"Gerçekten" haber verir 14 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Cezbeden insanlar ve mekânlar



İSTENİLEN mânâda olmasa da ailesinden hiç de küçümsenmeyecek bir dinî eğitim almıştı. Aslında onun fıtrî bir yakınlığı vardı dînî bilgilere ve değerlere. Ailesinin ve yaşadığı çevrenin mütedeyyin olması, daha çocuk yaşta iken Hasan’ı oldukça masum ve mükemmel bir hâle getirmişti. O daha çocuk denecek yaşta olmasına rağmen, hâl ve hareketleriyle, söz ve davranışlarıyla olgun ve mükemmel bir insan görünümü sergiliyordu.

Lise çağında olmasına rağmen emsâllerinden farklı bir yaşantı sergileyen Hasan’a herkes farklı bir gözle bakıyor, iltifatlarda bulunuyor, geleceğin bir hizmet erbabı nazarıyla bakıyordu.

Seneler birbirini kovalamış ve artık Hasan liseyi bitirmiş, hayal ettiği yüksek okulu kazanmış ve artık büyük şehirde yaşamaya başlamıştı. Hiç de alışık olmadığı bu kalabalık şehirde yaşamak, yabancısı olduğu yeni çevreye ayak uydurmak hiç de kolay olmadı. Oldukça mazbut ve mütedeyyin bir çevreden gelip, böylesi kozmopolit bir ortama uyum sağlamak, tâbir yerindeyse bu sosyete insanlarla beraber yaşamak, elbette kolay değildi.

Daha da önemlisi, Hasan’ın mânevî hayatını tehdit eden, inancını, itikadını tehlikeye sokan ve her türlü menfiliklerin kol gezdiği bu büyük şehirde yaşamak için Hasan mutlaka bir çare bulmalıydı. Bu düşüncelerle bir çarenin, bir arayışın içine girdi.

Okulda tanıştığı, ilk günden yakın ilgi ve alâkasını gördüğü Ali de, Hasan’daki bu şaşkınlığı, bu tedirginliği görmüş olmalı ki, ona daha samimî, daha sıcak davranmaya başladı. Ve samimî dostluğun pekişmesini düşünerek Ali, birgün Hasan’ı, bazı öğrencilerle beraber kaldığı eve davet etti.

Dâveti memnuniyetle kabul eden Hasan, eve gittiğinde orada kalan öğrencilerin çok sıcak ilgileriyle karşılaşınca, bir anda kendisini evinde, anne-babasının, kardeşlerinin yanında hissetti.

Hasan, bu evde kalan Ali’nin arkadaşlarıyla da tanıştı. Onlar da Ali gibi candan, sıcak ve samimî gençlerdi. Böyle olunca Hasan hemencecik onlara ısınıverdi.

Burası bir öğrenci evi olmanın ötesinde, sanki bir eğitim, bir ilim mekânı görünümünde idi. Bir ibadet mekânı, bir kütüphane, bir tedris mekânı gibiydi bu gençlerin evi. Buranın tertibi, düzeni ve temizliği de Hasan’ın dikkatini çekmişti. Hepsinden önemlisi, buradaki gençlerin hâl ve hareketleri, söz ve davranışları da çok dikkatini çekmişti. Bu gençlerin hepsi de, Hasan’ın çevresinde veya okulda karşılaştığı gençlerden çok farklıydı. Düzenli kıyafetleri, kibar ve nazik davranışları, içten ve samimî yaklaşımları, güleryüzlü ve tevazulu duruşları, Hasan’ı en çok celb ve cezbeden hallerdi.

Evde bu gençlerin hemen hemen hiç boş zamanları yok gibiydi. Bazen yalnız olarak ya Kur’ân, ya Cevşen veya kırmızı kaplı kitapları sessizce okuyorlar; bazen de birisi, bu kitaplardan bir konuyu okuyor, diğerleri dinliyor, zaman zaman da soru-cevap şeklinde bu gibi derslerin müzakeresi yapılıyordu. Ayrıca bu gençlerin beraberce yemek yemeleri, çay içmeleri, cemaatle namaz kılmaları ve tesbihat yapmaları da Hasan’ın çokça hoşuna gitmişti.

Gençlerin kaldığı bu mekânın cezb ve celbedici hâli sebebiyle, Hasan bir türlü oradan ayrılmak istemiyordu. Bunun farkında olan Ali, Hasan’a: “Sakıncası yoksa, bu gece de misafirimiz ol istersen” dedi. Bu sıcak teklifi, Hasan memnuniyetle kabul etti.

Yemekler yendi... Akşamın ilerleyen saatlerinden sonra buraya gruplar halinde her yaştan epeyce kalabalık insan geldi. Gündüz okunan kitaplardan dersler yapıldı. Hasan bir taraftan, okunan dersi dinlerken, göz ucuyla da gelen insanlara dikkat ediyor, hâl ve duruşuyla hayret ve takdirlerini belli ediyordu. Ve gelen misafirler, gecenin geç vakitlerinde dağıldıktan sonra Hasan, ev sahibi gençlere gelen bu insanlara hayran kaldığını, yapılan ders ve sohbeti de çok beğendiğini ifade ettikten sonra eğer izin verirlerse kendisinin de burada kalmak istediğini söyledi. Hasan’ın bu teklifine karşılık gençler hiç duraklamadan, hep bir ağızdan; “Hay hay, seni de devamlı aramızda görmekten şeref duyarız” dediler.

14.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.09.2008) - Ramazanın ruhuna uymayan manzaralar

  (31.08.2008) - İnsanlar huzuru arıyor

  (17.08.2008) - Dine zarar vermemek, dine hizmettir

  (13.08.2008) - Malatya’daki “Kentsel Dönüşüm”ün mağdur ettiği aileler çözüm bekliyor

  (10.08.2008) - Okuyucuya muhatap olmak

  (03.08.2008) - Elimizin altındaki nimetlerin farkında mıyız?

  (30.07.2008) - Dünyalık zevkler ve uhrevî saadet

  (21.07.2008) - Bir gezinin düşündürdükleri

  (13.07.2008) - Hasenelerimiz tehlikeli olur mu?

  (06.07.2008) - Geçmişten günümüze yetki kargaşası

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır