"Gerçekten" haber verir 14 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Nirvana’ya yolculuk



ÖNCE yazımıza konuyla ilgili küçük bir alıntıyla başlayalım: “Tüm dünyanın merakla beklediği, “yüzyılın deneyi” başarıyla başladı. Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi CERN’de ilk proton hüzmesi 3.8 milyar dolara malolan “Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHS)” adlı dev makineye başarıyla gönderildi. Deneyin yapıldığı LHS, Fransa-İsviçre sınırında Cenevre yakınlarındaki Alp dağlarının 150 metre altında yer alan 27 kilometre uzunluğundaki bir tünele yerleştirilmişti. İlk hüzme, sıcaklığın sıfırın altında 271.3 derece olduğu tünelde, saat yönünde hareket etti. Öğleden sonra yapılan deneylerde de, başka bir proton hüzmesi, bu kez saat yönünün tersinde, tüneli baştan başa dolaştı. Bilim adamları, ilk olarak protonları iki yönde de ışık hızına yakın bir hıza çıkaracak. Bir kaç ay içinde de, bu protonlar birbirlerine zıt yönden aynı anda tünele gönderilecek. Ve birbirleriyle çarpıştırılacak. Böylece, uzmanlar, evrenin oluşumuna neden olduğuna inanılan 14 milyar yıl önce gerçekleşen “Büyük Patlama”yı (Big Bang) daha iyi anlama şansı bulacak. Ancak birçok bilim adamı da, çarpışma sırasında kara deliklerin ortaya çıkacağını ve dünyayı yutabileceğini iddia ediyor…”

İsviçre ile Fransa arasındaki ara bölgede yer alan CERN adlı devasa araştırma merkezinde faaliyete geçen ve çalışmaları 10 ile 20 yılı kapsayacak ve Türkiye’den İsrail’e kadar binlerce bilim adamının yer aldığı muazzam deney tüpü ilmin yeni sınırlarını da çizecek. Nasıl olur demeyin? İnsanoğlu olarak henüz maddeyi tanımanın kıyısındayız. İçinde yaşadığımız hâlde madde ile ilişkimiz denizle balığın ilişkisinden öte değil. “Ol mahiler ki deniz içredürler denizi bilmezler” tarzına bir ilişki. İnsanoğlu daha maddenin yapısını keşfedebilmiş değil. Bazı pozitivist fizikçiler madde-enerji dönüşümü tekerlemesinde kalmış durumdalar. Onlarınki felsefenin tartıştığı tavuk-yumurta ilişkisi tartışmasının bir benzeridir. Maddenin yapısını bilmediğimiz gibi içinde yaşadığımız muazzam zaman nehri veya okyanusu da bilmiyoruz. Makro alem veya kozmoğrafya bizim gözümüzü büyülemiş durumda. Halbuki mikro alem de makro alem kadar büyük ve devâsâ. Onun büyüklüğü derinliğinde... Saniyenin içinde milyarlarca saliseler ve ötekiler var. Dolayısıyla zamanın öteki boyutlarını tam olarak bilmiyoruz. Ve insanlık Bing Bang teorisini LHS deneyimiyle birlikte laboratuvar ortamında yeniden keşfetmeye hazırlanıyor. İlk patlamadan sonra 3 saniye içinde neler olup bittiğini merak ediyor. Dolayısıyla zaman içinde sonsuz kareler var. Ama eskilerin “hâlâ” dedikleri kâinat boşlukta mı seyrediyor yoksa kara madde veya esir maddesi gibi maddelerle mi dolu? Kara madde veya kayıp madde keşfedildiğinde ise ‘hâlâ’ veya uzay boşluğu teorisi çöpe gidecek. Bu çöpe gidince yüzyıllardan beri tartışılan felsefede ‘hâlâ’ var mıdır yok mudur? tartışması da sona erecektir? Doğrusu, CERN’deki deneyim üzerinden yapılan madde içi yolculuk bizi madde ötesine mi götürecek bilmiyoruz? Bundan dolayı bilim adamları kadar dünya da olayı ilgiyle ve bazen de deneyin ortaya çıkaracağı kara deliklerin dünyayı yutması ihtimali sebebiyle kaygıyla izliyor. Ama ilk deneyim şimdilik kaydıyla bu korkuların yersiz olduğunu ve kıyametin CERN üzerinden kopmayacağını gösteriyor. CERN de makro alem ile mikro alem asındaki bağlantının sırları yeniden keşfedilmeye çalışılıyor. Madde-enerji ilişkisi zaman mekân münasebeti anlaşılmaya ve aydınlatılmaya çalışılıyor.

