Aslında bir "idare san'atı" olan siyaset, günümüz Türkiye'sinde ne yazık ki adeta bir "düello san'atı"na dönüştürüldü.
Ne tuhaftır ki, halk da huzur ve refahı netice verecek icraatlerden sanki ümidini kesmiş gibi, pür merak ve heyecan içinde siyasilerin söz düellosuna kilitleniveriyor.
Küçümsenmeyecek bir kitle, temel konuları düşünüp tartışmak yerine, bütün dikkatiyle "O ona ne dedi, bu buna ne dedi, beriki ötekinin ağzının payını nasıl verdi" gibi, ülkeye ve millete hiçbir faydası olmayan ağız dalaşlarını takip ediyor.
Beyhude, zaman kaybettirici, boş yere enerji tüketici, zihinleri geveze ve duyguları laçka edici bir uğraş...
Tepe noktalarda kuru gürültülü düello ve ağız dalaşları devam ederken, bir de memleketin acil tedbir ve çözüm bekleyen meselelerine bakalım.
İşte görüyoruz. Ekonominin ana damarlarını teşkil eden tarım, sanayi ve ticaret ehli kimseler, adeta feryat edip duruyor. Dengesiz ve sarsıntılı gidişattan hem yatırımcı şikâyetçi, hem işçi, hem de işveren kesimi.
Piyasaları peşpeşe sarsan zam dalgaları, çok geniş bir kesimin belini büküyor. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun tabiriyle "Piyasada hareket, ekonomide bereket kayboldu."
Doğru, ortada sağlam ve güvenilir bir hareket yok ki, bereket olsun.
Bu hareketsizliğin ve durgunluğun üzerine bir de dünyayı etkisi altına alan ve Türkiye'yi de tesir sahasına alacağı muhakkak olan yeni iktisadî kriz dalgasının sebebiyet vereceği tahribatı ilâve ettiğinizde, karşımıza son derece ciddî bir handikapla karşı karşıya olduğumuz gerçeği çıkıyor.
İşte, ülke ve millet olarak bu derece ciddî ve endişe verici bir duruma mâruz kaldığımız bir süreçte, siyasiler kalkmış söz düellosuna, ağız dalaşına tutuşmuşlar.
Bunun onlara ne gibi bir hayrı dokunacaksa bilemiyoruz. Bu yaptıkları, belki de yaklaşan mahallî seçimler öncesi devreye soktukları bir danışıklı dövüş ve seçmen kitleyi kutuplaştırma manevrasıdır. "Ya bendensin, ya ondan" kutuplaştırması.
Düellocuların maksadı ne olursa olsun, karın doyurmayan ve hiçbir derde deva olmayan, aksine dertlerin üzerini örten bu durum, aynı zamanda siyasetin asıl rotasından çıktığı ve giderek irtifa kaybettiğini de gösteriyor.
Ne yapsın zavallılar, siyasetin icabına uygun fikir, hareket ve icraatlerde bulunamadıkları için, böyle düşük irtifalı dalaşmalarla vakit dolduruyorlar.
Tarihin yorumu 26 Eylül 1962
Kanlı 27 Mayıs Darbesini sağcı ve solcu Türkçüler birlikte yaptı. Ancak, bir süre sonra araları açıldı ve birbirine düştüler. Solcu kanat galip geldi ve sağcı geçinenleri tasfiye yoluna gitti.
Bu safhadan sonra, solcular Türkçülükle aralarına mesafe koyarak sosyalistliğe yelken açarken, sağcılar daha da koyu bir Türkçülük fikrinin zebunu olmaya adeta can attılar.
İşte, koyu bir ırkçılığı yansıtan bu yeni fikrî hareketin başını H. Nihal Atsız çekiyordu. Hakiki Türklüğü dahi şüpheli olan Atsız, etrafında topladığı bir grup fikirdaşı ile 1962 Eylül'ünde "Türkçüler Derneği"ni kurdu.
Dinden uzak ve hemen bütün faaliyetleri buram buram Türkçülük kokan bu derneğin bir de "Türkçü andı" diye bir yemin metni vardı ki, bu cereyanın ne tür reaksiyonlara sebebiyet verebileceğini açıkça gösteriyordu.
İşte, her yeni üyenin kendi ismini zikrettikten sonra üzerine basa basa okuması şart olan o yemin metni: "Ben ......, Türkçüler Derneğinin işlerinde doğruluktan ayrılmayacağıma, aldığım görevi eksiksiz yapacağıma, karşılık beklemeden yalnız Türklük için çalışacağıma, her yerde, her zaman Türklüğe elimden gelen hizmeti yapmaktan kaçınmayacağıma, Türkçüler arasında hiç bir sebeble ayrılık yaratmayacağıma, Tanrım, Türklüğüm ve şerefim üzerine and içerim."
Ne var ki, bütün üyeler bu metne sadık kalmadı ve iki sene sonra aralarında ayrılık işaretleri belirmeye başladı.
Türkçüler, 1964'ten sonra iki gruba ayrıldı: Nihal Atsız ve Alparslan Türkeş grubu. Atsız, koyu bir ırkçılıkla ideolojiye ağırlık verirken, Türkeş ve arkadaşları ise, özellikle Mayıs 1965'ten sonra dine daha saygılı bir siyasî eğilimin içine girdiler.
Türkeş'in fikren yakınında duran meşhurların arasında Necip Fazıl Kısakürek, Osman Yüksel Sergengeçti, A. Nihat Asya, Y. Bülent Bakiler, Hüseyin Üzmez, Sadi Somuncuoğlu gibi nisbeten daha dindar kişiler vardı.
Türkçüler Derneğinin ismi, 30 Ağustos 1964'te Ankara'da yapılan bir toplantıda Türkiye Milliyetçiler Birliği şeklinde değiştirildi. Bu tarihten sonra, bünyedeki galibiyet Türkeşçilerin eline geçti.
26.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|