıları vardı ya…
Ağa paşalarıyla tavla oynasınlar, sıkılmasın zavallılar diye yanlarında zorunlu ikamete mecbur etsek.
Böyle mutlu bir ortamın nimet olup olmadığına inanmıyorlarsa Kenan Evren’e sorsunlar.
Hem bu siteye TV ve basın organları da girmemeli.
Girerse huzurları kaçabilir zat-ı devletlilerin.
Şimdiden iki kişi oldular.
Saddam asılmasaydı keşke.
Ona da bu sitede yer bulunurdu.
Avrupa’nın on yıllar önce kovduğu diktatörler yaşasaydı onlar da yerlerini alırdı çoktan.
SSCB diktatörleri de öyle.
Ortadoğu’nunkiler teker teker gittiler, ama mirasçıları kendilerinden beter.
Hafız gitti oğlu geldi.
Şerif gitti oğlu kaldı.
Mübarek de ömürlük mübarek!
Asya diktatörleri ise hâlâ ayakta.
“Burma” kadayıfını hâlâ aynı adamlar yiyor.
Tibet’te fena katliâmlar yapılıyor iktidar için.
Çin ise ilginç yüzlü diktatörlerle dolu; gülüyorlar mı ağlıyorlar mı belli değil.
Yalnız Müşerref’in gitmesi hayra alâmet.
Demokrasinin ayak sesleri bu Pakistan’da. Darısı ötekilere…
Ha, bir de Afrika’dakiler var.
Onlarınki daha farklı; cehalet ve fukaralık üzerine yükselen diktatörlük kuleleri…
Kabileler, ırklar birbirini yiyor.
Ama müsebbibi diktatör olmak için var gücüyle uğraşanlar.
Her neyse…
Onlara da bu sitede yer hazırlarız.
Yeter ki halklarını rahat bırakıp terk etsinler oraları.
Halkı kurtarmak için geldikleri gibi,
Halkı kurtarmak için de defolup gitsinler
Yolları Marmaris’e kadar…
Burada bir araya gelsinler
Resim yapıp, araba tamir etsinler
Orkestra kursunlar Bremen Mızıkacıları gibi
Futbol maçları yapsınlar kendi aralarında
Medya yalakalarını ve şakşakçı taraftarlarını da yanlarına almayı ihmal etmesinler.
|
B. Sait ÇİFTÇİ
26.08.2008
|