Bediüzzaman, yüzlerce kez Risâle-i Nur’da kullandığı “meslek ve meşrep” mefhumlarına, “sadakat, sebat ve metanetle” bağlanmak gerektiğini vurgular.
Meslek ve meşrep deyince ne anlıyoruz; ne anlamalıyız? İstenildiği veya iddiâ ettiğimiz gibi onlara sadakatle bağlı mıyız? Bunlar temel prensipler mi, yoksa konjonktürel mi? Diğer önemli soru da şu: Risâle-i Nur, “akıl etme, araştırma, inceleme ve mihenge vurmaya” yönlendirdiğine; hakikatlere ulaşma formülleri verdiğine göre; kendimiz meslek ve meşrep düsturları geliştiremez miyiz?
Meslek; usûl, tarz, tutulan yol, davranış, doktrin ve sistem demektir. Meşrep ise; tabiat, huy, mizaç, âdet, ahlâk, hareket tarzı, tavır, tutum ve meslek... Meslek ve meşrep; hizmet stratejisi, hareket tarzı, anlatım üslûbu ile ictimâî, siyasî hayatta, konjonktürel, pragmatik değil, “prensibe dayalı” duruşu da ifade eder.
Bediüzzaman; modern ilimlerle mânevî ilimleri harmanlayarak başta Müslüman ferdin, âilenin, toplumun; Hıristiyan âlemi ve insanlığın bütün hastalıklarını teşhis ile tedavi etmiş, reçetelerini yazmış; problemlerini çözmüş; meselelerine aklî, mantıkî, ilmî çareler üretmiş dünya çapında bir mütefekkirdir. Ki, bunu, Bediüzzaman’ın çağdaşı ve günümüz ehl-i insaf binlerce ilim adamı doğruluyor. İşte birkaçı:
Brezilyalı psikiyatrist Cecilya: “Psiko-somatik ve toplumsal bütün hastalıklarımıza Bediüzzaman’dan çareler, ilâçlar, reçeteler bulabiliriz.” Merhum Ali Ulvi Kurucu: “Bediüzzaman, kudretli bir ıslâhatçı ve harikalar harikası bir pedagog (mürebbî) ve bir nadire-i fıtrattır.” Sosyolog Prof. Şerif Mardin: “Bediüzzaman, çapını ihata edemediğimiz zirvelerde bir dehadır!” Alay müftüsü Osman Nuri Efendi: “Sizin Üstadınızda öyle bir deha, öyle bir kabiliyet var ki, dünyadaki devletlerin siyaseti Üstada verilse hepsini idâre eder.” Şarkiyatçı, Mevlânâ hayranı ve İslâm dostu Annemarie Schimmel: “Said Nursî’nin eserleri birer harika. Avrupa’yı aydınlatacaktır. O çağın Mevlânâ’sı ve müceddididir.”
Elbette böyle bir Bediüzzaman’ın bir yeni tefekkür sistemi, bir ibadet ve zikir yaklaşımı, çağdaş bir hizmet stratejisi, bir tebliğ ve irşat metodu, yani bir meslek ve meşrebi olmalıdır. Zira, ulûm-u imaniyede (fen, sosyal ve manevî bütün ilimlerin harmanlanıp sunulduğu en yüksek ilimde) fetva ile vazifeli.1 Herhalde, İslâmı anlama ve yaşama tarzını; “yüksek İslâm siyaseti olan Kur’ân siyâsetini” de o belirleyecek.2
Risâle-i Nur, Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şuâlar olarak dört temel kitaptır. Lâhikalar Mektûbât isimli eserin 27. Mektub’udur. Ve Divan-ı Harb-i Örfi, Hutbe-i Şamiye, Münâzarât baştan ayağa hizmet metotları, ictimâî ölçüleri, siyasî stratejileri ihtiva ederler. Hatta, Münâzarât isimli eseri için, “Elhâsıl, şu kitap, siyâset tabiblerine, teşhis-i illete (siyaset doktorlarına hastalığı teşhise) dâir hizmet ile muvazzaftır, vazifelidir”3 der.
Lâhikalar aynı zamanda meslek ve meşrebin prensiplerini, sosyal münasebetleri de en ince detaylarına kadar ihtiva ederler.
NOT: Mübarek Ramazan-ı şerifinizi tebrik eder; feyizli, bereketli geçmesini; ülkemiz, İslâm âlemi; özellikle muztar ve mağdur Müslümanlar, mazlûmlar ve insanlık âlemi için hayırlara vesîle olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.
Dipnotlar: 1- Mektûbât, s. 413.; 2- İşârâtü’l-İ’câz, s., 84.; 3- Münâzarât, s. 20.
01.09.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|