Meşhur Fransız devriminden sonra, Avrupa´da hürriyet adına yapılan birçok şeyin, esasta semavî dinlere karşıt olsun diye yapıldığını araştırmalardan anlıyoruz. 19. yüz yılın sonu ve bilhassa 20. yüz yılın başında dinsiz felsefecilerin kiliseye karşı giriştikleri değerler savaşında, Hıristiyan Avrupa´nın İkinci Dünya Savaşındaki maddî harabeye benzer bir manevî felâket yaşadığını biliyorsunuz. Musevî kökenli servet sahiplerinin o günkü dinsiz feylesoflara verdikleri maddî destek de çok önemlidir. Meşhur psikanalist Sigmund Freud´un savaş öncesi İngiltere´ye kaçışından evvel tam yedi kez milletler arası psikoloji konferansını topladığını nazara aldığınızda, bu husus daha iyi anlaşılır. Yine meşhur Leo Troçki´yi büyük paralarla teçhiz ederek Almanya üzerinden Moskova´ya gönderen Rotschild ailesinin ihtilâl öncesi ve sonrasındaki sermayesini de burada dikkate almak gerekiyor.
Yukarıdaki tarihî bilgilerin günümüzdeki bazı hadiselerin mahiyetini anlamamıza yardımcı olacağını umuyoruz. Umumî ahlâkı tahrip etmek üzere yine bazı zengin ailelerin paralarıyla Avrupa´yı mâhut kitaplara boğan Wilhelm Reich´ın Kuzey Avrupa ülkelerinde yaptığını, Leo Troçki ile Vera Schmidt Rusya´da devletin cebrî elini kullanarak yapacaklardı.
İsimlerin, coğrafyaların, slogan ve ırkların farklılığı, prensip sahiplerini pek şaşırtmamalı. Günümüzde Yeni Liberal veya Yeni Muhafazakâr ismini kullanarak, dünkü tahribatı başka format ve boyutlarda yapanların; “Biz bolşevik değiliz, komünist değiliz, bilâkis liberal ve muhafazakârız” demeleri hakikati değiştirmiyor.
Global ahlâksızlığı yaygın hale getirmekle vazifeli bütün sivil inisiyatif, fon, medya kuruluşu ve enstitülerin şöyle veya böyle neoliberallerin kontrolünde olduğunu kimse gözden kaçırmamalı. Ukrayna, Gürcistan ve Kırgızistan´daki turuncu sivil devrimlerin o ülkelere getirdiği ahlâkî anlayışı merak edenler, Kiev´e azıcık uğrasınlar. İnsaniyetleri müsaade ediyorsa “dünya çıplaklık fuarını” dolaşsınlar.
Bizi şu yazıya mecbur eden saiklerden birisi de, Fransa´da ahlâksızlığı neşirle vazifeli Sarkozy´nin insanları kandırmak için çevirdiği dolaplardır. Yalan söylemeyi, fuhşu ve dinsizliği meslek edinmiş Nicolas, Papa´yı da pozitif laiklik´le geçiştirmeye çalışıyor. Henüz içişleri bakanı iken başlattığı “semavî dinlere karşı” projelerine hız vererek çalışan bu adam, en büyük düşmanının İslâmiyet olduğunu gizleme ihtiyacı da duymuyor. Fransa´daki Müslümanların “din ve vicdan hürriyetini” gasp ederken bile “Müslüman” bir kadını kullanarak, insaniyet sınırının dışına çıkıyor.
Müslümanların çok hassas oldukları iffet meselesinde Mağrip kökenli Sarkozy´nin adalet bakanı sefih bir kadının gayri meşrû hemileliğini neoliberaller medya vasıtasıyla dünyaya duyuruyorlar. Yakın Avrupa tarihinde semavî dinlere karşı şirretlerini demokrasi ortamında Sarkozy´den başka bu denli açıkça belirten başka siyasetçi hatırlamıyorum. Berlusconi´den Angela Merkel´e, Cumhuriyetçilerin ladysi Palin´den lezbiyenliği müdafaa eden Dick Cheney ve Sarkozy´ye kadar, bilhassa cinsellik noktasındaki ahlâksızlığı politika olarak benimseyen bu çizgiye gerekli tepkinin yakında geleceğine inanıyoruz. Açık toplum enstitülerinin daha muhafazakâr toplumlarda kadına yönelik yaptıkları çalışmalar; insaniyet, İslâmiyet ve Hıristiyanlık için çalışanların gözlerini mutlaka açmalı. BOP çerçevesinde İslâm dünyasında dernekler, okullar, medya ve sair faaliyetlerle yapılanları da neoliberal ve neokonservatiflerin hanesine yazmak zorundayız.
Yukarıda arz etmeye çalıştığımız hususları öne çıkaran “global” ve “yeni liberal” kelimelerinin hangi anlamlara geldiğini daha iyi anlamak için Peygamberimizin; “Deccal dünyayı zapteder” hadisini de hatırlamalıyız. Merkezden muhite, muhitten merkeze globalleştirilmek istenen ahlâksızlığa, dünyanın gözlerinin üzerinde olduğu siyasetçilerin alet edilmesi, projenin ne denli dehşetli olduğunu gösteriyor.
Tevrat, İncil ve Kur´ân´ın haber verdikleri “helâk olmuş kavimlerin” haritadan silinmelerine sebep olan “ahlâksızlık formatlarının” şu modern bolşeviklerce dünyada genelleştirilmeye çalışılması, insanlığımız için tam bir felâket ve dünyamız için de kıyamet olabilir. Avrupa ve Amerika kiliselerinin, insanlığın sonunu hazırlayan bu fiillere tepkilerini arttırmaları gerekiyor. En büyük tepkiyi ise, bin seneden beri insanlığın, güzel ahlâkın ve medeniyetin bayraktarlığını yapan Müslüman milletimiz göstermelidir. Fakat Türkiye´de olup bitenler bizi tedirgin etmeye devam ediyor. İdarecilerimizin sosyal hayattaki icraatları Yeni Liberal ve Yeni Muhafazakârlarla işbirliği içinde oldukları izlenimini kuvvetlendiriyor. Rabbimiz, içimizdeki bazı sefihler ve ahlâksızlar yüzünden bizi yakmasın (Amin).
22.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|