Mesnevî-i Nuriye’de niyetin ruh, o ruhun ruhunun da ihlâs olduğu belirtilir. Bu özelliği sebebiyle az bir zamanda çok ameller meydana geldiği, az bir ömürde Cennetin bütün lezzet ve güzellikleriyle kazanıldığına dikkat çekilir. Peygamberimiz de (asm), “Allah sizin kalıplarınıza, sûretlerinize bakmaz, kalblerinize ve amellerinize bakar” buyur muyor mu?
Evet, Allah amele, amelin de hangi niyetle yapıldığına bakar. İhlâsla, sırf Kendi rızası için yapılmışsa kabul eder. “Mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır” hadis-i şerifi de bu açıdan büyük bir önem arz eder.
İslâm âlimleri niyet ve ihlâs üzerinde çok durmuşlar, ihlâssız hiçbir amelin kabule şayan olmayacağını belirtmişlerdir. Allah Resûlü (asm), “Amelin ihlâslı olsun. Az da olda olsa makbüldür” buyur muyor mu? Demek ihlâssız amel ne kadar çok olursa olsun makbul değildir. Bir zerre ihlâslı amel batmanlarca ihlâssız amelden üstündür.
Büyük İslâm âlimi Hasan-ı Basrî’nin, niyeti düzeltmek, kalbi ıslâh etmekten sıkça bahsettiğini görenler, birgün sormuşlar: “Hep niyeti düzeltmekten, kalbi ıslâh etmekten bahsediyorsunuz, bu ne demektir?”
O büyük İmam şu cevabı vermiş: “Şu kısa ömre karşılık sonsuz bir Cennet veriliyor. Siz onu şu sayılı günlerdeki amellerinizle kazanacağınızı mı zannediyorsunuz?
“Ancak o ebedî Cenneti amellerinize eklediğiniz iyi niyet ve ihlâsınız sebebiyle kazanabilirsiniz.
“Öyleyse niyetinize dünya menfaatlerini katmayın, sadece ve sadece rıza-yı İlâhiyi düşünün.”
Rabiatü’l-Adeviyye de sadece ve sadece Allah rızasını gözetirdi. Hatta caiz olduğu halde Cennet iştiyakı ve Cehennem korkusuyla ibadet etmeyi kendine yakıştıramazdı. Derdi ki: “Ya Rabbi, eğer ben Sana Cennet iştiyakıyla ibadet ediyorsam, beni Cennetinden uzak tut. Eğer Cehennem korkusuyla ibadet ediyorsam, beni Cehennemine at. Eğer sırf Senin rızan için ibadet ediyorsam beni Cemalinle şereflendir”
Mesnevî-i Nuriye’de Kur’ân’ın halis ve tam bir talebesinin en büyük bir mahlûka karşı da kulluğa tenezzül etmeyen, Cennet gibi en büyük bir menfaati kulluk gayesi edinmeyen br kimse olduğuna dikkat çekilip “Kur’ân, hakikî bir talebesine ebedî Cenneti dahi gaye-i maksat yaptırmazken şu geçip giden fani dünyayı gaye-i maksat hiç yapar mı?” denilir.
Demek kurtuluş vesilesi ancak ihlâs.
13.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|