Edward Said’in bir oryantalist olan Louis Mossignon’dan aktardığı şu sözler, bizim Batılılaşma serüvenimizin hangi noktalara temas ettiğini göstermesi bakımından ilginçtir. “Onların her şeylerini tahrip ettik, felsefeleri, dinleri mahvoldu, artık hiçbir şeye inanmıyorlar, derin bir boşluğa düştüler. Anarşi ve intihar için olgun bir hale geldiler.”
Bugün olduğu gibi, toplumumuzun “anarşi ve intihar için olgun bir hale gelmesi”nde hayat görüşümüzü, değerler sistemimizi Batı’ya kaptırmamızın büyük rolü vardır. Nesillerin böylesine kendi değerlerinden uzaklaşmasının ardında, Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden Vedat Nedim Tör’ün Cumhuriyet’te yazdığı, aslında bir şuur kaybının da ifadesi olan, şu sözler vardır:
“Bugünün neslini Avrupa kültürü ile yetiştireceğiz. Ona her şeyden önce klâsik bir sanat terbiyesi vereceğiz. Yunan ve Latin sanatından başlayarak, Avrupa kültürünün sanat numûnelerini ve sanat tarihini öğreteceğiz. Bu surette liseyi bitiren bir Türk genci Nef’i’yi, Baki’yi, Nedim’i anlamayacak, fakat Homer’i, Şekspir’i, Rasin’i, Şiller’i tadacak.
Hangi millete mensup olursa olsun, her Avrupalı genç bunları bilir, fakat Nef’i’yi tanımaz. Nef’i’yi tanımamak Avrupalılık için bir noksanlık değildir. Türklük için de. Fakat Göte’yi bilmemek büyük bir boşluktur.”
Tanzimat’la birlikte toplumumuzda başlayan “kültür ve medeniyet değişmesi”nin daha çok Batı kültürü lehinde doğurduğu “kültür ikiliği”nin temelinde işte bu zihniyet vardır. Bugün toplumumuzda yaşanan kimlik bunalımının da temelini bu anlayış oluşturmaktadır. Türkiye’nin modernleşme sürecine hakim olan din dışılık sayesinde tarihî bir derinliğe sahip olan İslâmî ritüellerin işaret ettiği derinlik sığlaşmıştır. Bugün, 30 Ağustos Resepsiyonuna dâvetler, eşli mi olacak eşsiz mi olacak? Başörtüsü siyasî bir simge midir, değil midir? şeklindeki çağdışı (üstelik ülkenin askerî ve siyasî açıdan kritik bir anında) tartışmalarının yapılmasını sürekli kılan, Ergenekonlarla ülkeyi kaosa sürükleyen hep bu zihniyettir.
Bizi derin bir boşluğa mahkûm eden bu zihniyeti karşısında önemli bir uyarı da–içerdekiler bir yana—dışarıdan gelmiştir. Avusturya devlet adamlarından Metternich, yakın dostlarından biri olan zamanın Viyana Sefiri Sadık Rıfat Paşa’ya bir mektubunda şöyle yazar: “İmparatorluk günden güne zayıflamaktadır. Niçin saklamalı? Onu bu hale düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti gelir. Temellerini III. Selim’in attığı bu zihniyeti derin cehâleti ve sonsuz ha-yalperestliği yüzünden II. Mahmud son haddine vardırır. Bâb-ı Âlîye tavsiyemiz şudur: Hükümetinizi dinî kanunlarınıza saygı esası üzerine kurunuz. Devlet olarak varlığınızın temeli, padişahla Müslüman teb’a arasındaki en kuvvetli bağ dindir. Zamana uyun, çağın ihtiyaçlarını dikkate alın. İda-renizi düzene sokun, ıslâh edin. Ama yerine size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın. Avrupa medeniyetinden, sizin kanun ve nizamlarınıza uymayan kanunları almayın.”
Anarşi ve intihar için olgun bir hale geldiği düşünülen bir milletin, Risâle-i Nurlarla bu derin boşluktan çıktığını ve Risâle-i Nurların bahsi geçen “en kuvvetli bağ olan din” bağını bütün İslâm âleminde sağlamlaştırmaya devam edeceğini söylemek bir hakikatin teslimi olur. Bu gerçeği büyük bir iştiyakla ifa etmeye başladığımız Ramazan dolayısıyla daha iyi anlayabiliyoruz. Ramazan, bir çok yönüyle İslâm âlemi açısından bir duruşu, ittihad noktasındaki samimiyeti ve kurtuluş yollarını aramadaki gayreti ortaya koymaktadır. Müslümanların hayatın birçok noktasında kendini gösteren dağılmışlık ve savrulmuşluk hali, Ramazan’la birlikte sıkı bir bağa, sağlam bir birlikteliğe ve ortaklığa dönüşüyor ki, Bediüzzaman’ın Uhuvvet Risâlesi’nde ifade ettiği 1111 kıymetini ortaya koyuyor. Bu dayanışma, değerlerine ve inançlarına sahip çıkma görüntüsü, bizde Tanzimat’tan beri yaşanan kültür ve medeniyet buhranına ve kültür ikiliğine de son veriyor. İslâm âlemi, bu görüntüyü yaygınlaştırabildiği oranda sıkıntılarından kurtulacaktır. Bu birlikteliği diğer aylara da serpiştirebildiği anda kendi ayağına vurulan prangalardan kurtulacak ve kendisi için verilen müjdeleri görebilme imkânına kavuşacaktır.
02.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|