Birkaç ay öncesinde Türkiye’nin birinci gündem maddesi olan Ergenekon dâvâsı, Başbakan Erdoğan-Aydın Doğan polemiği yüzünden bir süredir gündemden düşmüştü. Ancak Adalet Bakanlığının Savcı Zekeriya Öz hakkındaki soruşturması yüzünden tekrar gündeme geldi.
14 Temmuz 2008 tarihinde mahkemeye sunulan ve 441 klâsörden oluşan Ergenekon iddianamesiyle ilgili incelemesini tamamlayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi dâvâyı 25 Temmuz’da kabul etmişti. Dâvâ 20 Ekim 2008 tarihinden itibaren görüşülmeye başlayacak.
“Terör örgütü kurmak, terör örgütüne yardım etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs”ten tutun da Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı halkı silâhlı isyana tahrike varıncaya kadar çok ağır suçlar içeren dâvânın sonucu büyük bir merakla bekleniyor.
* * *
Son günlerde bu konuda iki gelişme yaşandı. Birincisi Ergenekon savcısı Öz hakkında inceleme başlatılmıştı. Tabi böyle önemli ve büyük bir dâvânın savcısına inceleme başlatılması hemen akıllara Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı getirmişti. Hakkında inceleme başlatılan Ergenekon soruşturmasını yürüten Öz’e hukuk camiasından destek gelmişti. Öz’e karşı yapılan hatadan dönülmesi gerektiğini belirten hukukçular, Ergenekon soruşturmasının sonuna kadar götürülmesini istemişlerdi. Ve şu çarpıtıcı tepkiyi göstermişlerdi: “Türkiye, Şemdinli dâvâsının Savcısı Ferhat Sarıkaya’yı kaybetmesi gibi Zekeriya Öz’ü kaybetmesine izin vermemelidir…”
Adalet Bakanlığı da bunu yaptı. Bakanlık Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcıları hakkında soruşturma izni vermeyerek “Öz’ün de kaybedilmesi”ne izin vermedi.
Dâvânın başlarından beri içlerinde emekli paşaların da olduğu sanıkların cezaevine konulması dolayısıyla “Ferhat Sarıyaka’nın başına gelenler Öz’ün başına geleceği” söylenip duruyordu. Şimdilik böyle bir durum ortaya çıkmadı. Hiç değilse hukuk sistemimiz çokça eleştirilen Sarıkaya olayını bir kez daha yaşamadı. Bu yaşanmayacak anlamına da gelmiyor tabi. Daha sonra şikâyetler yapılırsa bu dâvâ sonuna kadar “inceleme” yapılabilecektir. Bu da Ergenekon savcılarını “psikolojik baskı” altına alma anlamına gelebilir. Şimdilik yanlıştan dönüldü diyebiliriz.
* * *
Ergenekon dâvâsı ile ilgili ikinci gelişme de arkasında bir sorunun cevapsız kaldığı garip bir ziyaret vardı. Henüz Savcılık tarafından iddianamesi dahi hazırlanmayan Emekli orgeneraller Hurşit Tolon ve Şener Eruygur, “TSK adına” Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi tarafından ziyaret edilmişti. Bu ziyaretin arkasından fazla bir tartışma yaşanmadı. Ancak şu soru pek çok yerde soruldu, soruluyor: Bu emekli iki paşa beraat ederlerse de etmezlerse de “yargı bağımsızlığı” tartışılmaz mı?
Bu ziyaretle ilgili görüşlerimizi 5 Eylül 2008 tarihli yazımızda yazmıştık. Burada dikkat çekmek istediğim konu bu ziyaretle ilgili MAZLUMDER’in suç duyurusunda bulunmuş olması. MAZLUMDER Genel Başkan Yardımcısı Avukat Emrullah Beytar, Ergenekon dâvâsı neticesinde Kandıra Cezaevinde tutuklu bulunan Emekli Orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’u ziyaret eden Kocaeli Garnizon Komutanı Korgeneral Galip Mendi’ye hukuka aykırı olarak izin veren savcılar hakkında “Görevi Kötüye Kullanma Suçu”nu gerekçe göstererek Adalet Bakanlığına suç duyurusunda bulundu. Beytar’ın dâvâ dilekçesindeki şu ifadesi çarpıcıydı: “Ciddî bir suçlamayla suçlanan iki şüpheliyi, bulundukları makamdan aldıkları gücü kötüye kullanarak TSK adına yapılmış olunan bu ziyaret yargıyı ve hukuku tesir altına almaya yönelik olduğu açıktır. Savcılığın böyle bir ihtimali dikkate almayarak ziyarete izin vermiş olması açık görevi kötüye kullanma suçu işledikleri kanaatindeyiz.”
20 Ekim tarihi itibariyle bu dâvâyı çokça tartışacağız. Bakalım bu suç duyurusundan sonra “şüpheliler” hakkında idarî ve cezaî soruşturma yapılacak mı? Son dalga gözaltında alınan kişiler hakkındaki iddianame de neler çıkacak? Bu ziyaretler sonrasında gelişmeler nasıl olacak? Bekleyip göreceğiz…
14.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|