Geçtiğimiz bir kaç haftadır kasırgalar ABD’nin körfez kıyılarını vurunca bundan binlerce insan bu felâketten etkilendi ve biz insanlar Allah’ın gücünün ne kadar mutlak olduğunu ve bizim ise ne kadar aciz olduğumuzu bir kere daha anladık. Ayrıca topyekûn insanlar olarak felâketler karşısında sınır tanımaksızın ve ülke ayrımı gözetmeksizin ne kadar eşit acılar çekebileceğimizi de görmüş olduk.
Amerika kıt'asında yaşayanlar kasırgalara alıştılar aslında. Özellikle son yıllarda bir biri ardına bir çok kasırgaya maruz kaldık. Son beş yılda Amerikalılar kasırgaların yol açtığı oldukça büyük yıkım ve ölümlere şahitlik etti.
Bilim bize kasırgaların tropikal bölgelerde, okyanusların üzerinde oluşan alçak basınç merkezleri olduğunu söyler. Meselâ Kuzey Atlantik Okyanusu yahut Kuzey Pasifik Okyanusu bunlardan ikisidir. Böylesi bir fırtına Pasifik Okyanusu’nun batısında oluştuğunda biz buna tayfun demekteyiz. Ne zaman ki Hindistan’ın alt bölgeleri bundan etkilense ki bu genellikle Hint Okyanusu’nda oluşur, bu tür oluşumlara ise siklon adı verilir.
Aslında onlara ne denildiği çok da önemli değil, Müslümanlar için asıl önemli olan mesele ise şu hakikati anlamaktır: “Rüzgârları, yağmurun müjdecileri olarak göndermesi, Allah’ın (varlık ve kudretinin) delillerindendir. O bunu, size rahmetinden tattırmak, emriyle gemilerin yol alması, onun lütfundan rızkınızı aramanız ve şükretmeniz için yapar.” (Rum Sûresi, Ayet 46)
ABD’nin güney kıyılarını haftalar boyunca vuran kasırgalar sonrasında bazı Amerikalılar kendi kendilerine şöyle diyor olabilirler: “Acaba Allah, rüzgâr kardeşi evlerimizi dümdüz etsin diye mi yarattı? Sonra su kardeşi de seller oluştursun ve kıyılarımızı dümdüz etsin, evlerimizi de alıp götürsün diye mi yarattı?”
Kur’ân-ı Kerim ise bize der ki: “Şu bir gerçek ki, onlara o en büyük azabdan önce yakın azabdan (dünyada) da tattıracağız. Umulur ki, (kötülükten) dönerler.” (Secde Sûresi, Ayet 21)
Bizler genelde etrafımızda dönen dünyayı “iyi” ve “kötü” gibi bazı etiketlerle açıklamaya yöneliriz. Halbuki biliriz ki fırtınalar ve kaplanları yaratan Allah, aynı derecede bir hikmet ve güzellikle zebraları ve yaz meltemini yaratmıştır.
Bediüzzaman Said Nursî ise bu noktada bize Kur’ân’ın ölçüsünü işaret eder. Nursî, Kur’ân’a göre tabiat ve kâinatın ikincil planda kaldığını belirtir. Yani, Kur’ân’a göre kâinatı kâinat hesabına değil onu yaratan Allah hesabına değerlendirmek gerekir. Tıpkı Allah’ın kâinatı yarattığı gibi onun içindeki her şey de Allah’ı işaret ve remz etmektedir.
Bir yaprağın bile Allah’ın izni ve iradesi haricinde kıpırdamayacağını bilen Müslümanlar için bu tür kasırgalar inanan insanın imanını kuvvetlendiren vak'alardır.
Gerçekte, bu kâinatta vuku bulan bütün hadiseler o Her şeye Hakim, Her şeyi Bilen ve Her şeye Gücü Yeten Allah’ın izni ile gerçekleşebilir. Bütün bu olanların ardında bir sebep ve hikmet vardır ve bu hakikati anlamak, insana bunlarla başa çıkma gücünü verir.
Ayrıca inanan insan için kasırgalar gibi afetler, Allah’ın iradesine ve rızasına karşı sabrımızı ve sadakatimizi ölçen birer imtihandır. “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! O sabredenler ki; kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler.” (Bakara Sûresi, Ayet 155-156)
Özelde ise, Amerika kıyılarını döven bu fırtınaların bir diğer hikmeti, bana göre kâinatın dengesinin bozulduğunun işaretleri olmalarıdır. İnsanoğlunun kendine ve dünyaya karşı giriştiği savaşta, endüstriyel atıklar dünyamızı kirletmekte, ve insanlığın tabiat ve fıtrat kuralları ile uyum sağlama sürecindeki başarısızlığı neticesinde kâinat bu durumdan rahatsızlık duymaktadır.
Fırtına ve kasırgalar kâinatın denge ve kontrol düzeninin önemli bir ögesidir. Onlar hava ve suyu temizler ve arındırır. Sıcaklığı alçak yarımküreden yüksek yarımküreye transfer ederler. Tabiî ki evinizin çitini, garajınızı, barakanızı yahut çatınızı kaybettiğiniz anlarda bütün bunları hatırlayıp Allah’a şükretmek kolay bir iş değildir. Hatta bunun bizim sınırlarımızı aşan tabiî bir felâket olduğunu kabullenseniz bile bu zor gelir insana. Ancak kesin olan bir şey var ki; Allahu Â’lem, kasırga ve fırtınaların ardındaki gerçek hikmeti ancak Allah-u Teâlâ bilebilir ve ancak ve ancak O'nun izni ve iradesiyle bu kasırgalar bize musallat olabilir.
TERCÜME: UMUT YAVUZ
17.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|