"Gerçekten" haber verir 13 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Risâle-i Nur’un mesleği



Risâle-i Nur’un “hakikat mesleğini” anlayabilmek için, İslâm tarihi boyunca uygulanagelen değişik meslek ve meşreplere temas etmek gerekir. “Zamanın değişmesiyle ahkâm/hükümler de değişir” hakikatince, her çağın, her zamanın bir hükmü, her devrin kendisine has bir damgası vardır. Şu halde, sosyal ve mânevî sahanın da kendine özgü bir metodu, farklı bir üslûbu, bir mesleği ve meşrebi olmalıdır.

İslâm hakikatleri donuk değil. Bilâkis gelişme istidadında. Yeni durum, oluşum ve gelişmelere karşı vaziyet alır. İslâmiyet yeniler ve yenilenir. “Muhakkak ki Allah, bu ümmete her yüz sene başında dinini yenileyen bir müceddid gönderir”1 hadisi buna işaret eder. Her asırda müceddidlerin gelmesi ve müçtehidlerin varlığı; farklılığı, yenilenmeyi, değişimi, gelişimi ifade eder.

Bu zaviyeden baktığımızda, her müceddid temelde aynı, fakat teferruâtta farklıdır. Yani, hizmet stratejisi, üslûp, metod, meslek ve meşrepte farklı yaklaşımlar sergiler. Bu, gayet fıtrî ve tabiîdir. Eğer aynı uslubu, aynı metodu, aynı meslek ve meşrebi tekrarlayacak idiyseler, “tecdid/yenileme” ne ifade eder ki?

Günümüzde fen (astrofizik, mikrokimya, genetik vs.), sosyal, mânevî ilimler dallanıp budaklanmış, teknoloji harikası vasıtalar başdöndürücü bir sürat kazanmış. Sosyal hayat ve anlayışlar fevkalâde genişlik ve değişim içinde. Psiko-sosyal hastalıklar da çeşitlenmiş, derinleşmiş. Eski çağın ilmî birikimi, doneleri ve vasıtalarıyla hedefe ulaşmak imkânsız değilse de çok zor. O dönemlerin ulaşım ve nakliye araçları (kağnı, at arabası, fayton vs.) kullanmadığımız gibi; sosyal hayatta da eski devirlerin ilmî birikimiyle tasnif edilen irşad, tebliğ metotları veya tarikat-zikir sistemini kullanamayız. Çağın şartlarına uygun metotlar gerekir. Rûhî (psiko-biyo-fizyolojik) gelişim ve nefis terbiyesinin de buna paralel bir üslûp ve metot takip etmesi kaçınılmaz.

Tasavvuf yolu, kalp hastalıklarının, seyr ü sülûk (mânevî gezi ve gözlem) ile, yani kalp ayağıyla hareket ederek izâlesine (yok edilmesine, tedavisine) çalışır.2 Peki, eski zamanın ilâçlarıyla bugünkü hastalıkları tedavi etmek mümkün mü?

Bugün en önemli vazife, iman şartlarının ispat ile izah edilmesi, yerleştirilmesidir. Aklî, kalbî, vicdanî, ruhî (psiko-sosyal) hastalıkların tedavisidir, izalesidir. Zira, iman esasları temeldir, asıldır, köktür. Temel sarsılmış, kök çürümeye yüz tutmuş. Ayrıca iman zaafı mü’minleri de sarmış, sarmalamış. Bundandır ki, ibadet, zikir, kardeşlik, yardımlaşma gibi İslâmın emir, nehiy ve ahlâkî güzelliklerini pratik hayata geçiremiyor mü'min.

Bunun sebebi; ne olduklarını ve nasıl yapılacaklarını bilmemelerinden değildir. Onları hayata geçirecek, gücü, uygulayacak enerjiyi, yaşayacak ruhu kendilerinde bulmamalarıdır. Yani iman zaafı ve imanın taklidî olmasıdır.

Şüphe ve vesveselerin anaforunda yuvarlanan, her meselede ikilem içine girer. Akıl, kalp, vicdan tatmin olmaz. Taklidi iman sahibi, en basit olaylar karşısında titrer, kimi zaman yeryüzü ona dar gelir. O takdirde de hiç şüphesiz, peşinde koşulan huzur ve mutluluk bulunamaz.

Diğer taraftan çağın insanı hedonist, lezzetkolik olmuştur. Dolayısıyla lezzet almak istediği haram ve gayr-i meşrû yolların gerçek zevk vermediğini; bilâkis içinde yüzlerce elem ve eziyeti taşıdığını anlaması gerekir. Bu da, akıl, kalp, vicdan ve duygusal açıdan mutmain olmayı gerektirir. Yani, bu zamandaki nefis terbiyesi; iman, İslâm esaslarının ve ahlâkının ispat ve izahıyla mümkün olabilir.

Dipnotlar: 1- Ebû Dâvûd, Melâhim, 1.; 2- Mektubat, s. 26.

13.09.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.09.2008) - Şimdi nasıl bir tuzak hazırlanıyor dersiniz?

  (10.09.2008) - “Kalbe ihtar”, akıl yürütme ve “akleden kalp!”

  (09.09.2008) - Bediüzzaman da aklını Risâle-i Nur’a karıştırmamış!

  (08.09.2008) - “Aklını Risâle-i Nur meslek ve meşrebine karıştırma!”

  (07.09.2008) - Meslek ve meşrebi muhafaza, “zıt bir mesleğe girmek!” (2)

  (06.09.2008) - Meslek ve meşrebi muhafaza, “zıt bir mesleğe girmek!” (1)

  (04.09.2008) - Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin ana umdeleri-3

  (03.09.2008) - Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin ana umdeleri-2

  (02.09.2008) - Risâle-i Nur meslek ve meşrebinin ana umdeleri-1

  (01.09.2008) - Risâle-i Nur’da meslek, meşrep

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır