İNSANLARIN âdetlerini, alışkanlıklarını küçük bile olsa bıraktırmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Bu zorluk sebebiyle atalarımız “Can çıkar huy çıkmaz” demişlerdir. Hele bu âdet ve alışkanlıklar kan ve damarlara kadar işlemişse onu söküp atmak daha da zorlaşır.
Bu gerçek çerçevesinde Asr-ı Saadete baktığımızda Resûl-i Ekrem’in (asm) başarısının büyüklüğünü anlamakta gecikmeyiz. O Resûl-i Ekrem ki (asm) hem büyük, hem bir değil nice âdetleri, hem inatçı, hem inandıklarına körü körüne inanmış, hem vahşî, hem büyük kavimlerden görünürde küçük bir kuvvetle, küçük bir gayretle, az bir zamanda ortadan kaldırıp yerlerine, hem de dem ve damarlarına nakşedecek tarzda en güzel huyları yerleştirmiş, akılların öğretmeni, nefislerin mürebbîsi, kalblerin sevgilisi ve ruhların sultanı olmuştu.
İşte yüzlerce örneklerinden birisi! Hakim bin Hizam… Kureyş’in ileri gelenlerinden… Oldukça zengin. O ölçüde de malı seviyor. Mekke’nin fethinden sonra Müslüman olmuş.
Birgün Peygamberimize (asm) gelir, mal ister Hakim bin Hizam. Kırmaz, verir Efendimiz (asm). Fakat o daha da ister. Yine verir Kâinatın Efendisi (asm).
İnsanda mala karşı aşırı bir sevgi yok mudur? Kur’ân, “Gerçekten onun mal sevgisi de pek şiddetlidir!”1 “Malı da çok fazla seversiniz” 2 buyurmaz mı? Hakim de mal hırslısıdır.
Ancak bu duygunun eğitilmesi gerekmekte. Peygamberimiz (asm), “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurmuyor muydu? Hakim’in eğitilmesi lâzımdı. Gönlü tok olmalı, kimseden birşey istememeliydi. Şöyle buyurdu Allah Resûlü (asm): “Ey Hakîm! Bu mal var ya caziptir, tatlıdır. Kim onu gönül hoşluğu ile alırsa bereket bulur. Kim göz dikerek tama ile alırsa, bereketi kaçar. Böyle biri yediği halde doymayan kimseye benzer. Veren el alan elden hayırlırdır.”
Bu ifadeler yetmişti Hakim’e. “Ya Resûlallah! Hayatım boyunca sizden sonra başka hiçbir kimseden birşey almayacağım” diye karşılık verdi. Gerçekten de sözünde durdu Hakim bin Hizam. Hz. Ebû Bekir, hilâfeti döneminde Beytülmaldan payına düşen malı vermek istediğinde kabul etmeyecekti. Hz. Ömer de döneminde payına düşen ganimet malını vermek için çağırdığında ondan da almamıştı.3 O kadar ki onun vefat edinceye kadar kimseden birşey istemediğini, almadığını, aksine verme heyecanı içerisine girdiğini biliyoruz.
Hakim’in gönlünde İslâm öylesine kökleşmişti ki İslâma geç girişinin açığını kapatmak için bir seferinde 2000 tane koyunu fakir fukaraya sadaka olarak vermekte tereddüt etmemişti.
İşte Peygamber talebeleri ve işte harika bir eğitim!
Dipnotlar:
1- Âdiyat Sûresi: 8.
2- Fecr Sûresi: 20.
3- Riyazü’s-Sâlihin Terc., 1:556; Hadis no: 526; Buharî ve Müslim’den.
17.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|