İslâmî cemaatler içindeki “Nurculuk hareketi” metodu, geleneği ve yazılı prensipleri itibariyle farklı bir çizgi takip eder. Birisi Risâle-i Nur’a göre düşündüğünü ifade ettiğinde, karşısına tam altı bin sayfalık bir eser külliyatı çıkar. Bütün bu risâlelere muvafık düşünmesi ve oralardaki Kur’ân ve hadis prensiplerine uygun hareket etmesi gerekir.
Risâle-i Nur’u okuyanlar, savundukları prensipleri ve benimsedikleri düsturları, içine girdikleri sosyal hayata da taşırlar. Hatta Risâle-i Nurlardan haberdar, fakat Nurculuğu benimsemeyenler dahi, Nur Talebelerini o kıstaslar çerçevesinde değerlendirir ve bazen de sorgularlar.
Bediüzzaman Hazretlerinin yoğunca yaşadığı Sultan Abdülhamid dönemi, meşrûtiyet, cumhuriyet ve çok partili dönemi günümüzün sosyal hayatının birçok karesinde Nurcuların karşısına çıkar.
Bir Nurcunun omuz silkerek sorgulanmaktan ve cevap bekleyen bakışlardan kurtulması genellikle mümkün olmaz. Zirâ Said Nursî Hazretlerinin hayatındaki pratikler ve Risâle-i Nurdaki cevaplar Nurcuların peşini hiç, ama hiç bırakmaz.
Eskiden çevremizde namaz kılmayan dindarlara pek rastlayamazdık. Birileri İslâmiyeti, İslâmî şeairi ve hassasiyetleri konuşuyorsa, mutlaka namaz kılıyordu. Son çeyrek asır birçok şeyde değişim ve dönüşüme şahit olduğu gibi, dindarların siyaset yoluyla dünya nimetlerine çoklukla yönelmeleri, onlarda da bir “dönüşüm” meydana getirdi. Dünyayı rahat ve lezzetle yaşama sevdası, birçok dindarımızın “namaz kılma şevkini” maalesef söndürmüş. Dünya sevgisinin uyandırdığı nefsanî arzuların kalplerdeki zelzelesi, maalesef, namaz başta olmak üzere, bazı dinî hassasiyetleri terk ettirdi.
Siyasal İslâm ile başlayan “dünyevîleşme süreci”nin Risâle-i Nur’u okuyan insanlardaki yansıması nasıl? Bediüzzaman’ın Sultan Abdülhamid’e, meşhur Mısırlı Prense, M. Kemal ve İsmet hükümetlerine dâvâsı uğruna gösterdiği “istiğna”yı gösterebiliyorlar mı? Yoksa geniş dairelerdeki büyük hizmet projeleri (!) zarar görmesin diye her yanlışa gerdan mı kırıyorlar? Kendilerini dâvânın merkezine yerleştirip, şahıslarına yapılan itirazı İslâma yapılmış mı kabul ediyorlar? Bilhassa bir kısım Nurcuların AKP ile yaptıkları mutabakatlar zarar görmesin diye Bediüzzaman Hazretlerinin Kur’ân’dan ve Peygamberden aldığı prensipler geçici olarak unutuluyor mu?
Bugünkü hükümet, belediye ve diğer idarelere yakın duranların, oralarda meydana gelen hadiseleri Said Nursî Hazretlerinin zaviyesinden değerlendirip değerlendirmediklerini siz de merak ediyorsunuzdur.
Meselâ, Kemalizm meselesinde Üstadın duruşu ile günümüz idarecilerinin savundukları “dindar Kemalizm”deki durum gibi…
Öyle veya böyle Risâle-i Nurdan bu konuları okumuş hükümet taraftarlarından bugüne kadar bir tek itiraz duymadık. Hatta savundukları siyasetçilerin hareketlerinde—Millî Görüşçülerin Erbakan’da aradıkları gibi—hikmet arıyorlar, onların bile hatırlarına gelemeyen müdafaalarla yapılan dehşetli hataları tevile çalışıyorlar.
Bediüzzaman Hazretlerinin Kur’ân’da kesinleşmiş haramların karşısındaki duruşu, müdafaaları ve icraatları ortada iken, bugünkü hükümetlerin haramlara teslimiyetini hiç, ama hiç nazara almıyorlar.
Çevrelerinde “Nurcu” bilinen ve Tayyip Beye maddî ve manevî destekte bulunanların bu hususta kanaatimce büyük sorumlulukları var. Gelişen hadiseleri Risâle-i Nur perspektifinden tahlil edip, taraf oldukları siyasîleri, hükümeti ve idarecileri bilgilendirmek ve uyarmak zorundalar. Bediüzzaman Hazretleri Risâle-i Nur vasıtasıyla Türkiye’mizin İkinci Dünya Savaşından nasıl kurtulduğunu mektuplarında izah ediyor. İkinci Dünya Savaşı devam ederken Kur’ân ve hadisin penceresinden hadiseleri değerlendiriyor, hem Türkiye efkâr-ı âmmesini ve hem de talebelerini bilgilendiriyor. Dünyanın bu kadar küçüldüğü, hadiselerin son sür’at cereyan ettiği, dehaların cemaat ve şahs-ı manevî karşısında acze düştüğü bir zamanda; Nurlardan haberdar olup Tayyip Beyin etrafında olanların ve siyaseten AKP’ye oy verenlerin buradaki manevî sorumlulukları çok büyüktür.
Bütün bu olan biten hadiseler karşısında lâl u ebkem kalmış, fakat çevresinde “Nurcu” olarak bilinen kardeşlerimizden dolayı, dışarıdan büyük tenkitler alıyoruz. Risâle-i Nur’a ve Bediüzzaman’ın pratiğine yüz seksen derece zıt bir hayat anlayışının, teslimiyetin ve felâketlere karşı suskunluğun içinde yaşayan bu arkadaşlardan dolayı büyük tenkitler alıyoruz: Hayrola Nurcu değil mi? Bu arkadaşlarınız Said Nursî’yi okumuyorlar mı?
Biz ise onlara cevap vermekte çok zorlanıyoruz.
08.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|