HER çeşit insanla diyalog kurabilmek, onlara düşüncelerini anlatabilmek her şeyden önce maharet işidir, büyük bir başarıdır. Bu hususta en büyük başarıyı hiç şüphesiz peygamberler sağlamışlardır. Çünkü onlar İlâhî mesajları her çeşit seviyedeki insana en güzel şekliyle maharetle anlatmayı başarmışlardır. Bir hadis-i şerifte, “Biz insanlara akılları seviyesine göre konuşmakla emrolunduk” buyurularak bu gerçeğe dikkat çekilmiştir.
İslâm büyükleri de peygamberleri esas ve ölçü almış, onların yolundan yürümüşler; anlatılmadık hakikat, duyurulmadık esas ve ölçü bırakmamışlardır.
Bediüzzaman’ın hayatına bir göz gezdirdiğimizde de bu diyaloğun mükemmel ve ideal mânâda gerçekleştiğini görüyoruz. Sıradan biriyle de en yüksek seviyedeki bir insanla da irtibat hâlinde olabilmiş ve meselelerini anlatmakta zorlanmamıştır.
Bir bakıyorsunuz gençlik yıllarında Van’da iken Van valisi Tahir Paşanın konağında misafir kalıyor, orada memleket meselelerini, İslâmın geleceğini rahatça konuşuyor, bir gazetede İngiliz müstemlekât Nazırının, Kur’ân’ı eline alıp, “Bu Kur’ân, Müslümanların elinde bulunduğu müddetçe biz onları mağlûp edemeyiz. Ya Kur’ân’ı ellerinden almalıyız, ya da onları Kur’ân’dan uzaklaştırmalıyız” dediğini okuduğunda zihninde şimşekler çakıyor ve “Ben de Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez bir güneş ve mû’cize olduğunu bütün âleme ilân edeceğim” diyor.
Onun o günün en üst düzey yetkilerine ilettiği Medresetü’z-Zehrâ projesi hâlâ güncelliğini koruyor. Van’da merkezi ve diğer bir kısım şehirlerde şubeleri bulunacak bu üniversitenin İslâm dünyasının birlik ve beraberliğini sağlayacağını belirtiyor ve bu projesini Balkanlara yapılan seyahatta zamanın padişahı Sultan Reşad’a sunuyordu.
Onun Sultan Abdülhamid’den Yıldız Sarayını okula dönüştürmesini istediğini de biliyoruz.
Her dönemde kurduğu diyaloglarla inandığı hakikatleri ilgili makamlara iletmeyi kendine bir vazife bilmiş Bediüzzaman. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında günün idarecilerine milleti millet yapan ve ayakta tutan manevî dinamiklere sahip çıkmanın önemini, ondan uzaklaşmanın ise sebep olacağı zararları anlatmış.
Tek parti döneminde CHP genel sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı mektupta da iman ve Kur’ân hakikatlerine bağlılığın önemine; Kur’ân’a sırt çevirmekle anarşi belâsının istilâ edeceğine ve memleketi parça parça edeceğine dikkat çekiyor.
Dinden soyutlanan bir eğitimin hakim olduğu ve gençlerin inkârcılığa saptığı o dönemlerde onun insanı insan, üstelik sultan yapan manevî dinamiklere yöneldiğini, iman ve Kur’ân hakikatlerine ağırlık verip insanların hem dünya, hem de ebedî hayatlarını inşâ ve imar etmeye çalıştığını görüyoruz. Yazdığı eserlerle milyonların imanını kurtararak olgun ve faziletli insan yetiştirmeyi hedef almıştır.
Yazdığı eserlerle her kesim ve tabakadan insanla bağ kurmayı başaran, ele aldığı meseleleri başarıyla anlatan ve insanları etkileyen Bediüzzaman milyonların gönlünde taht kurmayı başarmış ve bugün rahmetle anlamakta ve kendisine gönül verenler, koyduğu metotlarla açtığı bu güzel çığırda hizmetlerini yürütmektedirler.
10.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|