|
|
İyi eğitim,iyi demokrasi
Bir ülkede eğitimin temel sorunları neyse o ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik hayatının da temel sorunları odur.
Yani bir ülkenin eğitim sistemi ne kadar yaralıysa demokrasisi de o kadar yaralıdır. Ülkemizde maalesef farklılıklara açık, özgürlükçü, insan haklarına saygılı ve demokrat bireylerin yetişmesine imkân sağlayan bir eğitim sistemine sahip değiliz. Bütün bireylerin birbirine benzediği eğitim kurumlarımızda birey tabiî olarak diğerlerinden ve değerlerinden uzaklaşmaktadır. Ayrıca içinde yaşadığı toplumun temel sorunlarına karşıda demokrat bir tavır üretememektedir. Bunun ne denli vahim sonuçlar doğurduğu açıkça ortada değil mi?
ÖZGÜR TOPLUM, ÖZGÜR SİVİL TOPLUM
Eğitim iş kolunda faaliyetlerini sürdüren örgütlenmeler hâlâ ideolojik, pragmatist ve muhalif bilinçten yoksun bir yapıda işlev görmektedirler. Ayrıca eğitime dönük ciddî projelerde üretememektedirler. Bu durumda "eğitim" ciddî bir sorun olarak hâlâ vahametini korumaktadır. Eğitim çalışanlarının eğitime ve buna bağlı olarak ülke sorunlarına duyarlı, daha evrensel, daha eleştirel, özgürlükçü ve insan haklarına saygılı bir bilinçle yaklaşmaları beklenirken ideolojik yapıdaki sendikalarının tutumları yüzünden aynı binanın çatısı altında kendi aralarında ayrışmalar yaşamaktadırlar. Bu durumda, elbette ki, eğitim ve öğretimin kalitesinden bahsedemeyiz. Sivil toplum örgütleri kendi aralarında çatışmadan, ayrışmadan çok yönlü, çok kültürlü, demokratik, farklılıklara açık, özgürlükçü ve kaliteli eğitim-öğretim projeleri ve eğitim modelleri sunmak zorundadırlar. Sendikalar bütün işi MEB'e bıraktıkları sürece eğitim adına hiçbir sorunumuzu halledemeyiz. Daha uzun yıllar eğitim sisteminin tıkanıklığından bahsederiz.
Özgür bir toplumun inşası fikri, mevcut sendikal örgütlenmeler tarafından ciddiye alınmalıdır. Özgür bireylerin, özgür toplumun ve özgür sivil toplumun oluşturulması adına ortaya atılan fikirlere, projelere ve en önemlisi duygulara gerçekten çok ihtiyacımız olduğu bilinmelidir. Özgürlük mücadelesinin, fikir ve düşünce yolunda, insanlaşma yolunda ne büyük bir değer kazanımı olduğu bilinmelidir. Ancak öncelikle, bir yerlere eklemlenmeden, bağımsız, gücünü sivillerden devşiren, özgürlükçü, ortak bir zeminde sorunların konuşulup tartışıldığı ve çözüm üretildiği, söylemleri, bakış açısı tarihsel ve toplumsal gerçekliğe dayanan, demokrat bir "sivil örgüt" zihniyetinin oluşturulması elzemdir.
EĞİTİM ÖZGÜRLÜKÇÜ TEMELE YASLANMALIDIR
Dünyayı, hayatı, içinde yaşadığımız ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik meselelerine olan bakış açımızı, algılayış biçimimizi geliştirdiğimiz tutum ve tavırları hep eğitim kurumlarından edindiğimiz bilgi, birikim ve duygularla belirliyor ve bu doğrultuda hareket ediyoruz. Burada eğitim kurumlarının devletin kendisine bağımlı, uyumlu ve uysal yurttaşlar yetiştirme merkezi görme işlevinin büyük bir önemi vardır. Devletin kurguladığı ve müdahil olduğu bir eğitim sisteminin merkezinde tabiî olarak "itaat" yer almaktadır. Matematik dersinde bile bireyin millî meselelere yönlendirilmesi bu duruma verilebilecek küçük bir örnektir. Hâlbuki merkeze insanî vasıfları, farklılıkları, düşünceyi, demokrasiyi, evrensel insan haklarını almayan bir eğitim sisteminden bireyin ve toplumun eğitilmesini, insanlaşmasını ve özgürleşmesini bekleyemezsiniz.
