Fransız “Le Nouvel Observateur” gazetesinde yayınlanan bir röportaj, İsrail’in Filistinlilere yaptığı zulmü gözler önüne seriyor. Aslında bu zülmü bilmeyen ya da inkâr eden yok. Ancak bu durumun İsraillilerce de itiraf ediliyor olması ayrıca dikkat çekiyor.
“Kutsal Topraklarda Bir Safoğlan” isimli kitabın yazarı ve aynı zamanda zamanın Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand’ın danışmanlığını yapmış olan yazar Regis Debray sormuş, öte yanda da İsrail Başbakanının diasporadan sorumlu danışmanı, Dünya Yahudi Kongresi Başkan Yardımcılığı gibi görevlerde bulunmuş olan yazar Avraham Burg cevaplamış. Bu bakımdan ortaya çıkan ‘netice’ herhangi bir ‘yazar’ ya da siyasetçinin tesbitlerinden daha farklı tesbitler olarak değerlendirilmeli.
Regis Debray’ın “Kitabınızda Yahudileri, Yahudi Soykırımı ile körleşmiş kimseler olarak görüyorsunuz. (...) Acaba soykırım, artık dini olmayanların dini mi olacak?” sorusunu Avraham Burg şöyle cevaplandırmış: “Siyonist ideoloji bu soykırıma el koydu ve onun sadece dünya tarihinde değil, Yahudi tarihinde de bir eşi veya benzerinin bulunmadığı kararını aldı. Bence yapılacak ilk iş, bu soykırımı Yahudi tarihinin içine tekrar dahil etmektir. Eğer onun tarihimizin bir parçası olduğunu kabul edersek (..) onu da içselleştirme imkânı bulabiliriz.”
Soykırımın mutlaklaştırılmasını reddeden Burg, şöyle devam etmiş: “Bu insanî bir meseledir. Naziler insandılar. Kötü insandılar, ama insandılar. Kurbanlar da insandı. İsrail devleti bugün bir kavşakta bulunuyor. (...) İsrail’in güvenliği konusuna gelince, askerî seçkinlerin çarçabuk siyasî seçkinlerin arasına kayıvermesiyle, bu güvenlik bir hedef olmaktan kopup bir probleme dönüştü. Şimdilerde biz bir genelkurmay başkanının bugünden yarına başbakan olup çıkıverdiği bir ülke olduk. Bu durum ise, İsrail’de ordunun artık halkın ordusu olmadığı, aksine halkı olan bir ordunun bulunduğu intibaı veriyor.”
Burg’un işaret ettiği noktaya daha önce işaret eden ‘uzman’lar da çıkmıştı. Meselâ İsrailli profesör bir makalesinde, “Devleti olan ordu” başlığını taşıyordu. Arzu edenler o yazıya da bakabilir... (bia.org......)
“Sağlıklı bir İsrail icat etmek lâzım, yoksa İsrail ortadan kalkar” diyen “Hitler’i Yenmek” kitabının yazarı Burg, şunları da söylemiş: “Askerî otorite dikeydir, yani yukarıdan aşağıyadır: Ben emir veriyorum, siz itaat ediyorsunuz. Demokratik otorite ise yataydır: Sizinle konuşuyorum, anlaşıyoruz ve kendisini ikna etmek ve bir mutabakat sağlamaya çalışmak için bir üçüncü şahsa gidiyoruz. Dikey otoriteye göre yetişmiş askerlerin ön intibak sağlanmadan yatay sorumluluklara geçmeleri ve devlet yönetiminin kontrolünü ellerine geçirmeleri demokratik süreç açısından tehlikelidir.” (Çeviri: Cemal Aydın, Mostar dergisi, Haziran 2008)
İsrail-Filistin meselesinde asıl sorumlunun Amerika başkanları olduğuna da dikkat çeken Burg, bu noktada da çarpıcı bir tesbitte bulunmuş: “Zaman zaman ben Amerikalı 165 milyon seçmenin her dört senede bir İsrail için en iyi başkanı seçmek üzere sandığa gittiği izlenimine kapılırım. (...) Şayet Beyaz Saray’da oturan kimse ‘dayakçı baba’ ise, ‘çocuklar’ da şiddet yanlısı olup çıkıyorlar. Umarım Kasım’da Amerika Birleşik Devletleri diyalog taraflısı bir adamı seçer.”
Son soru: Acaba, sadece Amerikalı seçmenler mi “İsrail’e en iyi başkan” seçiyor? Benzer yanlışı yapan başka ülkeler de var mıdır?
09.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|