"Gerçekten" haber verir 18 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Görüş

Mukaddes emanetleri sırtında taşıdı

Demokrat Parti iktidara geldiğinde Başvekil Menderes, İstanbul'a ilk gittiğinde bir gece müze müdürüne, tıpkı Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ın fethindeki gibi, 'Emanet-i Mukaddese nerede?' diye sorar. Müze müdürü yerini gösterince, Menderes abdest alır ve yine Yavuz gibi, bu mukaddes emânetleri büyük bir ihtiramla tek tek omuzlayıp bizzat taşıyarak hazırlanan yerlerine koyar.

—DÜNDEN DEVAM—

MİLLETİN CAMİYE RAĞBETİ, FEVKALÂDE

SEVİNDİRMİŞTİ…

Mübârek Ramazan ayının ortasına düşen bu acılı günde merhum Menderes’in din ve vicdan hürriyetine, din eğitimi ve öğretimine yaptığı hizmetleri hatırlattık. “Rahmetli babam İstanbul’a geldikçe beni yanına çağırtırdı. Yürüyüşe giderdik, bazen başkaları da olurdu” diyen Aydın Menderes, bir kandil gecesine denk gelen yılbaşı gecesinde yaşananları anlattı:

“O vakit İstanbul’un açılan yollarıyla, bulvarlarıyla yakından ilgilenirdi; Vatan, Millet caddeleri ve Sahil Yolunda çamurlara bata çıka incelemelerde bulunur, bizzat tâkip ederdi. Yine böyle bir günün akşamüstünde 31 Aralık 1959’da beni çağırdı yanına; o zaman yatılı okuldayım. Kendisiyle epey yolları, inşaatları gezdik. İstanbul’daki imar incelemelerinin ardından Babam rahmetli, “Ben şimdi camileri gezeceğim, bakalım millet camiye mi itibar ediyor, yılbaşına mı?” diye sordu…

Peşinden de “Haydi seni de götüreyim; gel istersen” dedi. Üç araba peş peşe yola koyulduk. Ben babamın arabasında idim. Dönemin İstanbul Belediye Başkanı Rahmetli Kemal Aydın ve hâfız’ül-Kur’ân belediye imamıyla karşıya geçtik. Özellikle büyük selâtin camilere uzaktan bakarak dakikalarca seyretti.

“Milletin camileri yılbaşı eğlencesine tercih ettiğini gördükçe, kandil gecesine ve camiye rağbeti müşâhede ettikçe fevkalâde memnun oluyor; sîreti ve sureti bir olan bir insan olarak memnuniyeti, sevinci pırıl pırıl parlayan nâsiyesinde okunuyordu…”

Ramazan’la bütünleşen Eylül ayı vesilesiyle merhum Menderes’i anma adına Aydın Menderes’in aktardığı bu hâtıra, Demokrat Parti misyonunun ve Menderes’in içi bir dışı bir “maskesiz siyaseti”nin âdeta bir aynasıydı.

Belli ki merhum Menderes, bir yılbaşı gecesinde milletin dine olan meylini merak ediyordu. Aydın Menderes’in de maksadı ve kendi ifâdesiyle “bütün merakı” babasıyla beraber olmak”tı. “Babasının yaptığı işi öğrenmek, siyasî misyonunu bilmek ve hizmetlerini tâkip etmekti…” Bu sebeple yakın siyaset ve kader arkadaşlarının bile çoğundan daha iyi Adnan Menderes’i tanırdı.

Bundandır ki milletin, vatandaşların, sevmiş insanların hayattayken onu iyi anladığını, vefatından sonra da nasıl bir kara sevda ile sevdiğini çok iyi anlamıştı. Zira Menderes vatandaşlarla konuşurken iki arkadaş gibi konuşurdu. 1950’de başlayan süreç, giderek milletle bütünleşmeye, özdeşleşmeye dönüşmüştü...

