"Gerçekten" haber verir 06 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.
 

Hakan YALMAN

ŞEHİTLERİMİZE İMRENMEK



Hayatı boyunca yazmakla meşgul olmuş ve eserleri ömrünün dakikalarına sığmayacak şekilde çok büyük boyutlara ulaşmış bir zat ile ilgili ilginç bir rivayet vardır.

Denilir ki bu zatın bu kadar büyük eserler ortaya koyması ve ömrünü geçirmiş olmasına rağmen Âlemlerin Rabbi huzurunda en makbul ameli bir gün yazının en hararetli yerindeyken gelip kaleminin ucuna konan ve mürekkebinden emen sineğin rahatsız olmaması için yazmayı kesmesidir.

Bu da ortaya koyuyor ki Kâinat Sultanı’nın en hoşuna giden hallerden biri, başkası için fedakârlıkta bulunmak, diğergamlık, sevdiğini sevdiği ya da sevdikleri için verebilmektir. Bu, hayatının gayesi iyi kul, iyi insan ve güzel ahlâkı yaşamak ve tamamlamak olan ferdin dünyasında o kadar önemlidir ki bütün hayat bu mânânın elde edilmesi için yaşanır desek abartılı bir ifade kullanmış olmayız. Dinin ve özellikle kulluk hayatının temel hakikatlerinden biri de budur ve hayatını bu çerçevede geçirmek endişesi taşıyan bir ferdin dünyasında aslolan Rabb’ini razı etmek olduğuna göre hayatının temelinde bu maksat çok önemli bir yer tutar.

Her insanın en değerli varlığı olarak algıladığı şey hayatıdır. Bu sahip olduklarının merkezini teşkil eder. Hele de ömrün baharı olarak kabul edilen gençlik hayatı feda edilebilmesi en zor olan varlık olmalıdır. Yani feda edilen hayat gençlik nispetinde önem kazanır. Bütün arzuların, beklentilerin ve hayata dair her şeyin en zirvede olduğu en yüksek enerji potansiyeli olan bir gençlik hayatını Rabb’inin rızasını kazanmak için ve başkalarının selâmeti için, din için, vatan için, millet için bu en değerli varlığını feda etmeyi göze almak duygusu öyle ulvî bir duygudur ki bunu kelimeler tarif edemez. Bu uğurda uhrevî aleme göçmüş bir ruhun cesedi de öyle kutsî bir mânâ ifade eder ve kâinat kitabında yazılmış öyle parlak bir kelimeye dönüşür ki muhafazası gereken o kelimeyi yeryüzündeki maddî makberler kuşatamaz.

O cesedin ifade ettiği mânâya bütün kabirler dar gelecektir. Merhum Akif’in kalpleri de dar bulduğu çok ulvî bir mânâya dönüşmüştür bir şehit cesedi. O beden artık bir ceset ve maddî bir varlık olmaktan çıkmış fedakârlık, feragat, insanlık ve ulvî ahlâkın en parlak şekilde ifade edildiği kutsî bir kelimeye ve Rabbi’nin en büyük bir ihtimamla muhafaza edeceği ilâhî bir şiire dönüşmüştür. Artık o kendisini en çok sevenin, hiç kimsenin onun varlığından haberdar olmadığı dönemlerde dahi yanında olan ve ihtiyaçlarını yetiştiren Kâinat Sultanı’nın en aziz misafiridir.

Tam bu noktada Bediüzzaman Hazretleri’nin kalplere müthiş inşirah veren Kur’ân kaynaklı müjdesi imdada yetişir ve der ki: Ey anneler, babalar, eşler, evlâtlar ve vatandaşlar! Üzülmeyin! Çünkü en değerli varlığı olan hayatını feda edebilmiş o yüksek ruh düzeyindeki hayat sonlanmayacaktır. O fedakârlığın karşılığı olarak feda ettiği şey kendisine daha güzel tarzda iade edilecektir. Dolayısı ile şehit ölmeyecek ve farklı bir hayat mertebesine yükseltilecektir. Rabbi’nin aziz bir misafiri ve dünya sıkıntılarından kurtulmuş sadece nimetlere mazhar olduğu ulvî bir hayat mertebesinde hayatı devam edecektir. Siz onları göremeseniz de karşılıklı görüşemezseniz de onlar hayatta olduklarının farkındadır. Anne babası ile, yari ile, beşikteki bebeği ile irtibatları devam etmektedir bütün sevgi duygularını en düzeyde yaşayan, ölüm duygusunu tatmamış bir konumdadır.

Madde ve mânâ boyutları ters yüz edilip de onların içinde bulunduğu hali dünya gözü ile görebilsek muhakkak çok imrenirdik ve yakınları çok gurur duyardı. Onların bu ulvî halleri bize bakan boyutu ile mânâya gözlerimizi açmalı ve hayatın sadece şu yaşadığımız maddî âlemden ibaret olmadığını ortaya koymalıdır. Eğer o ters yüz edilmiş hali idrak edebilsek gerçekten onlara imrenir daha çok kendi halimize ağlardık. Bir gün nasıl olsa elimizden çıkacak bir hayat emanetini Rabbi’mizin rızasını kazanacak tarzda iade etmek ve Kâinatın Efendisi’ne en yakın komşularda olmak ne büyük bir ikbal ve ne tarifi imkânsız bir saadettir.

Âlemlerin Rabbi bütün şehitlerimizi hatalarından ve günahlarından tasaffi etmiş tertemiz bir hal ile o mertebeye ulaştırsın ve bizleri de onların şefaatine nail eylesin İnşallah.

06.10.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.09.2008) - BAYRAM RUHUNU DÜNYAYA TAŞIYACAK TOPLULUK

  (22.09.2008) - Deneyler ve kâinata muhatap mü’min

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır