Ogün onların ağızlarını mühürleriz; elleri bize onların yaptıklarını anlatır, ayakları kazandıkları günahlara şahitlik eder.” Yasin Sûresi’nin 65. âyetinde böyle buyuruluyor. Ölümden sonraki hayat dünyadakinden farklıdır. Artık imtihan bitmiş, sonuçlar bir bir okunmaya başlanmıştır.
O günler farklı günlerdir. Kabirde, Mahşer gününde insanın bütün uzuvları konuşur. Yerler bile şahitlik eder. İnsan yeryüzünün halifesi olduğu, görevi yerleri, gökleri, bütün mahlûkatı ilgilendirdiği için yeri ve zamanı gelince yer de, gök de dile gelir; bilgi, duygu ve düşüncelerini anlatırlar. Meselâ yaratılışlarını, sayısız incelik ve hikmetlerini kavramaktan âciz bir insanın ölümüyle gökler ağlamazken, hatta sevinirken, yaratılış gayesine uygun tarzda bir ömür süren mü’min için gözyaşı dökerler. Görmesini, okumasını bilenler için her varlık lisan-ı hâl ve kàl ile birşeyler anlatır, mesajlarını sunarlar insanlar için.
Kabrin de hergün “Ben gurbet eviyim. Ben yalnızlık yeriyim. Ben toprak eviyim. Ben kurtlar yuvasıyım” diye seslendiğini bir hadis-i şeriften öğreniyoruz. Az çok düşünen insan, kabrin lisan-ı hâlinden bunu hisseder. Bu mesaj şuurlu mü’minin nazarında o gurbet yuvası, yalnızlık yurdunda yalnız kalmak, yalnızlık hissetmemek için hazırlık yapması gerektiğini hatırlatır. Her şeyin sonuçta ilk geldiği yer olan toprağa gidip çürüyüp gitmeden kurtulabilmek, kurtlara, yılanlara çıyanlara yem olmamak için tedbir alması gerektiğini hissettirir. İman ve onu takviye eden salih amellerin herbiri ona karşı alınabilecek en kestirme çözümlerdir. Meselâ okunan Kur’ân candaş bir arkadaş hâlinde o yalnızlık diyarında bize ses olur, dost alır, sıkıntı ve dertlerimizi giderir.
Kıyamet kopuncaya kadar kalacaktır ölen her kişi kabirde. Ama bu süre bazıları için uzun da olsa kısa gelirken, bazılarına göre ise bitmez, tükenmez olur. Kabri Cennet bahçesine dönmüş salih amel sahibi kişi yaşadığı, müşahede ettiği o güzellikler karşısında öyle mutlu olur ki yılların, hatta asırların dahi nasıl çabuk geçtiğinin farkında bile olamaz. “Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe ya da Cehennem çukurlarından bir çukurdur”1 ihtarı insanın en önemli meselesinin kabrini Cehennem çukuru hâline gelmekten kurtarıp Cennet bahçesi hâline döndürmek olduğunu ihtar eder.
Yüz yirmi dört bin peygamber, yüz yirmi dört milyon evliyanın şehadetiyle kabri Cennet bahçesine çevirmenin yolu gönülden inanmak ve inandığı gibi yaşamaktan geçer. Bir hadis-i şerifte dikkat çekildiği gibi kabrinde bir kapının açılıp sabah akşam Cennet bahçesinin gösterilmesi2 kadar kişiyi orada mutlu edebilecek başka ne olabilir?
Hazırlık noktasında gelecek adına hiç ihmal edilmemesi gereken bir husus değil midir bu?
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Zühd: 4; Neseî, Cenaiz: 3; İbni Mâce, Zühd: 31. 2- Buharî, Rikak: 2; Müslim, Cennet: 65; İbni Mâce, Zühd: 32.
20.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|