Kullarını çok seven Rabbimiz onlara sayısız ihsanlarda bulunmuş, sonsuz nimetlerle besleyip büyütmektedir.
Ancak her nimetin bir bedeli vardır, şükür ister. Bedenin şükrü oruç ve namaz iken, malın şükrü de zekâttır. Allah Resûlü (a.s.m.), “Üzerindeki mal borcunu zekâtını verdiğin zaman ödemiş olursun”1 buyururken malın şükrünün zekât olduğunu bildirir. Ahiret ticareti için son derece kârlı manevî bir pazar olan Ramazan’da zekât, sadaka gibi hayırlara ağırlık vererek bu borcu ödemeye, şükrü yerine getirmeye çalışırız. Birgün Temim Oğulları kabilesinden bir kişi Resûlullaha (a.s.m.), gelip malının çok olduğunu belirtmiş, nasıl harcaması gerektiğini sorduğunda Resûl-i Ekrem de (a.s.m.), “Önce malının zekâtını verirsin.—Çünkü zekât malını da, seni de temizler.—Sonra da akrabalarını koruyup kollar, yoksulun, komşunun fakirin hakkını gözetirsin”2 buyurmuşlardı.
Malını Allah’ın bir emaneti, kendisini de bir tevziat memuru olarak görüp zekâtını veren kişi her şeyden önce imanın hazzına erer. Allah Resûlünün (a.s.m.) malının zekâtını her sene samimiyetle veren kimsenin imanın lezzetini alacağına dikkat çekmesi bu açıdan oldukça önemlidir.3
Zekât malın kirini temizler. Çünkü zekât fakirin zengindeki hakkıdır. Verilmediğinde sanki gasbedilmişcesine mal kirlenir. Verildiğinde ise temizlenir. Zekât asmanın budanması gibi malın budanmasıdır; asma budandığında nasıl verimli hâle gelirse zekât da malın artmasına, berektelnemesine vesile olur. Çünkü fakirin makbul duâsını kazadırır, bu da malının bereketlenmesine vesile olur. Bir hadis-i şerifte dikkat çekildiğinde göre günahsız ağızla yapılan diğer bir duâya da mazhar olur zekât veren. Hergün yeryüzüne iki melek inip birisi “Allah’ım, malını Senin yolunda harcayana ver” diye duâ edermiş.4
Sosyal barışın sağlanmasında da çok önemli bir yere sahiptir zekât. Zenginlerle fakirler arasındaki uçurum ancak zekât, sadaka gibi hayır ve yardımlarla kapatılabilir. Zekât verilmediğinde acımasız, sömürücü zenginlere karşı kin ve nefret içerisinde bulunan fakir elinden geldiğince zengine kötülük yapmaya çalışır. Sevgi ve şefkat duygusuyla dolup fakire zekâtla yardım elini uzatan zengin ise fakirden saygı ve sevgi görür. Böylece toplumdaki karışıklıklar önlenir, huzur sağlanır. “Zekât İslâmın köprüsüdür”5 hadis-i şerifi bu gerçeğe dikkat çeker. Zekât aynı zamanda çeşit çeşit belâ ve felâketlere karşı bir set ve paratöner olur. “Zekâtla mallarınızı koruyunuz”6 hadis-i şerifi de bunu bildirir.
Daha öte zekât miktarını ancak Allah’ın bileceği kadar sevap kazandırır. Daha bunlar gibi nice faydaları bulunan zekât verilmediğinde ise kişi bu nimetlerden mahrum kalmakla kalmaz nice felâketlere de kapı açmış olur. İsterseniz bunun üzerinde de yarınki yazımızda duralım.
Dipnot: 1. İbni Mâce, Zekât: 3. 2. Fethu’r-Rabbanî, 8:187 (Hadis no: 8). 3. Tec. 2:24. 4. Buharî, Zekât: 27; Müslim, Zekât: 57. 5. Keşfü’l-Hafa, 1:1416. 6. A.g.e., 1:361 (Hadis no: 1148).
29.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|