Yaklaşık 10 gün sürecek bir seyahat için Tayland’da bulunuyoruz. Nasip olursa siz bu satırları okurken bizler Myanmar’a gelmiş olacağız. İHH’nın dâveti üzerine Myanmar’a ulaşmak için 25 Ağustos akşamı İstanbul’dan hareket ettik. Myanmar vizesi Tayland’dan alınabildiği için mecburiyetten önce Taylant’ın başşehri Bangkok’a iniş yaptık.
Tayland ve Bangkok, Türklerden vize talep etmediğinden çok sayıda Türk turisti kendisine çekiyor. Sıcak, nemli ve bunaltıcı havasıyla insanları kendisine çeken Tayland’ın turistik açıdan müsbet bir imaja sahip olmadığı biliniyor. Buna rağmen, her ülkede olduğu gibi Tayland’da da pek çok güzelliklere şahit olmak mümkün.
Tayland, son günlerde siyasî anlamda kargaşaya sahne oluyor. Krallıkla yönetilen ülkede, başbakan ve mevcut hükumet aleyhinde mitingler ve gösteri-ler yapılıyor. Meselâ 27 Ağustos tarihli gazetelerin manşetlerini, hükûmet ve başbakan aleyhindeki yürüyüşler süslüyordu. Biri şöyle demiş: “Final ultimatum.” (Bangkok Post, 27 Ağustos 2008) (www.bangkokpost.com)
Pek çok ülkede olduğu gibi Tayland’daki tartışma da yolsuzlukla ilgili. İddiaya göre başbakan ve hükümet üyeleri büyük ölçüde yolsuzluklara imza atmışlar. Doğru mu yanlış mı olduğunu bilecek durumda değiliz elbet. Ama iddia bu...
Nüfusun çoğunluğunun Budist olduğu Tayland’da Müslümanlar azınlık. Yüzde 5 ile yüzde 7 arasında Müslüman olduğu ifade ediliyor. Ancak görünüşe bakılırsa inançlarından dolayı bir sıkıntı yaşamıyorlar. Başşehir Bangkok’ta çok sayıda demek belki abartılı olur, ama minareli camiler var. Dikkatimi çeken bir nokta oldu: Başkent Bangkok’un merkezindeki küçük bir cami, caddedeki işaret levhalarıyla gösterilmişti. Harun Camii’ne, 350 metre uzaktaki caddeden işaret levhasıyla yön gösterilmiş. Bu durum dikkatimi çekti ve 12 yıldır Tayland’da ticaretle meşgul olduğunu ifade eden, yeni tanıştığımız bir dosta gösterdim. Onun dikkatini çekmemiş. Bu küçük jest, Müslümanların hak ve hukuklarının tanındığını düşündürüyor. Akşam namazı vaktinde Harun Camii’ne gittik ve caminin çevresindeki sokaklara taşan Kur’ân sesiyle mest olduk, mutlu olduk. Meğer, caminin vakfında çocuklara Kur’ân dersi veriliyormuş. Bizim gördüğümüz kadarıyla 3 ayrı sınıf vardı ve her sınıfın başında bir öğretici bulunuyordu. Niçin gece eğitim verildiğini sorduk. Çocuklar gündüz okula, gece ise camiye geli-yorlarmış. Tabiî Tayland’da bir 28 Şubat süreci yaşanmadığı için çocukların Kur’ân öğrenmesine yaş sınırı da konulmamış. Yürümeyi bilen çocuk da, lise seviyesinde okuyan çocuk da Kur’ân dersi alabiliyor.
Bangkok’un müstehcenlikle iç içe olan olumsuz imajı hafızalarımızda yer ederken, gece vakti sokaklara taşan Kur’ân sesiyle karşılaşmak, hem öğretici, hem de umut verici oldu.
Yine hemen her ülkede olduğu gibi Tayland’da da zengin ve fakir uçurumu kendisini hissettiriyor. Bir yanda tek odalı evlerde 8-10 kişilik aileler yaşamaya çalışırken, öte yanda en lüks markaların satışlarının yapıldığı lüks mağazalar dikkat çekiyor. Başka hiçbir sebep olmasa da bu durum, dünyadaki adaletsizliğin en büyük göstergesi olarak hafızalarımıza kazınıyor.
Tayland, değerli taş işlemeleriyle de ün yapmış bir ülke. Aynı zamanda teknoloji marketleri de çok yaygın. Ülkeleri ve dolayısıyla dünyayı da yöneten büyük ‘marka’lar Tayland’da da en önde. Gördüğümüz bazı banka isimleri, bir yönüyle bize Türkiye’yi hatırlattı.
İmkân ve fırsat bulabilirsek notlar aktarmaya devam edeceğiz. Duâlarınızı eksik etmeyin...
29.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|