Eğitim kurumlarının öğrettiği gibi seven, hisseden, bilen, öven ve düşünen bir birey içinde yaşadığı toplumun gerçeklerine bir türlü nüfuz edemeyecek ve ona yabancılaşacaktır. Her karşılaştığı yeni bir toplumsal sorun karşısında bocalayacaktır. Hatta ömründe hiç görmediği, tanımadığı bir iki kişinin kışkırtmasıyla bir anda dağılıverecektir.
Okul duvarları içerisine hapsolan eğitimciler dâhil öğrencilerin değişik renklere, görüşlere, mezheplere ve inançlara açık olmalarını beklemek neredeyse imkânsızdır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan farklı inanç, kültür ve anlayışa sahip bireyleri bir arada tutabilecek, her kitleye, düşünceye ve inanca hitap edebilecek bilimsel, özgür en önemlisi demokratik dünyayla bütünleşmiş bir eğitim programı oluşturulabilmelidir. Bunda korkulacak bir şey yoktur. Devlet pekâlâ çocuğu ailenin görüşünü, inancını, farklılığını dikkate alarak kaliteli bir eğitime tabi tutabilir. Buna imkânı var. Şu an için müfredat tekelinin kırılması zor gibi gözüküyor. Umarız bir gün farklılıklar demokratik dünyada olduğu gibi kendi müfredatlarını hazırlayıp okullarını açabilirler.
Öğretmen-Sen Teşkilatlanma Sekreteri
|
UFUK COŞKUN
14.10.2008
|
|
Okulda şiddet üzerinde düşünmek lâzIm
MEB Eğitimi Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (EARGED), öğretmenlerin şiddet konusundaki görüşlerini ortaya koyarak şiddetin okullarda ve toplumda önlenebilmesi amacıyla çözüm teklifleri geliştirmek için "Öğretmenlerin Şiddet Konusundaki Bilgileri, Gözlemleri, Değerlendirmeleri ve Çözüm Önerileri" konulu önemli bir araştırma yaptı.
Eğitim sayfasında okulda şiddet ve istismar ile ilgili konulara sık sık yer veriyoruz. Bu konuya öğretmenlerin bakışını anlamak, sorunların daha hızlı çözüme kavuşturulmasında büyük önem taşımaktadır. Her bölgeden toplam 7 ilde yapılan anket, endüstri meslek lisesi, kız meslek lisesi, ticaret meslek lisesi, imam hatip lisesi ve genel liselerden toplam 1040 öğretmene uygulandı, anketi 840 öğretmen cevapladı. Öğretmenlere okulda şiddete yönelik tedbirlerin, görüşlerin, çözüm yollarının sorulduğu anket sonucuna göre, öğretmenlerin yüzde 86'sı okulda şiddete karşı alınan tedbirler kapsamında "ziyaretçiler için kayıt defteri tuttuklarını" belirtti. Öğretmenlerin yüzde 82'si "belirli aralıklarla öğrencilerin üstlerinin arandığını", yüzde 36,6'sı ise "okulda özel güvenlik personelinin çalıştırıldığını" ifade etti.
Ankette, öğretmenlere "Okullarda personel tarafından öğrencilere karşı şiddet unsuru taşıyan davranışlara rastlıyor musunuz?" sorusu yöneltildi. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu personelin öğrencilere şiddet uygulamadığını öne sürdü. Öğretmenlerin yüzde 90'ı okulda şiddet olayı gerçekleştiğinde olaya karışan öğrencileri rehberlik servisine yönlendirdiklerini belirtirken, sağlık kurumuna sevk ettiklerini belirtenlerin oranı ise yüzde 16,4'te kaldı.
Ankette, öğretmenlerin "öğrencilerinin okul dışında şiddet olaylarına karıştığı duyumu alıp almadıkları" da araştırıldı. Buna göre, endüstri meslek lisesi öğretmenlerinin yüzde 74,7'si, ticaret meslek lisesi öğretmenlerinin yüzde 65,4'ü, genel lise öğretmenlerinin yüzde 65,5'i böyle bir duyum aldıklarını, kız meslek lisesi öğretmenlerinin yüzde 63,2'si, imam hatip lisesi öğretmenlerinin yüzde 79,9'u ise hiçbir duyum almadıklarını söylediler.
Bütün okul türlerinde görev yapan öğretmenlerin "çoğunluğu" şiddete karışma potansiyeli olan öğrencilerin tesbit edilmesine yönelik bir çalışma yapmadıklarını dile getirdi. Ticaret meslek lisesi öğretmenlerinin yüzde 54,3'ü, imam hatip lisesi öğretmenlerinin yüzde 56,5'i okulda şiddet olayı yaşandığında bir müdahale planlarının olduğunu ifade ederken, diğer okullardaki öğretmenlerin yarıdan biraz fazlasının bir müdahale planlarının olmadığı görüldü.
Öğretmenlerin yüzde 58,3'ü öğrencilerinin şiddet olaylarından rahatsız olduklarını belirtirken, öğretmenlerin yüzde 38,9'u ise öğrencilerinin şiddet olaylarından rahatsız olmadıklarını söyledi. Kalabalık okullarda şiddetin artması durumuna ilişkin öğretmenlere görüşlerinin sorulduğu ankette, okullardaki öğrenci sayısının kalabalık olmasının şiddet olaylarının daha fazla yaşanmasında önemli bir etken olduğu tesbitine yer verildi.
Medyanın şiddet olaylarını kamuoyuna ne derecede doğru yansıttığına ilişkin ise öğretmenlerin yüzde 45,6'sı medyanın şiddet olaylarını oldukça abarttığını öne sürdü. Anket, öğretmenlerin çoğunluğunun öğrencilerin şiddeti çözüm yolu olarak gördüğü düşüncesinde birleştiğini ortaya koydu. Öğretmenlerin, yüzde 80'inin şiddetin önlenebileceği görüşünü taşıdıklarını dile getirdi. Anketin değerlendirilmesinde, öğretmenlere göre, okullarda kültürel ve sosyal faaliyetlerin yeterli olmadığının anlaşıldığı belirtilerek, okullardaki şiddetin önlenmesinde son derece önemli olan bu tür faaliyetlerin arttırılması için düzenlemelerin yapılmasının gerekli olduğu kaydedildi. Öğretmenlerin çoğunluğu şiddet konusunda hizmet içi eğitime ihtiyaçları olduğunu, öğrencilere "çatışma yönetimi kursu" ve "stresle başa çıkma eğitimi"nin verilmesi gerektiğini belirtti.
GENÇLERİMİZE GÖRE ‘ÖZGÜVEN’
Bağımsız Eğitimciler Sendikası'nın (BES) 18-30 yaş arasındaki gençlere yönelik yaptığı "Gençlik ve Özgüven" ankete göre Türk genci, kuvvetli bir özgüvene sahip olmak için en çok "maddî güce" ihtiyaç duyuyor. BES'in "Genç nüfusu iyi anlayabiliyor muyuz, gençlerimizi geleceğe iyi hazırlayabiliyor muyuz?" sorularına cevap bulmak amacıyla yaptığı anket, gençlerin özgüvenlerinin "maddî güce" bağlı olduğunu ortaya koydu. Ankette yer alan "Bir kişinin kuvvetli bir özgüvene sahip olması için en çok neye ihtiyacı vardır?" sorusuna, gençlerin yüzde 19,1'lik bir çoğunluğu "maddî güç" derken, yüzde 15,15'i "bilgi birikimi", yüzde 12,94'ü "güçlü aile", yüzde 12,06'sı ise "liderlik" dedi.
