Risâle-i Nurlar Myanmar dilinde
BAHADIR ŞAH ZAFER CAMİİNDE CUMA
NAMAZI
Myanmar’daki ilk günümüz Cuma’ya denk gelmişti. Sabah erkenden kalkıp, İHH İnsanî Yardım Vakfı’nın dağıtacağı yardımları organize edecek olan ‘partner kuruluş’larla buluştuk. İHH yetkilisi arkadaşımız Şenol Bey gerekli görüşmeleri yaptı ve Cuma namazı için hep beraber Yangon’un en eski camisi olduğu ifade edilen “Bahadır Şah Zafer Mescidi”ne gittik.
Bahadır Şah, Hindistan’ın son Müslüman şahıymış. İngilizler bu ülkeyi işgal edince, Bahadır Şah’ı Myanmar’a; Myanmar’daki devrin yöneticisini de Hindistan’a götürmüşler. Neticede Bahadır Şah, Myanmar’da vefat etmiş ve kabrinin defnedildiği yerde bir de “Zafer Mescidi” yapılmış.
Bahadır Şah’ın fotoğrafının da bulunduğu camide, maalesef ‘mum’ yakıldığı da oluyormuş. Biz görmedik, ama yarım yanmış mumlar etrafta duruyordu.
Caminin imamı, elinde ‘asa’ olduğu halde Cuma hutbesini okudu. Ramazan ayı ile ilgili hutbeyi huşu içinde dinledik. Bütün seyahatimiz esnasında olduğu gibi bu camide de ‘yabancı’ oluşumuz hemen dikkat çekiyordu. Meraklı gözlerle bize bakanlara selâm vererek tokalaştık. Nasıl ki bizde bir camiye ‘zenci’ bir Müslüman gelse dikkat çeker, biz de bütün gezdiğimiz yerlerde istemeden de olsa böyle dikkat çektik. Zaman zaman çocuklar bize ‘How are you?” diye seslenerek lâf attı.
YETİMLER SEVİNDİRİLDİ
İHH, Myanmar ziyaretimiz esnasında Yangon’da faaliyet gösteren ‘yetimhane’lere de yardım ulaştırdı. Yetimhanelerin ikisini gezme imkânımız oldu. Erkek yetimhanesi aynı zamanda Kur’ân kursu gibi, çocuklara hem Kur’ân öğretiyor, hem de hafız yetiştiriyor. Ancak yetimhane şehir çöplüğünün yanında kurulduğu için bakımsız kalmış. Ayrıca Nergis Kasırgası esnasında da kısmen zarar görmüş ve hâlâ yaralarını sarabilmiş değil.
Kızların kaldığı yetimhane ise nisbeten daha derli toplu. Onların da binası tamamen eskimiş. Ama hiç değilse, yetimhane ile ilgilenen hanımlar daha aktif. Yetimlere bayramlık elbise ve gıda yardımı yapıldı. Yardımların Türkiye’deki kardeşlerince gönderildiğini öğrenmek onları hayli memnun ve mutlu etti.
EL-EZHER İSLÂM ENSTİTÜSÜ
Yangon’da faaliyet gösteren ve Türkiye’deki ‘özel meslekî kurs’lara benzeyen bir kuruluşu da ziyaret ettik. Bulunduğu binanın ikinci katında kısıtlı imkânlarla hizmet veren kursta, gençlere dinî konularda dersler veriliyor. Bizim ziyaretimiz esnasında kursiyerler imtihan oluyordu. Kursa katılan kızların büyük çoğunluğu başörtüsü takmıştı. Dikkatimizi çekti, imtihan bitip de kızlar dışarıya çıkmaya hazırlanınca bazıları başörtülerini açtı. Sebebini sorunca, devletin; geçmiş yıllarda başörtüsü noktasında çok baskı yaptığı ifade edildi. Gördüğümüz kadarıyla Myanmar’da Müslümanlar arasında başörtüsü çok yaygın değil, ama açık saçık giyinmek de yok. Son yıllarda başörtüsü takan ve tam anlamıyla tesettüre bürünenlerin sayısının arttığı da ifade edildi.
