Bugün İstanbul'un kurtuluş günü. İstanbul, Mondros Mütarekesinden (30 Ekim 1918) kısa bir süre sonra mâruz kaldığı İngiliz öncülüğündeki müttefik düşman işgalinden, 6 Ekim 1923'te tamamiyle kurtulmuş oldu.
Gariptir ki, İstanbul'un işgal dönemiyle ve işgalcilerin zâlimane tasarrufuyla adı adeta özdeşleşmiş bulunan Sadrâzamlardan Damat Ferit Paşa da, işgalin sona erip kurtuluşun resmen ve alenen ilân edildiği aynı gün (6 Ekim 1923) Fransa'da öldü.
Fransa'nın Nice şehrinde ölen Ferit Paşa, Sultan Vahdeddin'in kız kardeşi Mediha Sultan ile evli olduğundan "Damat" ünvanını almıştı.
Sultan Vahdeddin, onu aralıklı şekilde dört–beş kez Sadrazamlık makamına getirtmekle birlikte, aslında ondan hiç de hoşnut değildi. Bütün bu atamaların, bilhassa İngiliz ve Fransız işgal güçlerinin baskı ve dayatması neticesi olduğu, çok acı bir vakıadır.
* * *
3 Mart 1919–17 Ekim 1920 tarihleri arasında dört–beş kez Sadrazamlığa atanıp tekrar istifa etmek mecburiyetinde kalan Damat Ferit, tahsil devresini bitirdikten sonra, Osmanlı Hariciye Teşkilâtında vazife aldı.
Memuriyetinin ilk yıllarını Paris'te, ardından Berlin, Petersburg ve Londra'da geçirdi. Bu şehirlerde bulunan Osmanlı elçiliklerinde kâtip olarak çalıştı.
Ne var ki, sonradan Paşa ünvanı da verilen Damat Ferit'in düşünce ve ahlâkı da işte bu memuriyet devresinde değişti. Çabucak Alafranga'ya meyletti ve tam bir frengi tip olup çıktı.
Bir ara Londra Büyükelçiliği görevine atanmak istediyse de, onun bu talebi Sultan Abdülhamid tarafından reddedildi. Bunun üzerine, yarı küs bir tavırla Baltalimanı'nda bulunan eşine ait malikâneye çekildi. Burada bir müddet sessiz sadâsız yaşadı.
Meşrûtiyet ilân edildikten sonra Osmanlı Ayan Meclisi'ne atandı. Böylece, siyasî hayata atılmış oldu. Ancak, İngiltere ve Fransa'dan yüz çeviren ve daha ziyade Almanya ile ittifak içinde görünen İttihatçılarla da anlaşamayan Damat Ferit, 1911'de Hürriyet ve İtilâf Fırkasına dahil oldu, hatta kurucuları arasında yer aldı. Öyle ki, Kasım 1911–Haziran 1912 tarihleri arasında bu fırkanın başkanlığını da üstlendi.
Damat Ferit'in siyasetteki yıldızı, esasen İstanbul'un işgal edilmesiyle eşzamanlı olarak parladı. Tevfik Paşa kabinesinin 3 Mart 1919’da istifası üzerine ilk defa Sadarete getirilen Damat Ferit, o makamda birkaç kez med–cezir yaşadıktan sonra, nihayet 17 Ekim 1920'de son istifasını vererek bir kenara çekildi.
Ferit Paşa, Millî Mücadele Hareketinin zafere ulaştığını görünce, Türkiye'de artık yaşayamayacağına kesin kanaat getirerek, çareyi yurt dışına kaçmakta buldu. Ancak, kaçtığı Avrupa'da da fazla yaşamadı. Ömür günleri sona ermişti. Kaçtıktan yaklaşık bir yıl sonra, yani 6 Ekim 1923’de Fransa’nın Nice şehrinde son nefesini verdi.
* * *
Damat Ferit'in kabul görmez ve affedilmez hatalarının başında, İngiliz işgal güçlerine tam mânâsıyla boyun eğmiş olmasıydı. İşgalciler ne derse onu harfiyyen yapmaya çalışırdı.
Nitekim, aynı yaranmacılık siyaseti sebebiyle, Ermeni tehcirinde ihmali vardır diye, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Beyi darağacına göndererek astırdı.
Aynı şekilde Kuva–yı Millîyeye karşı Kuva–yı İnzibatiye denilen hünhar bir teşkilât kurdurarak, kardeşi kardeşe vurdurdu.
Keza, Anadolu'daki Millî Kuvvetlerin eline geçmesi ihtimaline binaen, İstanbul'da çok miktardaki silâh ve mühimmatı denize döktürerek imha etti.
Bunlar, onun vatan hainliğiyle itham edilmesinin belli başlı sebepleri oldu. Şayet, yurt dışına kaçmasaydı, yakalanıp derhal idam edilecekti.
* * *
Evet, bugün İstanbul'un kurtuluş günü. Ne var ki, resmî törenlerin yine Vatan (Menderes) Caddesinde yapılması halinde, İstanbul halkının yine çekeceği var demektir. Zira, burası İstanbul'un adeta şah damarı ve nefes borusu gibidir.
Caddenin kapatılması halinde, trafik sıkışıklığının ve kargaşasının çok geniş bir kesimde yaşanması kaçınılmaz olacak. Bu da bayram sonrasının en sıkıcı manzarasını teşkil edecek.
Dileriz, artık son bulsun bu sıkıcı ve sıkıntılı manzaralar.
06.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|