"Gerçekten" haber verir 16 Eylül 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Zeytun'da unutulmaz acılar



Zeytun, bugün Kahramanmaraş'a bağlı Süleymanlı ilçesinin eski ismi. Burada, 1895 senesinin Güz aylarında Müslümanlarla Ermeniler arasında yaşanmış olan kanlı hadiseler, kelimenin tam anlamıyla bir insanlık dramına dönüşmüştür.

İlk kıvılcım, 16 Eylül'de kendini göstermiş ve yangın giderek büyümüştür. Neticede, asker–sivil binlerce insan hayatını kaybetmiştir.

Dış kaynaklı örgütler

O tarihte nüfusu 17 bin civarında olan ilçede yaşayanların yarıdan fazlası Ermeni vatandaşlardır.

Ermeni nüfusun da yarıdan fazlası Gregoryan, geri kalan kısmı ise Katolik ve Protestandır. Ne var ki, Osmanlı devletine ve Müslüman ahaliye karşı hepsi birleşmiş ve fırsat buldukça da etrafa saldırmaktan çekinmez olmuşlardır.

Esasında, iki taraf arasında daha evvel herhangi bir huzursuzluk yaşanmadı. Müslümanlarla Ermeniler, bu topraklar üzerinde asırlarca birlikte ve barış içinde yaşadı.

Tâ ki, zalim Avrupa devletlerinin yetiştirip organize ettiği Taşnak ve Hınçak örgütleri ortaya çıkıncaya kadar.

Avrupa'nın muhtelif merkezlerinde eğitilerek Türkiye'ye gönderilen Taşnak ve Hınçak militanları, Osmanlı'nın "millet–i sadıka" olarak gördüğü Ermeni vatandaşları iğfal edip onları devlete karşı isyana teşvik ettiler.

Bu hainane faaliyetlerini, İstanbul'dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun en ücrâ köylerine kadar taşıdılar.

İşte, kin ve garaz yüklü o faaliyetlerden biri de, Maraş'ın Kuzeybatısında yer alan Zeytun kasabası ile köylerinde sahnelendi. İsyanın organizesini üstlenenler ise, Hınçak örgütü oldu. Mâsum Müslüman köylerine baskın düzenlemek ve köylülere saldırmakla başlayan silâhlı eylemler, kısa sürede genişleyip devlete karşı şiddetli bir isyana dönüştü.

Coğrafî konum

İsyanın kök tutması ve genişleme istidadı göstermesinin bir sebebi de, derebeylik yaşantısının hakim olduğu Zeytun'un coğrafi özelliğinden kaynaklanıyordu.

Ceyhan ile Göksu Nehri arasında yer alan Zeytun, dağlık, yüksek ve çok sarp bir bölgedir. Yerleşim birimi, üç bin rakımlık bir noktaya kadar çıkabiliyor. Etrafı zeytin ormanlıklarıyla kaplıdır.

Derin bir vadide ve Zeytun Nehri üzerinde kurulmuş bulunan şehir merkezinde yaşayan binlerce Ermeni vatandaş, sanat, ticaret ve ziraatle meşguldür.

Müslümanlarla içiçe yaşayan bu vatandaşlar, 1800'lü yılların sonlarına kadar da herhangi bir patırdı veya huzursuzluğa sebebiyet verecek bir faaliyetin içine girmediler.

Ancak, 1878'de sona eren Osmanlı–Rus Harbinden (93 Harbi) sonra, buradaki huzur–sükûn da değişmeye ve bozulmaya başladı.

Harbin sonunda yapılan Ayastefanos ve Berlin Antlaşmalarında, Ermeni meselesi ilk kez uluslararası bir mesele haline getirilmiş oldu.

Artık, Ermenilerle alâkalalı hemen her meselenin içine Rusya, Almanya, Avusturya, İtalya, Fransa, İngiltere ve hatta Amerika devletleri de girmiş bulundu. Bazı devletler gelip burada kolej açtılar ve kapalı devre eğitim faaliyetlerini organize ettiler.

İşte, içte ve dışta yürütülen gizli–açık bütün bu faaliyetlerin neticesinde, Zeytun Ermenileri başta Osmanlı'ya ve dolayısıyla Müslümanlara düşman bir unsur haline getirilmiş oldu.

Bir yandan da devlet otoritesi sarsılmış, eski kuvvet ve kudretini kaybetmiş durumdaydı.

Bu zaaftan faydalanan dış destekli Hınça örgütü, Ermenileri sılâhlandırarak onları önce mevzii saldırılara, ardından da topyekûn bir isyan hareketine sevk etti.

Huzursuzluk ve çatışma, aylarca devam etti. İsyan bölgesine sevk edilen askerlerin üzerine de ateş açıldı ve yüzlerce asker o sarp ve dağlık bölgelerde şehit edildi.

Tehcir'e doğru

Sonunda, yabancı elçilikler de devreye girerek taraflara anlaşma yolunu gösterdi. Ne var ki, bu zaman zarfında binlerce insan hayatını kaybetti. Durum bir derece yatışır gibi göründüyse de, kargaşa ileriki yıllarda yeniden kendini gösterecek ve kan akmaya devam edecekti.

Zeytun, 1914 yılının Ağustos ve Aralık aylarında iki kez daha kana bulandı. Ruslar'dan alenen destek ve kuvvet alan Ermeni örgütler, bu bölgede yaşayan herkes için hayatı zindana çevirdi. Meşhûr "Tehcir Kànunu" bu hadiseden altı ay sonra çıktı ve unutulmaz yeni bir dram daha yaşanmış oldu.

16.09.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.09.2008) - Deprem, hiç unutmaya gelmez

  (13.09.2008) - Tarafgir cereyanlar

  (12.09.2008) - Darbe tasarrufu devam ediyor

  (11.09.2008) - Kongre yemini ve nihaî bildirisi

  (10.09.2008) - Çekişmede temel yanlışlık

  (09.09.2008) - Bediüzzaman Külliyesinde son merhale

  (08.09.2008) - Sarık yırtanı hafakanlar bastı

  (06.09.2008) - İftiracı polisin başına gelenler

  (05.09.2008) - Sarhoş kalaycı ile aynı evde

  (04.09.2008) - Kedilerin kederden ölümü

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır