Bana normal gelmiyor
Dün aynı kanlı filmi çaresizce yeniden seyrettik. Bu kez, Aktütün Karakolu’na düzenlenen saldırıda, 1 astsubay, 6 uzman erbaş, 8 erbaş ve er şehit oldu...
İki uzman erbaş kayboldu... Altısı ağır yirmi bir askerimiz de yaralandı. Hep soruyorum, çünkü bu ürkütücü durumu garipsiyorum... Askerler ülke ve toplumun güvenliğini sağlamıyor mu? Bu amaç için de öncelikle kendi güvenliklerini sağlamaları gerekmez mi? Peki, nasıl oluyor da 16 yıldır Aktütün Karakolu sürekli baskına uğrayıp, bunca şehit veriyor?
* * *
Ayrıca... Sınır ötesi harekát... ABD ile istihbarat paylaşımı... Bölgeyi ‘BBG evi gibi izlediğimizi’ söyleyen askeri yetkililer...
Bütün bunlara rağmen askeri karakolu basmayı gözü kesen, üstelik on beş askerimizi öldürüp, yirmiyi aşkınını yaralayan, ikisini de muhtemelen alıp götüren silahlı bir grup nasıl bu kadar rahat hareket edebiliyor? Bu nasıl mümkün oluyor? Sınır ötesi derken, sınırlarımız içindeki, üstelik de defalarca baskın yemiş bir askeri karakolu nasıl savunamıyoruz, nasıl saldırıları püskürtemiyoruz? Bunları yüksek sesle sorup, tartışmalıyız. Aynı kalıp cümleler, sonunda hep gencecik insanlarımızın ölmesiyle sonuçlanıyor çünkü...
* * *
Bir başka konu... Güneydoğu’ya yollanan askerlerimizin askeri eğitimi. Fısıltı gazetesi... Yeni üniversite mezunu, kısa dönem askerlik yapanların da buradaki riskli bölgelere gönderildiğini yayıyor. Bu doğru mu?
Ortaya çıkan tabloda, bundan kaynaklanan bir eksiklik mi söz konusu? İyi ve doğru gitmeyen bir durum var... Bunun sebepleri ne?
Bunları sorgulamadan bu derin acıyı, çaresiz öfkeyi aşamayız...
* * *
Bunların da ötesinde...
Dün yaşanan acının zamanı ve zemini, bana daha büyük ve kanlı bir senaryonun parçası olmaya doğru itildiğimiz hissini veriyor.
Bunun nedenini dışarılarda değil, içerde arama eğilimdeyim.
Dünkü dehşet verici olayı Altınova’daki provakatif eylemlerden bağımsız görmüyorum.
Okuru ‘insan öldürmeye’ kışkırtan yazıları ‘fikir özgürlüğü’ sayan yargı kararlarını da...
Dağlıca Baskını ertesinde ortaya dökülen ve üzerine yeterli projektör yakılmayan iddiaları da unutmadık.
Terör görüntüsü, Türkiye’nin altındaki halıyı çekip, ülkeyi Türk- Kürt çatışmasına sürüklemek ister gibi...
Yürek yakan şehit cenazelerinin, bu kışkırtmaların yeni sahnesi olmasından ürkerim.
* * *
Her benzeri olayda, askerlerimizi şehit eden gizli ve kanlı irade inisiyatifi ele alıyor...
Çünkü şiddeti tutamaksız kılacak, kitlesel tabanını eritecek, demokratik bir çözümle ‘Kürt Sorununu’ bitirecek bir irade yok...
‘Savaştan’ nemalanan kanlı ve derin dayanışmalar, inisiyatif boşluğundan yararlanarak hepimizi kanlı bir bataklığa sürüklemeye uğraşıyor.
Hep aynı acı ve ertesinde tekrarlanan klişelerden bıktık usandık...
Çözüm üretilmediği, siyasal irade gösterilmediği için çocuklarımız ölüp duruyor...
Kendi güvenliğini korumakta sıkıntı çeken savunmanın, cesaretle çözüm üretemeyen siyasetin mağduru hep aynı: Gencecik insanlarımız...
Aktütün Karakolu’na bir yeni baskın yapılmasını, yeniden onca şehit verilmesini beklemenin, savaş lobisi dışındakiler için bir anlamı var mı?
O halde, neden topluca ‘savaş lobisini’ yok edecek bir iradeyi göstermiyoruz?
Bu kanlı vahşet karşısında bu kadar mı aciziz?
Star, 5.10.2008
|