***

Bu özelliklerinden dolayı CERN’deki LHS deneyimi bir şekilde Kutsal Kâse’yi bulma yolculuğu olarak da adlandırılıyor. Netice itibarıyla, deney fizikî de olsa bizi metafiziki sonuçlara götürüyor. Bundan dolayı bu kâinatın en büyük deneyi kimilerine göre Om’a kimilerine göre Nirvana’ya bir yolculuk. Maddî âlemden madde ötesine bir yolculuk. Bu yolculuk sırasında aranan sırlardan birisi de ilâhî parçacık (God particle). Aslında buradaki ‘ilâhî parçacık’ ifadesi insanları yanıltmamalı. İlâhî ihsan anlamında enerjiye kütle kazandıran bir parçacık. Şimdi insanlık CERN’de bu parçacığın izini sürüyor. Bilindiği gibi İslâm hikemiyatında ve düşüncesinde insan mikro bir kâinattır. Kâinat da makro bir insandır. Bu açıdan bakıldığında ilâhî çiple veya parça ile insanda bulunduğu ifade edilen kuyruk sokumu (acbu’z zeneb) birbirine ne kadar da benziyor. Kâinatın kare köküne ilâhî parça denilebileceği gibi insanın kare köküne de acbu’z zeneb denilmektedir. Dolayısıyla mikro alem ile makro alem birbirine çok benziyor. Aralarında tenasüp var. Dolayısıyla kâinatta hiçbir şey küçük değil. Birisi derinlemesine büyük diğeri afakî olarak büyük. Bundan dolayı İmam-ı Ali’ye atfedilen şu söz ne kadar da yerindedir: “Sanırsın ki küçük bir cisimsin. Halbuki bütün kâinat sende dürülmüştür…” Bundan dolayı zerreyi yaratan ancak kâinatı yaratabilir ifadesi nasıl doğruysa bunun makus önermesi olan kâinatı yaratan ancak zerreyi yatarabilir önermesi de aynen doğrudur. Kâinat bütün parçaları ve azalarıyla birbirine bağlıdır. Dolayısıyla mikrosunda ve makrosunda ancak tek bir el tasarruf edebilir. Kâinatın başlangıcı da sonu da tek bir yaratıcıya işaret ediyor. CERN kâinatın başlangıcını keşfe doğru bir yolcuğa çıktı ve bu yolculuk onu kâinatın sonu ile ilgili bilgilere de götürecektir. Bu da hissettiğimiz ama ifade edemediğimiz derinlikleri gözlerimizin önüne serecektir.

14.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.09.2008) - 11 Eylül ve Yeşil’i

  (11.09.2008) - Titanların kapışması

  (10.09.2008) - Vahyani veya iki okuma biçimi

  (09.09.2008) - Tarihin bağırsaklarını temizlemek

  (07.09.2008) - Yangınlar ve rejimler: Mısır örneği

  (05.09.2008) - Giuliani ve Palin rezaletleri

  (04.09.2008) - İslâm’ın yayılma gücü

  (03.09.2008) - McCain Deccal mı?

  (01.09.2008) - Ramazan-ı Ekber

  (31.08.2008) - Maneviyatın Ukaz panayırı

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır