"Gerçekten" haber verir 26 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Mahşerde Peygamber Efendimiz (asm)



İstanbul’dan okuyucumuz: “Mahşerde Resûl-i Ekrem Efendimizin (asm) şefaati nasıl olacaktır?”

Allah Resûlü (asm) geçmişte getirdiği din ve hidayetle, gelecekte ise İnşallah şefaatiyle hadsiz şefkatini üzerimizde göreceğimiz bir Allah elçisidir. Onun (asm) Sünnet-i Seniyyesi bunun için önemlidir. Her sünnetinin bizi onun (asm) şefaatine bir adım daha yaklaştırdığını aklımızdan çıkarmamalıyız. Allah Resûlü (asm) mahşer gününde insanların girdiği sıkıntıları ve ümmetinin elinden nasıl tutacağını şöyle anlatır:

“Ben mahşer günü insanların efendisi olacağım. Bunun neden olduğunu biliyor musunuz? Allah evvelkileri ve sonrakileri toplar. Gözetici ve dâvetçi olan Allah, onları gözetir ve işitir. Güneş onlara yaklaştırılır. Halka güç yetiremeyecekleri ve tahammül gösteremeyecekleri bir tasa gelir ve şiddetli bir sıkıntı basar. İnsanlar birbirlerine, ‘Sizin içinde bulunduğunuz durumun nereye ulaştığını görmüyor musunuz? Rabbinize sizin için şefaat edecek bir kimseye bakmayacak mısınız?’ derler. Halkın bir kısmı bir kısmına:

‘Babanız Âdem’e (as) danışın’ derler. Mahşer halkı Âdem’e gelir:

‘Ey Âdem! Sen bütün insanlığın babasısın. Allah seni kudret eliyle yarattı. Ve sana ruhundan üfledi. Meleklere emretti de hepsi sana secde ettiler. Ve seni Cennetine koydu. Rabbine bizim için şefaatte bulunmaz mısın? Bizim halimizi ve sıkıntımızı görmüyor musun?’ derler.

Hazret-i Âdem (as):

‘Rabbim, bu gün, benzeri görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecek derecede gazaplıdır! O beni Cennette bir ağaçtan yemeyi yasaklamıştı da ben isyan etmiştim. Ben bu gün nefsimi kurtarabilecek miyim? Siz benden başkasına gidiniz, Nuh’a gidiniz’ der. Mahşer halkı Hazret-i Nuh’a (as) varırlar:

‘Ey Nuh! Sen yeryüzüne gönderilmiş Resûllerin ilkisin. Allah sana çok şükredici kul unvanını verdi. Bizim ne hâl içinde olduğumuzu, başımızdaki sıkıntıyı görmez misin? Bizim için Rabbine şefaat etmez misin?’ derler.

Hazret-i Nuh (as):

‘Rabbim, bu gün, benzeri görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecek derecede gazap etmiştir! Benim için kabul olunacak bir duâ hakkı vardı. Ben o duâyı kavmimin aleyhine yaptım da, kavmim helâk oldu. Ben bu gün nefsimi kurtarabilecek miyim? Siz benden başkasına gidiniz, İbrahim’e gidiniz’ der.

Mahşer halkı Hazret-i İbrahim’e (as) gelirler:

‘Ey İbrahim, sen Allah’ın peygamberi ve yeryüzü halkından Allah’ın halilisin. Bizim ne halde olduğumuzu, başımızdaki sıkıntıyı görmez misin? Bizim için Rabbine şefaat etmez misin?’ diye yalvarırlar.

Hazret-i İbrahim (as):

‘Rabbim, bu gün, bir benzeri görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecek derecede gazaplanmıştır! Ben üç yerde yalana benzer sözler sarf etmiştim. Ben bu gün nefsimi kurtarabilecek miyim? Siz benden başkasına gidiniz, Musa’ya gidiniz’ der. Mahşer halkı Hazret-i Musa’ya (as) gelirler:

‘Ey Musa! Sen Allah Resûlüsün. Allah seni peygamberlik ve Zatı ile konuşmak şerefine eriştirdi. Seni insanlara üstün kıldı. Bizim için Rabbine şefaat et. Bizim ne hal içinde olduğumuzu, başımızdaki sıkıntıyı görmez misin?’ derler. Hazret-i Musa (as):

‘Rabbim, bu gün, benzeri görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecek derecede gazaplıdır! Ben öldürmekle emr olunmadığım bir kişiyi öldürmüştüm. Ben bu gün nefsimi kurtarabilecek miyim? Siz benden başkasına gidiniz, İsa’ya gidiniz’ der. Mahşer halkı Hazret-i İsa’ya gelirler:

‘Ey İsa! Sen Allah’ın Resûlüsün. Allah’ın Meryem’le verdiği kelimesisin ve ondan gelen emirsin. Sen beşikte iken insanlarla konuştun. Ne olur, bizim için şefaatte bulun. Bizim ne halde olduğumuzu görmüyor musun?’ derler.

Hazret-i İsa (as):

‘Rabbim, bu gün, bir benzeri görülmemiş, bundan sonra da görülmeyecek derecede gazaplanmıştır! Ben bu gün nefsimi kurtarabilecek miyim? Siz benden başkasına gidiniz, Muhammed’e (asm) gidiniz’ der. Mahşer halkı bana gelir:

‘Ey Muhammed! Sen Allah’ın Resûlüsün ve Hâtemü’l-Enbiyâsın. Allah Teâlâ senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlamıştır. Ne olursun, bizim için Rabbine şefaat et. Bizim ne halde olduğumuzu görmez misin?’ derler.

Ben giderim, Arş’ın altına varırım, Rabbim için secdeye kapanırım! Sonra, Aziz ve Celil olan Allah bana hamdinden ve güzel senalarından, benden önce kimseye bildirmediği güzel sözler bildirir. Ve:

‘Ya Muhammed! Başını kaldır! İste! Sana verilecektir! Şefaat et! Şefaatin kabul olunacaktır!’ denir.

Ben, başımı kaldırırım da:

‘Ya Rabbi Ümmetim! Ya Rabbi Ümmetim! Ya Rabbi Ümmetim!’ derim. Bunun üzerine:

‘Ya Muhammed! Ümmetinden hesabı olmayanları Cennet kapılarından Eymen kapısından Cennete koy’ buyurulur.1

Dipnotlar: 1- Nevevî, R. Sâlihîn, 1863

26.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.08.2008) - Ezan duâsı üzerine

  (24.08.2008) - Bir hikmet arayışı

  (23.08.2008) - Cenaze ile ilgili sorumluluklarımız

  (22.08.2008) - Allah’ı bilmek üzerine

  (21.08.2008) - A'râftaki bahtiyarlar

  (18.08.2008) - Zübeyir Güzdüzalp'e borcumuz var

  (17.08.2008) - Kısa kısa

  (16.08.2008) - Bir müjde habercisi: Leyle-i Berat

  (15.08.2008) - Tesbih namazı üzerine

  (14.08.2008) - Kötülüğe karşı tavrımız

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır