İhtilâl anayasasından ne zaman kurtulacağız?
1982 Anayasası için biz çok yazdık, çok söyledik, Çok nutuklar irat ettik! Bazı kereler yırtılacak anayasa, bazı kereler yakılacak anayasa dedik. Samsun’da deniz kıyısında bir konferans verirken, “Bu anayasa taşıdığı hükümlerden dolayı tutup Karadeniz’e atılacak anayasadır” dediğimizde, dinleyicilerden birisi “Aman beyim Karadeniz’i kirletirsiniz” demişlerdi.
Gerçekten 1982 Anayasası, başından beri tabiri caizse bir postal anayasası olarak çıkmıştır. Asker emriyle çalışmalar yapılmış, asker emriyle hazırlanmış, asker emri ve yasaklarıyla kamuoyuna sunulmuş, bunun geçici hükümleriyle Cumhurbaşkanı makamı tepeden inmiş gibi ihtilâlin başına verilmiş, oylanma arefesinde anayasanın aleyhinde propaganda yapma yasağı getirilmiş ve bir nev'î kerhen, zorla oy verdirilerek anayasa kabul edilmişti. Siz bakmayın % 90’ları aşan oylarla anayasanın kabul edildiğine. Millet birçok üst düzey partililere verilen seçilme yasaklarından, yüzlerce siyasetçi için konulan vetolardan, kapatılan siyasî partilerin oluşturduğu derin sessizlikten, emirli buyruklu idareden, güdümlü hale getirilmeye çalışılan yargı icraatından kurtulmak, normal demokratik rejime dönmek ve yıllardan beri sürüp giden, ucu bucağı görünmeyen, tam bir siyasî yargılama haline getirilen dâvâlardan bıkıp usandığı ve sona vardırılması, rejimin rahatlaması, siyasetin huzura kavuşması için yüksen oranda bir oyla anayasayı kabul etmişti. Bu anayasa şeklen meşrû hale gelmiştir. Anayasanın tartışılması yasaklanmıştır. Anayasa lâfının kongrelerde kullanılması dahi yasaklanmıştı. İşte 12 Eylül’den, onun rejiminden kurtulmak için asker anayasasına oy verilmişti. Kabulünden sonra 5 – 6 kez ciddî ve önemli değişiklikler olmasına karşın bir türlü anayasa tamir edilememiş, yapılan yamalar dahi derde deva olmamış ülke halkının gündeminden sivil bir anayasa yapılmalıdır konusu hiç inmemiştir. Biz yazılarımızda ve konuşmalarımızda, anayasanın değişikliğini ve değiştirmeyi ele aldığımızda bunun için bir nev'î “Tanrım beni baştan yarat” cümlesini kullanmış ve yazmışızdır. Ve buna hâlâ devam ederiz.
Nitekim hatırlarsınız, anayasanın başlangıç hükümlerinde bu anayasanın milletin çağrısı ile yapılan 12 Eylül harekâtının meşrûiyeti açıklanmaya çalışılmış ve milletin ayrılmaz parçası olan Türk Silâhlı Kuvvetlerinin, idareye el koyduğunu ve bu anayasayı hazırlattığını açıklamıştı. Özet olarak sunduğumuz önsözün bu cümlelerine karşı biz yazdığımız yazılarda, çektiğimiz nutuklarda: “Milletin çağrısından bahsediyorsunuz Söyler misiniz Allah aşkına sizi hangi millet çağırdı, Hangi millet dâvet etti ihtilâl yapmaya” demiş ve yine ilâveten “Anayasanın başlangıç bölümüne, aziz ordumuz için Türk milletinin ayrılmaz bir parçası diyorsunuz da, bu milletin memuru, esnafı, işçisi sanki yedek parçası mıdır? Böylece milleti anayasaya getirdiğiniz bu cümlelerle bölmeye, değer sırasına koymaya hakkınız var mıdır? Siz ordumuzun milletimizin gerçekten ayrılmaz parçası olmasından şüphe mi ediyorsunuz ki böyle cümleleri getirmek ihtiyacını duyuyorsunuz” demiştik. Bu sözlerimiz kamuoyunda çok yankı yapmış, her türlü yayında yayınlanmıştı. Bilimsel kitaplara konmuş ve Büyük Meclis yetkililerince ele alınmıştı. Sonunda ordumuzu dahi sıkan ve müşkül durumda bırakan bu cümleler yapılan anayasa değişikliği ile kaldırıp atılmıştı. Nitekim buna benzer bazı taleplerimiz olmuştu. Onların içerisinde askerî mahkemelerde, adalet mesleğinin dışında bulunan kıta subaylarını mahkeme başkanları olarak bulundurmanın anlamı var mı, bu ne güvensizlik. Askerî mahkemeyi yargı dışından bir subayla kontrol ve vesayet altına almak mı istiyorsunuz demiş ve ayrıca hem askerî mahkemelere ne lüzum var, hâkimin, savcının rütbelisi mi olur? Danıştay dururken ve yıllardır görev yaparken son yıllarda getirdiğiniz askeri idarî mahkemelerine ne lüzum var, mahkeme birliğini niye bölüyorsunuz, niye parçalıyorsunuz sözlerini söylemiştik. Bu sözlerimizden bir kısmı tutmuş, askerî mahkemelerdeki sınıfı sadece asker olan mahkeme başkanlarının kaldırılmasına ve keza buna benzer olağanüstü hal mahkemeleri ile sıkıyönetim mahkemelerinin sivil idarelerin hâkim olduğu zamanlarda kaldırılmasına karar verilmişti. Ve böylece anayasa konusunda birçok çalışmalara katılmamız ve bundan sonra yapılan değişiklikler karşısında boşa gitmediğini görmüştük.
Şimdi yukarıda saydığımız, anayasa içinde yapılmasını istediğimiz değişikliklerden birini güncel olması nedeniyle buraya getirmek istiyoruz.Yaşarken bu değişikliğin yapılmasını görmek isteriz. O da yüksek askerî şûrâ kararlarının yargıya açılmasıdır. Çünkü Yüksek Askerî Şûra bazı bakanlardan ve kuvvet komutanlıklarından, Başbakan ve Cumhurbaşkanı gibi şahıslardan oluşmaktadır. Siz bu heyetin kararlarını ne hakla ve ne nedenle yargı kararının dışında tutuyorsunuz. Yüksek yargı organlarına karşı meydana getirdiğiniz bu güvensizliği sürdürmeye hakkınız var mı? Yüksek Askerî Şûra Peygamber makamı mı ki kararları tartışılmasın ve yargı denetiminden geçmesin!
|
AV. TURGUT İNAL
03.09.2008
|