Avusturya; suyu, ağacı, hayvanı ve yeşili bol bir ülkedir. Sanayide de pek geri kaldığı söylenemez. Mamafih bu ülkenin de kendine göre bazı problemleri, sıkıntıları vardır. Yeryüzünde sıkıntılarını sıfıra indirmiş, problemlerini tamamen çözmüş bir ülke olamaz zaten. Böyle bir hal eşyanın tabiatına, dünyanın mahiyetine aykırıdır. “Dünyada rahat yoktur” gerçeği, şahıslar kadar ülkeler için de geçerlidir. “Kısmetine razı ol ki rahat edesin” kaidesi ne kadar doğru ise; mevcutla yetinmek, ilerlemeye yönelmemek de o kadar yanlıştır. Avusturya da, kısmetine razı olan rahat bir ülke görüntüsünü sergilerken, çözüm ve tedbirler konusunda da boş durmuyor.
Gerek kendi yurdumuzda, gerek Avrupa genelinde ve gerekse bütün dünyada olup bitenlere bakarak, Avusturya adına, insanın “Allah nazardan saklasın” diyesi geliyor. Terörden, her türlü fanatizmden ve radikal eylemlerden uzak, sükûnet içinde, rahat bir ülke. Teşbihte hata olmasın, çimenler üstünde istirahat eden bir deve misali, Avrupa’nın ortasında uzanmış, dikkatli ve uyanık nazarlarla etrafında olup bitenleri izliyor, kendisine düşeni de yapmaktan geri kalmıyor.
İnsanları ve ülkeleri rahatlatan, huzura kavuşturan asıl unsuru sadece maddede aramak yanlıştır. İnanç, mâneviyât ve fikir birliği gibi olgular yabana atılamaz. Devleti ve milletiyle el ele olmak da, rahatlatıcı unsurların başında gelir. Dünyaya ve olaylara bakış açıları da önemlidir.
Bütün sıkıntılarını, halkıyla birlikte, demokratik kurallar çerçevesinde, gerektiğinde referanduma giderek çözmeye çalışan bu ülkenin, en önemli sıkıntıları; bilhassa AB’ye girdikten ve Euro’ya geçtikten sonra (belki de intibakta zorlandığı için) baş gösteren ekonomik bunalım, işsizlik ve yabancı nüfusla entegrasyon meselesidir. Eğitim konusu da; ciddiye alınış derecesine göre ve genel bütçeden ayrılan ödenek ölçeğinde önem kazanan bir hadisedir.
Siyasî çerçevede ülkenin aşılmaz gibi görünen hiçbir sıkıntısı yoktur. Mevcut partiler, halktan aldıkları güç oranında iktidarı ve muhalefeti paylaşarak, milletin taleplerine cevap vermeye çalışıyorlar. Halkın tamamına yakını, parlamentoda temsil gücüne sahip oldukları için, ayrıca siyasî bir arayış söz konusu olmuyor. Dünya siyaseti arenasında da Avusturya’nın sıkıntılı ülke olduğu söylenemez. Koca bir İmparatorluğun kalıntısı olan bu ülke üzerinde, dünyanın güç odaklarının da bir hesabı olmasa gerektir.
Buraya kadar, bu ülkenin kendine göre var olan sıkıntılarıyla birlikte rahat ve sükûnet içinde yaşamasının sırlarına değinmeye çalıştım. Bu ülkede yaşayan Müslüman bir vatandaş olarak, belki “subjektif” algılanabilecek bir hususu da nazarlara sunmadan geçemiyeceğim.
Evet, ben bu görüş ve düşüncemi hiç kimseyle paylaşmadan, herhangi bir mahfile ya da fikir zeminine taşınıp taşınmadığına bakmadan, şahsî kanaatime ve hissiyâtıma münhasıran iddiâ ediyorum ki, bu ülkeyi rahatlatan unsurlardan biri de, İslâmiyeti devlet olarak resmen tanıması ve “yasal” olarak Hıristiyanlıkla eşit statüye getirmesidir.
İslâm dinine ve Müslümanlara tanınan hakların genel çerçevesinde bir kısıtlamaya gidilmemekle beraber, bugüne kadar ihmale uğrayan hususlar dikkate alınarak iyileştirme yönüne gidilmiştir.
İşte size bir kaç misâl:
Viyana’da ilk defa, Avusturya İslâm Birliği’nin himayesinde bir Müslüman mezarlığı hazırlanmış ve İslâmî usûllere uygun dizayn edilmiştir.
Viyana’da askerî kışlada Müslüman askerler için cami yaptırılmıştır. Caminin açılış töreninde konuşan General Karl Semlitsch, “Müslüman askerlerin dinî vecibelerini yerine getirebilmeleri için inşa ettiğimiz bu mabedin, dinler arası diyaloğun bir sembolü olmasını diliyorum” demiştir.
İki aylık temel eğitimlerini tamamlayan askerlerin yemin töreninde geleneksel olarak iki askerî papaz, İncil’den duâlar okurken; Müslüman askerler için ilk defa bir imam Kur’ân-ı Kerim okumuştur. Hülâsa, Avusturya’yı rahatlatan unsurlardan çok önemli bir tanesi de, hiç şüphesiz, Avusturya devletinin, ülkesinde yaşayan Müslüman nüfusun haklarını gözetmiş olması ve onların inançlarına saygılı olmasıdır..
01.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|