RESÛLULLAH’IN HUZURUNDAYMIŞ GİBİ…

Ramazan sohbetinde merhum Menderes’in Topkapı Sarayındaki Mukaddes Emânetlerin gün yüzüne çıkarılması hizmetini de konuştuk. Aydın Menderes, “Mukaddes Emânetler açıldığı zaman, Menderes sanki o an Resûlullah’ın huzurundaymış gibi, ellerini bağlamış; büyük bir saygı ve huzurla emânetleri taşıdığını naklediyor:

Demokrat Parti iktidara geldiğinde Başvekil Menderes, İstanbul’a ilk gittiğinde bir gece Müze Müdürüne, tıpkı Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ın fethindeki gibi ‘Emânet-i Mukaddese nerede?’ diye sorar. Müze Müdürü yerini gösterince, Menderes abdest alır ve yine Yavuz gibi bu Mukaddes Emânetleri büyük bir ihtiramla tek tek omuzlayıp bizzat taşıyarak hazırlanan yerlerine koyar.

Demokrat Parti milletvekillerinden Gıyasettin Emre’nin anlattığına göre, “Menderes 1959’un sonunda Emânet-i Mukaddeseyi Sultan Eyüp’e nakletme kararına varır. Dünyadaki hâfızları çağırıp, Mukaddes Emânetler Kur’ân tilâvetiyle buraya taşınacak ve Eyüp’te Kur’ân okunmaya devam edilecekti. 1960 yılının 15 Hazirandaki bu taşıma işlemi için hâfızlara dâvetiyeler bile gönderilmişti. Ne var ki, 27 Mayıs İhtilâli bir çok hayırlı hizmeti akamete uğrattığı gibi bunu da akamete uğratmıştı.

Gıyasettin Emre devam ediyor: “1980 yılının başlarında Demirel Başbakanken ben bunu kendisine anlattım. ‘Siz Menderes’in ve DP’nin devamısınız. Ramazan geliyor, hiç değilse bunu bu ayda ihya edin. Siz hem Menderes’in yolunda olduğunuzu söylüyorsunuz, hem de onun yaptığı bir iş akamete uğramıştır’ dedim. Belki başkaları da demiştir. Demirel bunu, ihya etti ve o Ramazan ayında fâsılasız Kur’ân tilâveti okunmaya başlandı.

“Emanet-i Mukaddesede Kur’ân okunması 12 Eylül’e kadar sürdü. 12 Eylül darbesiyle kesildi. Tıpkı Menderes’in başlattığı Kur’ân tilâvetinin 27 Mayıs’la kesilmesi gibi...”

Menderes’in Emânet-i Mukaddeseye hizmeti ve hürmeti tek başına, Demokrat Parti’nin milletin duâsına ve senâsına neden mazhar olduğunun ve Bediüzzaman’ın merhum Adnan Menderes’e “İslâm kahramanı” dediğinin anlamlı bir izâhıdır.

“BEN BAŞVEKİL MENDERES, SULTAN

HANIMEFENDİNİN ELİNİ ÖPMEYE GELDİM”

Adnan Menderes muhaliflerinin kendisi hakkında “önce iyiydi de sonra bozuldu” saptırmalarına karşı Aydın Menderes, “Hayır, Menderes her geçen yıl daha iyidir, icraat olarak da iktidar olarak da. Yaradılışı buna müsâit; aklı ve kalbi hiçbir gelişmeye kapalı değil. Çünkü temeli sağlam” diyor. Görüşmede Adnan Menderes’in Osmanlı hanedanına özel ilgisi, 1952’de bütün Osmanlı hanedanı hanım mensuplarının Türkiye’ye geri getirilmesi, 57-59’da erkek Osmanlı neslinin de yeniden yurda dönebilmeleri çabası da gündeme geldi.

Adnan Menderes’in 700 yıl şanla şerefle hükmetmiş muazzam devlet Osmanlıya hayranlığını hatırlatan Aydın Menderes, milletin de çok sevdiği bir hanedanın ele güne muhtaç edilmesine asla râzı olmadığını belirtiyor. Menderes’in, Osmanlı paşalarının, sultanlarının soyuna, torunlarına “Merak etmesinler onları da bir gün vatana kavuşturacağız” diye haber gönderdiğini söyleyen Aydın Menderes, “Ne yazık ki 1960’da 27 Mayıs darbesi araya girdi ve olmadı” diyor.

1969 ve 1972’de erkek hanedan mensuplarının getirilmesinin yeniden Türkiye’nin gündemine geldiğini, lâkin Türkiye’nin 1952 şartlarına dahi dönemediğini anlatan Aydın Menderes, “Efendim o zaman şöyle olmuş böyle olmuş; zamanı geri gidip saati geri alır gibi geri gidemiyoruz. Her şey olduğu yerde kalır” diye geçmişe anlamlı bir yorum getiriyor.

Aydın Menderes, Adnan Menderes’in Osmanlıya saygısını, Sultan Abdülhamid’in kızı Ayşe Osmanoğlu’nun hâtıratında yer verdiği şu hâdise ile açıklıyor:

“Bir sabah çok erken saatte şafak vaktinde Rahmetli Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan’ın İstanbul’da oturduğu apartman dairesindeki evinin zili çalar. Ayşe Sultan, ‘Kızım kim bu bak’ diye seslenir. Kapıyı çalan, oldukça edepli, terbiyeli bir adam, büyük bir nezâketle, ‘Ben Başvekil Adnan Menderes’im, Sultan Hanımefendiyi rahatsız etmeyeceksem, elini öpmeye geldim’ diye kendini tanıtır.

“Başvekil Menderes, tek başına bir Osmanlı Sultanı Hanımefendinin kapısında ziyaret etmek istemektedir. Menderes’i yakından tâkip eden ve Osmanlı’ya olan hürmet ve hizmetini bilen Ayşe Sultan, hızla hazırlanır ve ‘Hoş geldiniz bu ne büyük bir devlet!’ diye buyur eder.

“Menderes, ‘Sadece elinizi öpmek, hatırınızı sormak için uğradım; kusura bakmayın, mahallenin köpekleri uyanmadan ziyaretinize geldim, bu saatte sizi rahatsız ettim’ diye özür diler. Bir ihtiyaç ve arzularının olup olmadığını sorar; Ayşe Sultan’ın bütün ricâlarına rağmen ayrılır. Kendi tâbiriyle “mahallenin köpekleri uyanmadan…”

MENDERES’İN MUVAFFAKİYETİ;

İHLÂS VE SAMİMİYETİ …

Menderes’in ve Demokrat Parti’nin zor şartlara rağmen çok doğru şeyler yaptığını, lâkin bunların kolay olmadığını anlatan Aydın Menderes, bu muazzam hizmetlerdeki muvaffakiyetin, ihlâs ve samimiyetlerindeki sırda saklı olduğunu söylüyor.

Ve bu sırrı şöyle izâh ediyor: “Bir husus da var ki bir insanın iyilik yapması da kötülük yapması da sonunda Allah’ın takdirine bağlı. Ona rağmen hiçbir şey olmaz. Ancak Allah her kuluna hizmet nasip etmez. İyilik, sevap ve hizmetleri yapmaya hak kazanmanın da bir sırrı vardır. Kişinin öyle bir hizmeti, ihlâsı ve samimiyeti olacak ki buna hak kazanacak. Adnan Menderes’te bu sırrı görüyoruz” diyor. “Bu sırdandır ki millet Menderes ve Demokrat Parti ile bütünleşmiştir” tesbitini yapıyor.

Adnan Menderes ve Demokratların başına gelen akıbetin de bu hizmetlerini ebedileştirmek ve mânen değerli kılmak adına bir nev'î kaderin bir cilvesi ve bir imtihanı olduğunu belirtiyor.

Adnan Menderes’in bilhassa din eğitimi ve öğretimine yaptığı hizmetlerden dolayı mâruz kaldığı tehdit ve tehlikelere karşı, “Ben korkmam, beni böyle anlamayın; bu ülkede başka başbakan da olsa korkmaz, korkmaması gerekir” dediğini aktaran Aydın Menderes, “Adnan Menderes korkmadı, çekinmedi; ne var ki Başbakan’ın asılması halkta büyük bir irkilmeye sebebiyet verdi” diyor. Bunun tesirinin devletin üzerinden 50 yılda dahi kalkmayacağına dikkat çekiyor…

MENDERES VE DEMOKRATLARIN

KAZANIMLARI KALICI OLDU…

Daha ilk günde Demokrat Parti’nin “Arapça Ezânı okuyana karışılmayacak” tâlimatı verdiğini ve iktidara gelir gelmez ilk icraat olarak Ezân-ı Muhammedînin aslına çevrildiğini misal veren Aydın Menderes, merhum Adnan Menderes’in vatan, millet ve inanç değerlerine yaptığı hizmetin mânevî makbuliyetini şu cümlelerle tasrih ediyor:

