Dün, 27 Mayıs ihtilâli sonrası Demokrat Parti mensuplarına yapılan haksızlığı, hukuksuzluğu hatırlatmaya çalışmıştık. Bir yanda ‘avukat tutma yasağı’ öte yanda da darbeye maruz kalanları savunmak için ortaya çıkan avukatlar hakkındaki ‘tahmin’in sarsıcılığı insanı dehşete düşürüyor: “Talip olan avukatların bir kısmı bence darbecilerin isteği doğrultusunda çalışan kimselerdi.”
Celal Bayar’ın torunu, akademisyen Emine Gürsoy Naskali’nin anlatımıyla devam edelim: “27 Mayısçılar, darbeyi destekleyenler seslerini çok çıkartıyor gibi olsalar da azınlık. 27 Mayıs’tan sonra sansür dönemi yaşandı. Bence bu sansür döneminden tam olarak kurtulamadık da. Hâlâ pek çok şey dobra dobra söylenemiyor. O dönemle ilgili bir yalan tarih inşa edildi, onu henüz yıkamadık. Türkiye’de darbeciler halen yargılanmadı. (...) Çok acı dönemlerden geçilmiş. 27 Mayıs’ta DP milletvekilleri, üst düzey bürokratlar, ihbar edilen kişiler derdest edilerek İstanbul’a, bir kısmı Yassıada’ya, bir kısmı Balmumcu’ya yerleştirilmiş. Öldürüldüğünü düşündüğüm, bazılarına göre intihar olan İçişleri Bakanı Namık Gedik bir çöp arabasına konularak Harbiye’ye getiriliyor. Meselâ Doktor Zakar Tarver Yassıada’ya götürülürken, motordan düşüyor. Yerdeyken postalla şakaklarını tekmeliyorlar. İki hafta içinde öldü. Lütfü Kırdar mahkeme sırasında yığılıp kaldı, öldü. Orada olan oğlunun yanına gelmesine müsaade edilmedi. Tutanaklarda kendi sevdikleri şahitlere ‘Siz’ diyorlar. Buna mukabil milletin gönlünde yer etmiş insanlara hiç hitap edilmemesi gerektiği şekilde hitap edildi. Davalar sonunda Kayseri’ye götürülenlerin büyük çoğunluğu kısa zaman içinde vefat ettiler.”
Başbakan Adnan Menderes’in idamıyla ilgili tesbitler de dehşet veren cinsten: “Menderes’in idamı da mümkün olan en uzun sürede gerçekleştiriliyor. İdam edildikten sonra indiriliyor, sonra tekrar onu öyle görmek için ipe çekiyorlar. İade-i itibar yapıldı, hukuken gerekliydi. Ortada suç yok ki ‘af’ olsun. Bu insanlar itibarlarını hiç kaybetmediler ki. O terminoloji beni hep rahatsız ediyor. Önemli olan halk darbecileri affetti mi, ona bakın.” (Taraf, 13 Temmuz 2008)
Evet, can alıcı bir soru da bu: “Önemli olan halk darbecileri affetti mi, ona bakın.”
Yapılan haksızlığın ayrıntılarını bilmese de bu millet, ihtilâlcileri hiç affetmedi ve etmeyecek. Çünkü millete sorulan her fırsatta millet, darbecileri değil; küçümsedikleri ‘Demokrat’ları seçti. İhtilâlden sonra hatırlanan ‘tuzak’lara düşmedi ve ihtilâlcilerin rağmına, onların arzularının tersine ‘Demokrat Parti’nin devamı olan partileri iktidara taşıdı.
Zaten millet vicdanında mahkûm olan ihtilâlciler, bu şekilde tarih önünde de mahkûm oldular. Aksi iddia edilse de, bu mahkûmiyet hâlâ devam ediyor.
Türkiye’nin maddî ve manevî badirelere sürüklenmesinde, “Demokrat Parti mensuplarına yapılan haksızlığın” payı var mı diye düşünmek gerekir. Kâinatta tesadüfe tesadüf edilmediğine göre, bu haksızlığın da bir faturası olsa gerek.
Bu vesile ile merhum Menderes ve millet yolunda hizmet eden arkadaşlarına rahmet dileyelim... “Zalimler için yaşasın cehennem!”
17.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|