"Gerçekten" haber verir 04 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mikail YAPRAK

Kanser ve ümit



Günümüz dünyasında milyonlarca kanserli hasta vardır. Her yıl sadece Avrupa’da 2,5 milyon kanser teşhisi konuyor. Bunlardan bazıları, “erken teşhis” avantajıyla hem tedavi görüyor, hem de işine devam ediyor. Bazıları iyileşmiş, tekrar eski sağlığına kavuşmuş ama, belli aralarla kontrole tâbi tutuluyor. Bazıları ümidini kesmiş, acılar içinde kıvranıyor, inim inim inliyor. Böyleleri, ölümü en büyük rahmet ve kurtuluş olarak idrâk ediyor, kâmil iman ve güzel bir sonla ölmeyi canına minnet sayıyor. Böyle birisini ziyaretim esnasında, Cenab-ı Hakk'ın, kendisine sabır ve dayanma gücü vermesi hususunda bizden ve herkesten duâ talebinde bulundu.

Bazı batı ülkelerinde son nefesinde acılar içinde kıvranan hastaya “ötenazi” uygulanıyor. Hastanın veya hasta yakınlarının isteği üzerine, hastanın ölümü çabuklaştırılıyor.

Türkiye’de ve İslâm ülkelerinde “ötenazi” yasaktır.

Türk hukuk mevzuatında ötenaziyle ilgili bir kanun mevcut olmamakla birlikte, iki işlemle yasaklanmıştır. 1960’da yürürlüğe giren Tıbbî Deontoloji Nizamnamesi ile 1998’de tamim edilen Hasta Hakları Yönetmeliği’nde ötenazi yasaklanmıştır.

Ötenazi tabirini ilk defa 18. yüzyılda ortaya atan Bacon’a göre; doktorun vazifesi “iyileştirme” ile ızdırapları azaltmak olduğu gibi, rahat ve kolay ölüm sağlamakla da olabilir.

Hollanda ve Belçika’da ötenaziyi hukuka uygun hâle getiren yasalar çıkarılmıştır. ABD’de ise sadece pasif ötenaziye izin var. Yani hastanın tedavisi durduruluyor, ölüme terk ediliyor.

Cenab-ı Hak böyle durumlarla karşı karşıya kalmaktan bizleri muhafaza eylesin.

***

Kanser insanın kanına girmeden, insanoğlu aklıyla ve ilmiyle kanser hücresinin içine girmeye çalışmalı, onu iyice tanımalı. Aslında mahiyeti itibariyle ve bazı özellikleriyle bu kanser hücresi, “ene”yi, “nefs-i emmare”yi, vesveseyi ve “yeis”i de andırıyor. “Cehil onu dâvet eder, ilim onu tard eder; tanımazsan gelir, tanısan gider” cümlesi, musibetli vesveseye uyduğu kadar, buna da uyuyor. Erken “tanı”nın (teşhis) kanserde önemli olduğu bilinen bir gerçektir.

Nefs-i emmareye benzeyen tarafına gelince, bilindiği gibi “nefis” kendisini serbest, müstakil ve bizzat mevcut bilir. Doku düzeni içindeki hücre hayatında da, biyolojik şartları ortak karşılama ve omuzlama şuuru vardır. Hücrelerin bu doku düzeni şuuruna uymayan tek bir hücre tipi vardır ki, o da kanser hücresidir. Kanser hücresi bu toplu hayattan kaçıp bağımsız yaşamak ister. İstemesine ister ama, bu emeline ulaşamaz. Baş kaldırır, isyan eder, anarşi çıkarır.

Kanser bir yönüyle de “yeis”e (ümitsizlik) benzer ki, “yeis, ümmetlerin, milletlerin seratan (kanser) denilen en dehşetli bir hastalığıdır” şeklinde Bediüzzaman’da tarifini bulur. Yeisin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi hastalığına karşı da, “el-emel, yani rahmet-i ilahiyeye kuvvetli ümit beslemek” fikrini, eczane-i Kur’anîyeden “ilaç” olarak takdim eder.

Manevi bünyemizi kemiren “yeis” kanserinin ilacı “el-emel” (ümit) olduğuna göre, maddi bünyemize yol bulup giren kanserin en baş ilacı da, tıbbî tedavilerinin beraberinde, yine “ümit” olmalıdır. 1983 yılında yazdığım ve ihtilâl marazına maruz kalan gazetemizin kapanmasıyla, hâlimizi tasvir eden TASVİR’de çıkan uzun bir şiirin bir bölümüyle bu yazıya veda ederken, Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyorum. Cenab-ı Hakk bütün hastalarımıza sabır, tahammül, ümit ve şifa ihsan eylesin.

Hoş geldin vücuduma ey davetsiz misafir!

Hakk’tan emir aldıysan, çekinme içeri gir!

Davet etmedim gerçi, öyleyse gönderildin…

Vazife aşkıyla mı vücudumda dirildin?

Rabbimden almamışsan ölümüm için emir,

Bin bunca şiddetinle istersen içime gir!

Ey musibet, ey maraz sen bir halt edemezsin!

Mücadelemde asla beni alt edemezsin!

04.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (01.09.2008) - Avusturya neden rahat?

  (29.08.2008) - Dileğimiz, temennîmiz

  (25.08.2008) - Avrupa’nın aradığı İslâm modeli

  (14.08.2008) - Van Mevlidleri

  (04.08.2008) - Gayesiz çile olmaz

  (23.07.2008) - NURS’TAN LEVHALAR

  (29.06.2008) - Başörtüsünün şiirleşen gözyaşları

  (22.06.2008) - Ölüme mazhar olanlar ve hüsn-ü zan

  (15.06.2008) - Dünyaya Barla'dan bakmak

  (01.06.2008) - Kutlu Doğumun kudsî yankıları

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır