Kitle iletişim vasıtalarının baş döndürücü sür'at ve kesret kazandığı milenyum ve hiperçağ günümüzde; hergün, her saat, hattâ her dakika milyonlarca günah birden saldırıyor. Adeta, insî ve cinnî şeytanlar tarafından çepeçevre kuşatılmış, her an top ateşine tutuluyoruz! Zamanımız ve hayat şartları; eski zamandaki gibi uzlethânelere çekilip kendimizi ibâdet ve zikre verip haramlardan korunmaya müsait değil. Rahmeten lilâlemin olan Kur’ân ve mübelliği Resûl-i Ekrem (asm) çağımız için de rahmettir. Acaba bu rahmet bize nasıl tecelli etmeli?
“İştirak-i âmâl-i uhreviye kanunu” denen âhiret işlerinde ortaklık ve samimî ve halis tesanüd sırrıyla herbir halis, hakikî şakirt, bir dille değil, belki kardeşleri adedince dillerle ibadet edip istiğfar etmekle…1
Ve, çağımızın ilmî birikimine ve teknolojisine uygun bir vird, zikir ve duâ şuuruyla tesbih etmekle. İşte, Kur’ân ve Sünnetten aldığı ders ile Bediüzzaman; astro/fizik, milenyum/hiper çapta bir ibâdet, tefekkür, vird, zikir ve duâ dersi sunar. Risâle-i Nur’da imândan sonra üzerinde durulan esaslardan birisi, ibâdet, yâni hamd, fikir, zikir, şükür ve tesbihtir. Ve ibâdeti tek düzelikten çıkararak çok boyutlu zikir, şükür ve fikir hamulesine dönüştürme formülleri verilir.
Bediüzzaman'ın açtığı hakikat yolunun vird ve zikri; namazda, her gün (hattâ her saat, hattâ her dakika) başta peygamberleri, evliyaları, melekleri, cinleri, hayvanları, bitkileri, camidâtı zikir halkasına katarak onların yüz bin dillerle yaptıkları zikir, vird ve duâları “eşref-i mahlûkat ve halife” şuûruyla sahiplenmek tarzındadır. Onların dilleri adedince zikir ve virdlerini kendi nâmına Hâlık-ı kâinata sunar ve sunulmasını ister. Namaz sonundaki tesbihatta ise, “Ve evrâkı’l-eşcar (ağaçların yaprakları), ve emvaci’l-bihar (denizlerin dalgaları) ve katarati’l-emtar (yağmur damlaları) adedince Sana hamd ve şekürler olsun!” denir. Peki, kâinatın kuruluşundan kıyamete kadar ne kadar ağaç yaprağı, ne kadar deniz dalgaları, ne kadar yağmur damlaları gelmiştir!? Çağımızda her şey rakamlara dökülmüştür! Bilgisayarlar, astrofizik ve matematikte; semavattaki galaksi ve yıldız tesbitinde “milyarlarca ışık yılı” tabirleri kullanılıyor. İşte Bediüzzaman da çağın ilmî birikimine uygun; bir anda milyonlarca yerden (radyo kanalları, televizyon kanalları, uydular, internet, filmler, gazeteler, dergiler ve sair insî ve cinnî şeytanlardan) gelen şer ve kötülüğe karşılık, astro-fizik ve milenyum çağa uygun; kötülük ve günahsavar virdi ve zikri ortaya koymuş!
Ve buna paralel olarak Bediüzzaman, bütün tarikatlerin, büyük zatların vird ve zikirlerini düzenleyerek, Tesbihat nâmındaki eserini vücuda getiriyor:
Cevşen’i, Ehl-i Sünnet’in de duâ dünyasına taşıyor. Hemen ardından, Şah-ı Nakşibend’in, Peygamberimizden (asm), manevî âlemde ders aldığı Evrâd-ı Kudsiye’yi ekliyor. Peşinden Delâili’n-Nur geliyor. Sonra Sekine, Münâcat-ı Veysel Karani, Dua-i Tercüman-ı İsm-i A’zam, Duâ-i İsm-i A’zam, Münacat’ül-Kur’ân, Bediüzzaman’ın özel virdi Tahmidiye ile Hülâsatü’l-Hülâsa…
NOT: Mübarek Kadir Gecenizi tebrik eder; ülkemiz, İslâm âlemi; özellikle muztar ve mağdur Filistin, Irak, Çeçenistan, Lübnan, Keşmir halkıyla sair ülkelerdeki Müslümanlar, mazlûmlar ve insanlık âlemi için hayırlara vesîle olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.
Dipnot:
1- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 147.
26.09.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|