"RABBİMİZ Allah’tır’ deyip sonra da doğru yolda sebat edenlere gelince, onların üzerine melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın ve üzülmeyin; size vaad olunan Cennetle sevinin. Dünya hayatında da, ahirette de biz sizin dostunuzuz. Orada canınızın çektiği ve istediğiniz herşey vardır. Bu, çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olan Allah tarafından bir ziyafettir.”
İzinde, 9 Ağustos’ta davetleri üzerine Melbourn’da ikamet eden, Nevşehirli Mustafa Okur kardeşimizin oğlu Muhammed Halid’in Nevşehir’deki sünnet düğününe katıldığımızda okunan Kur’ân tilâveti bu meâldeki âyetlerle başlıyordu. Sünnetin mânâ ve önemine dikkat çektikten sonra ilk konumuz bu minval üzerinde konuşmak oldu. “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da doğru yolda sebat etmenin önemi üzerinde durduk. Âyet doğru yolda sebat edenler için ahirette korku ve hüzün olmadığı gibi dünyada da korku ve hüzün olmadğını müjdeliyor. Onlar doğru yolda olmanın sevinç, huzur ve mutluluğu içinde ömür sürerler.
Doğru yolda olmak çok önemli İslâm’da. O kadar önemli ki, Allah Resûlü (asm), başka birisine sorma ihtiyacı duymayacağı tarzda kendisinden öğüt isteyen birine, “‘Allah’a inandım’ de, sonra da dosdoğru ol” buyurmuşlardı.
Dinin temeli doğruluktur. Asıl olan ömrü noktalayıncaya kadar dürüstlükten ayrılmamaktır. Allah Resûlü (asm), “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”1 meâlindaki âyeti kastederek “Beni Hud Suresi ihtiyarlattı” buyurmuştur.
Ebû Cehil sırf inadı sebebiyle, “Ya Muhammed! Sen doğrusun. Ben senin doğruluğunu değil, savunduğun dâvâyı inkâr ediyorum” deme çelişkisini gösterirken Abdullah bin Selam gibi insaflı bir Yahudî bilgini, daha Peygamberimizin (asm) simasını görür görmez, “Vallahi bu simada yalan olamaz, hile olamaz” deyip hemen Müslüman olmuştu.
Her zaman olduğu gibi günümüzde de Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle “Doğru olarak İslâmiyeti, İslâmiyete lâyık doğruluğu” göstermek gerekiyor. Yine Üstadın dikkat çektiği gibi biz İslâmiyetin güzelliklerini, güzel ahlâkını hâl ve hareketlerimizle göstersek dünyanın devletleri, kıtaları bile grup grup İslâmiyete gireceklerdir.
İkinci konumuz da dünya nimetlerinden yararlanmayla ilgiliydi. Allah yer ve gökleri emrimize vermiştir. Peki, bu nimetlerden hangi şartlarda yararlanmalıydık? Bunun üzerinde de inşaallah bir sonraki yazımızda duralım.
Bu vesileyle Cuma akşamı Nevşehirli, Cumartesi akşamı da Aksaraylı dostlarla birlikte olduğumuzu, çevre illerden gelen arkadaşlarla birlikte sohbetler ettiğimizi belirtelim. Nevşehirlilerin güzel ve geniş bir sohbet salonları var, birkaç katlı bir hizmet binası inşâ etmişler. Aksaraylıların yeni hizmete açtıkları hizmet külliyeleri de harika. Onların da geniş bir sohbet salonları var. Yeter ki hizmet düşüncemiz olsun, hizmet aşkıyla yanıp kavrulalım. Ummadığımız imkânları Cenab-ı Hak bir bir ihsan ediyor.
Dipnotlar:
1- Fussilet Suresi: 30-32
11.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|