Gençlerin, sizce "Bir iş kurmak ve başarılı olmak için en önemli unsur nedir?" sorusuna da yüzde 35,56'sı "iş fikri" derken, 23,20 ise yine maddî güce işaret ederek "sermaye" cevabını verdi. Ankette yer alan, "Şimdi ya da gelecekte kendi işinizin patronu olmayı planlıyor musunuz?" sorusuna gençlerin yüzde 57,57'si "hayır" derken ancak yüzde 30,71'i "evet" cevabını verdi. Gençlerin yüzde 70,18'i de "Başka bir ülkede yaşamış olsaydı daha aktif ve konumunun şimdiye göre daha iyi" olacağını düşünüyor. Gençlerin yüzde 70,83 kendine güvenlerinin "tam" olduğunu belirtmesine rağmen, yüzde 47,12 gibi büyük çoğunluğu, "Eğitim sisteminin size 'kendi kendime yeterim' duygusunun aşıladığına inanıyor musunuz?" sorusuna ise "kesinlikle inanmıyorum" cevabını verdi. Geçlerin yüzde 70,43'ü "Okulda, işte ve diğer ortamlarda fikirlerini rahatça dile getirdiğini" söylerken, yüzde 55,09 ise "Herhangi bir konuda karar alırken, her şeyi kaybetme riskini göz önünde bulundurur musunuz?" sorusuna "hayır" cevabını verdi.
Merak ettiğiniz konuları, teklif ve düşüncelerinizi bize yazabilirsiniz. Mutlu bir hafta geçirmeniz dileğiyle sevgiyle kalın…
|
MUSTAFA OĞUZ
14.10.2008
|
|
Okul öncesi eğitim, emekleme dönemi yaşıyor
Eğitim sistemini sorgularken, okul öncesi eğitimi göz ardı etmek ciddî eksikliktir.
Okul öncesi eğitim, aslında eğitime yön veren eğitim sürecidir. Bunun için öncelikle okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yüzde 70'lerin üzerine çıkarmak gerekir. Özellikle 03-06 aralığındaki ülkemizde yaklaşık 4 milyon çocuk okul öncesini kapsamaktadır. Bunun 700 bini okul öncesine devam etmektedir. Yapılan araştırmalar ve elde edilen bilimsel verilere göre pedagojik olarak çocuk gelişiminin en önemli aşamalarını çocuklar bu yaşlarda tamamlamaktadır. Çocuklar, gelişimleri içerisinde kişilik ve karakterinin büyük bir bölümünü bu yaşlarda kazanmaktadır. İnsan hayatında ve de eğitimde en önemli gelişme insan karakter ve kişiliği olduğuna göre bu özelliklerin geliştiği dönem mutlaka planlı eğitime tabi tutulmalıdır. Özellikle bu eğitim sürecinde dil gelişimi, sosyal beceriler ve ilköğretim birinci sınıfa hazırlık önemli eğitim kazanımları olacaktır.
Eğitim bakımından gelişmiş, eğitim meselesini halletmiş olan ülkelere baktığımızda, okul öncesi eğitimi yüzde 80 ve yüzde 100 oranında gerçekleştirdikleri görülmektedir. Fransa yüzde 80, Almanya, yüzde 89, Belçika yüzde 100, Yunanistan yüzde 70, Tunus yüzde 30 oranında okul öncesi eğitimde okullaşma sağlamıştır. Ülkemizde ise son birkaç yılın gayretleriyle yüzde 25'lere ancak ulaşmıştır. Bu durum, eğitim sistemimizin temel eğitim açısından ciddî eksikliğidir. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığı bu günlerde okul öncesinde yeni bir uygulama başlatıyor. Yaklaşık 30 ilde altyapı uygun hale getirilerek önümüzdeki öğretim yılında 60-72 aylık çocukların zorunlu olarak okul öncesi eğitime tabi tutulacağı açıklandı. Bunun doğru bir uygulama olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu yetmez, bütün illerimizde ve bu yaştaki çocuklarımızın tamamı için zorunlu hale getirilmesi gerekir. Bu yapılırken, altyapının da eğitim sürecinin gereği gibi yapılabilmesi için uygun hale getirilmesi gerekir. Bakanlığın açıkladığı illerde zorunlu okul öncesi eğitimi yapabilmek için 20 bin öğretmene, bir o kadar da usta öğreticiye, derslik ve araç-gerece ihtiyaç vardır. Altyapı oluşturulmazsa, istenilen eğitimi vermek mümkün olmayacaktır.
Okul öncesi eğitimin parasız hale getirilmesi, okul öncesi eğitimin gelişmesi için alınması gereken en önemli tedbirlerden biridir. İlköğretimin parasız olması, anayasal güvence altına alınmıştır. Zorunlu okul öncesi eğitim temel eğitimin içine alındığında, bu sorun da çözülmüş olacaktır. Sosyo-kültürel ve ekonomik seviyesi düşük ailelerin çocuklarının bu eğitime ihtiyacı varken, paralı olması, bu ailelerin çocuklarının paralı okula devam etme şansını yok edecektir. Bu sebeple okul öncesi eğitim parasız hale getirilmelidir. Okul öncesi eğitime daha fazla kaynak aktarılmalıdır. Ayrıca öğretmen alımlarında, okul öncesi eğitim öğretmenlerine daha fazla kontenjan ayrılmalıdır. Eğitim Fakülteleri'ndeki okul öncesi bölümlerinin kontenjanları arttırılmalıdır. Okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesiyle karşımıza çıkacak en önemli sorunlardan biri de ilköğretim okulunda birbirinden yaş farkı olan öğrencilerin aynı ortak kullanım alanlarını paylaşmaları, pedagojik açıdan ciddî sorunlar ortaya çıkaracaktır. Zaten birinci sınıf öğrencisiyle sekizinci sınıf öğrencilerinde yaşanan bu sorun, okulöncesi eğitimin zorunlu hale gelmesiyle daha da artacaktır. Bunun pedagojik anlamda değerlendirilerek, ortak kullanım alanları ayrılarak çocuğa göre mekânlar oluşturulmalıdır. Daha da önemlisi, ilköğretimin kesintili hale getirilerek, bu farklılıklara göre kesintili 9 yıllık eğitim geçilmelidir. Bunun için anasınıfı, 1, 2, 3, sınıflar aynı mekânlarda, 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar ise aynı mekânlarda olacak şekilde düzenlenebilir.
Okul öncesi eğitim kurumları çoğaltılmalıdır. Halk Eğitim Merkezleri'nde anasınıfları açılarak derslik sayısı arttırılmalıdır. Ayrıca anne ve babalar okul öncesi eğitim için bilinçlendirilmelidir. Toplumda okulöncesi eğitiminin önemi ve gerekliliği anlatılmalıdır. Anne-babalar bilinçlendirilerek okul öncesi eğitime katkıları sağlanmalıdır. Alt-yapı sorunları giderilip, yeni katkılar sağlandığı takdirde okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi gereklidir. Bütün çağ nüfusunu kapsayacak şekilde zorunlu uygulamaya geçilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığının okul öncesi eğitimle ilgili atmış olduğu adımı destekliyoruz, ancak yeterli görmüyoruz.
Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri
|
HALİL ETYEMEZ
14.10.2008
|
|
Eğitimcilerin en önemli özellikleri
Sabırlı olmalı.
Hoşgörülü olmalı.
Müşfik olmalı.
Saygılı olmalı.
Pozitif olmalı.
Aktif olmalı.
Demokrat olmalı.
Araştırmacı olmalı.
Mutlu olmalı.
Yardımsever olmalı.
Kabiliyetli olmalı.
Problem çözücü olmalı.
Diyalog kurucu olmalı.
Başarılı olmalı.
Sevgi dolu olmalı.
Danışman olmalı.
Bilge olmalı.
Aranan kişi olmalı.
Yol gösterici olmalı.
Kolaylaştıran olmalı.
Paylaşımcı olmalı.
Verimli olmalı.
Uyumlu olmalı.
Cana yakın olmalı.
Özgüvenli olmalı.
Numune-i imtisal olmalı.
Dinleyen olmalı.
Kibar olmalı.
Mütebessim olmalı.
Güvenilir olmalı.
Doğru olmalı.
Sır tutan olmalı.
Çok okuyan olmalı.
Kültürlü olmalı.
Temiz olmalı.
Dakik olmalı.
Vakar sahibi olmalı.
Sevilen olmalı.
|
BAKİ ÇİMİÇ
14.10.2008
|
|
|
|