RİSÂLE-İ NURLAR MYANMR DİLİNDE
‘Müftü’ Celaleddin Beyin bu değerlendirmesini duyunca Risâle-i Nur’un özünü kavramış diye düşündüm. Daha sonra kendisini evinde ziyaret ettik ve kütüphanesinde bulunan iki adet İngilizce’ye tercüme edilmiş olan eseri bize gösterdi. “Başka eserler de var, ama kütüphanem biraz dağınık” diye açıklamada bulundu. 1980’lerde Sözler Neşriyat tarafından neşredilen iki küçük Risâle, Celaleddin Beyin bir öğrencisi tarafından Myanmar diline çevrilmiş. O kitapları da gördük ve hakikaten sevindik. Gözden ırak ülkelerde bile Risâle-i Nur okuyanların olması bize ayrı bir mutluluk verdi. İnşallah, Risâle-i Nur’dan istifade edenlerin sayısı çoğalır. Çünkü, bütün Müslümanların olduğu gibi, Myanmar’daki Müslümanların huzuru da İslâmı doğru anlamak ve yaşamaktan geçiyor...
MYANMARLI ÖĞRENCİLER TÜRKİYE'DE
Yangon’daki evinde ziyaret ettiğimiz “The Islamic Centre of Myanmar” Müdürü Muhammed Yunus Beyin de Bediüzzaman’ı tanıdığı ve Risâle-i Nur’u okuduğunu kendisinden öğrendik. Muhammed Yunus, aynı zamanda okumak üzere Türkiye’ye öğrenci gönderilmesini de organize ediyormuş. Şu anda 25 Myanmarlı öğrencinin Türkiye’de eğitim aldığını kendisinden öğrendik. Yunus Beyin kızı da bu öğrenciler arasında.
MÜSLÜMAN OLAN BUDİSTLER
Myanmar’da nüfusun büyük çoğunluğunun Budist olduğu malûm. Ama orada da insanlar İslâmın hakikatine teslim oluyorlar. Budizmi terk edip, Müslüman olan bazılarıyla da tanıştık. Bunlardan biri, 6 ay önce Kur’ân okuyarak İslâmı seçmiş. “Tanıdığım Müslümanların davranışları ve okuduğum Kur’ân beni etkiledi” diyor. Müslüman olduktan sonra Muhammed Faysal ismini almış. Dinî bilgilerini daha da arttırmak için ‘El-Ezher’in düzenlediği kurslara katılıyor.
Biz bir ikisiyle tanıştık, ama Müslüman olanlar elbette bununla sınırlı değil. Her geçen gün İslâmı tercih edenlerin sayısının arttığını görüştüğümüz kişiler ifade etti. Mevlâm sayılarını
arttırsın İnşallah.
BEDİÜZZAMAN'I ÖRNEK ALMAK İSTİYORUM
“El-Azhar Islamic Institute of Myanmar”ın (Myanmar El Ezher İslâm Enstitüsü) Müdürü Muhammed Celaleddin’le biraz sohbet ettik. Konuşması ve hadiseleri değerlendirmesi makul geldi. İslâm dünyasını da tanıyan bir isim olduğunu anlayınca, Bediüzzaman Said Nursî ve eserlerini tanıyıp tanımadığını sordum. Bir anda gözleri parladı ve “Evet, tanıyorum. Onun eserlerini yıllar önce okumuştum” dedi. Nasıl tanıdığını sorunca da, şöyle anlattı: “1982 yılında, uluslar arası bir deniz firmasında çalışıyordum. Hindistan’da bir limanda dinî kitaplar satan bir kitapçıda Risâle-i Nur’larla karşılaştım. İnceledim ve dikkatimi çekti. Kitapları satın aldım ve ondan sonra sürekli okumaya çalıştım.” “Peki, Risâle-i Nur’da nasıl bir fark gördünüz?” sorusuna da şöyle cevap verdi: “Said Nursî çok doğru şeyler söylemiş, yapmış. ‘İnsan’ yetiştirmiş. Ben de onu örnek almak ve ‘insan’ yetiştiren ‘okul’lar açmak istiyorum.”
—DEVAM EDECEK—
|