Hasta asrın hasta insanları çare arayışında... Bedbaht asrın, bahtsız ve bedbin insanları huzuru arıyor... Korkunç ve dehşetli asrın mütehayyir, fakat çaresiz insanları şifabahş reçetelerin peşinde... Dünyanın cezbedici fakat aldatıcı metaları, insanları kendine çekerek, boğucu girdaplara doğru sürüklüyor... Dünyanın zehirli bal hükmündeki zevk ve eğlenceleri, sonu hüsran ve nedamet olan çıkmazlara hapsediyor...
Kimisi huzur ve kurtuluşu, dünya metâında arıyor... Servet, para, pul peşinde koşturanlar oluyor... Bunlara eriştiği halde özlemini çektiği huzur ve sükûnu bulamamanın şaşkınlığıyla başka arayışlara yöneliyor.
Lüks villalara kavuşan, hayal ettiği son model arabasıyla tatil beldelerinde keyfince—sözde—hayatın tadını çıkardığını zanneden insanlar, yakalamaya çalıştıkları huzur ve sükûnu yine bulamamanın şaşkınlığıyla yaşamaya devam ediyorlar.
Bu asrın hasta ve mütehayyir insanları giriftar oldukları dert ve sıkıntılardan kurtulmak için hep yanlış kapıları çaldı, hep sonu uçurum veya bataklık olan yolların yolcusu oldu. Çoğu, bu yolun çıkmaz yol olduğunu veya bataklık olduğunu geç de olsa anladı. Bu perişan vaziyetten çıkmak istedi... Lâkin her taraf zifiri karanlık, doğru yolu gösterenler de yok gibi...
Bu mariz asrın bazı hasta insanları da çareyi içki ve uyuşturucu da aramaya koyuldu. Geçici de olsa stres ve sıkıntılarından kurtulmak için duygu ve hislerini iptal ederek içki, kumar ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara yöneldi. Akıl ve şuuru devre dışı bırakan kalp ve ruhu öldüren bu gibi alışkanlıkların da hiçbir derde deva olmadığını gören bu asrın perişan ve alil insanı, çare arayışlarına devam ediyor.
Huzur ve mutluluğu çok uzaklarda aramaktan yorulan bu insanlar, huzur ve sükûnun, hemen yanıbaşlarında olduğunu bir görebilseler... Daha doğrusu dûçâr oldukları hastalığı bir doğru teşhis edebilseler... Bu işin manevî boyutunu görebilseler, gerisinin kolayca geleceğini bilirlerdi.
Bu dehşetli asrın dehşetli ve sârî hastalığı manevî hastalıktır. Bu asır insanını streslere, sıkıntılara, depresyonlara düşüren en belirgin sebep manevî boşluktur. Kalp ve ruhların dünyevîleşerek maneviyattan uzaklaşmasıdır. İnsanları her türlü huzursuzluklara ve mutsuzluklara sokan da, manevî boşluk dediğimiz dinî bir yaşantıdan uzak kalmaktır.
Halbuki kalp ve ruhun besleyici gıdası manevî değerlerdir, Kur’ân’dır, sünnet-i seniyyedir. Abdesttir, namazdır, ibadettir, taattir... Maddî hastalıkların ilâcı maddî olduğu gibi manevî hastalıkların ilâcı dahi manevîdir.
Bu asrın huzur arayan, mutsuz insanı, aradığını bulmak için, yanlış yerlerde yanlış kapıları çalmayı bırakıp Kur’ân’a yönelmeli, sünnet-i seniyyeye kulak vermeli. En sağlıklı, en kolay tedavi şekli buradadır.
Geçenlerde bazı sıkıntı ve streslerinden muzdarip olan bir yakınım bir çare arayışı içinde psikoloğa gitti. Gittiği psikolog da manevî değerlere aşina ve bu meyanda dindeki telkin ve tavsiyelerin tesirli gücüne inanmış olmalı ki, dinî ağırlıklı, sünnet-i seniyye ışığında telkin ve tavsiyelerde bulunmuş. Daha sonraki görüşmelerde de Risâle-i Nur’dan psikolojik tedavilerde bulunmuş.
Bu tavsiyeler doğrultusunda tedavi seanslarına devam eden yakınım, Allah’ın izniyle şifâ buldu. Bütün hastalarına böyle duâ ve Bediüzzaman’ın Risâlelerdeki orijinal tavsiyeleri çerçevesinde tavsiyede bulunan bu psikoloğun, mesleğinde önemli başarılara imza attığını öğrendik.
Evet görünen o ki, bu asrın yaygın ve tehlikeli hastalıklarından olan ve bir çok insanı mutsuzluğa sevk eden stres ve depresyon gibi rahatsızlıkların çaresi dinî bir yaşantıda. Bunun böyle olduğunu psikologlar da söylüyor.
31.08.2008
E-Posta:
[email protected]
|