“O dönemde din ve vicdan hürriyeti adına milletin demokratik inancındaki bütün kazanımlar büyük bir çoğunlukla kalıcı oldu. Çok şükür ki hiçbirinde geri dönüş olmadı. Ezânın aslına çevrilmesi, yüzlerce imam hatip okulu, yüksek İslâm enstitüleri, binlerce Kur’ân kursu, mekteplere din derslerinin konulması... “

Bu başarıyı Menderes’in ve Demokratların ihlâs ve samimiyetine bağlayan Aydın Menderes, şu tahlilde bulunuyor:

“Bu hizmetler öyle bir ihlâs ve samîmiyetle yapıldı ki hepsi hâlâ devam ediyor. Bir evde Kur’ân okunsa, imam-müezzin ezân okusa, Kur’ân okusa jandarmanın bastığı devir artık tarihe karıştı. Allah’a şükür dört tane askerî müdahaleye rağmen bir geri dönüş olmamıştır. Demek ki onun nasibine hep bu hizmetler düşmüş…

“Yani Menderes’in yaptığı değişiklikler, bu ihlâsa binaen kalıcı olmuş. Bugün hâlâ dış politikası az çok kalıcıdır. Türkiye’nin Kıbrıs dâvâsı Menderes ve Zorlu’nun Zürih ve Londra Antlaşmalarıyla sağladığı garantörlük üzerine bina edilmektedir. Demokrasi inancı kalıcıdır. Din ve vicdan hürriyeti adına yapılan hizmetler kalıcıdır.

“Devletin radyosunda Kur’ân okunması, mehterin askerî törenlere girmesi hep 50’den sonra olmuştur. Oysa Demokrat Parti’den önce radyoda Kur’ân okunması bir yana, türküler, “yurttan sesler” ve hatta klâsik Türk mûsıkisi bile yoktu. Cuma sabahları, iftar saatleri, kandil geceleri okunan Kur’ân ve mevlidler, hep Demokrat Parti’nin eseri olarak kaldı. Kazanılan haklar kaybettirilmedi…”

“14 MAYIS 1950, BİR ELMAS

HANÇER GİBİ ZAMANI BÖLDÜ….”

Bir eski Millî Birlik Komitesi üyesinin, “Biz aslında ezânı yasaklamak kararındaydık; kararını da aldık, tam dağılmak üzereydik, toplantıda olmayan bir üye geldi ve ‘Bu konuyu yeniden konuşalım’ dediğini; ve devamında ‘Ezânın yasaklanması haberleri asılsızdır, millet inanmasın, herkes istediği gibi ezân okusun, ibadetini yapsın’ kararının çıktığını nakleden Aydın Menderes, bu ibretli olayın büyük bir anlamı olduğunu belirtiyor.

Buna rağmen, 14 Mayıs 1950’yi, Demokrat Parti iktidarını, “devletin tarihiyle, milletiyle barışması, kapıların vatandaşa açılması” olarak târif eden Aydın Menderes, “13 Mayıs–15 Mayıs; ‘ak’la ‘kara’. Hangisi ‘ak’, hangisi ‘kara’, isteyen istediğini seçsin. ‘Gece’ nedir, ‘gündüz’ nedir; o kararı milleti versin” diyor. Devamında da Demokrat Parti’ye ve devamı Adalet Partisi’ne yüzde 57’lere varan desteğin anlamını, “milletin kararı”nın bir nişânesi olarak nazara veriyor.

“Demokrat Parti 14 Mayıs 1950'de bir elmas hançer gibi zamanı böldü. Gündüz bir taraf, gece bir taraf” diyen Aydın Menderes, “Bütün bunlar, Menderes olmazsa olmayacak işlerdi” değerlendirmesinde bulunuyor. Bugün bunlardan daha ehven işlerin başarılmamasını, siyasetin samimiyet ve ehliyet noksanlığının göstergesi görüyor. Menderes ve Demokratların millete hizmetteki muvaffakiyeti, ihlâs ve samimiyetlerine bağlıyor. —SON—

Cevher İLHAN

18.09.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
GAZETE 1.SAYFA

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır