Malûmdur...
İnsan ideâlleri ile ölçülür, himmetleri ile değer kazanır.
Onun için Bediüzzaman Hazretleri: “Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir... Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. Çünkü, insanın fıtratı medenîdir. Ebnâ-yı cinsini mülâhazaya mecburdur. Hayat-ı içtimâiye ile hayat-ı şahsiyesi devam edebilir” derken önemli bir tesbitte bulunmuştur.
Fahr-i Âlem Efendimiz (asm) “Bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz, dâvâmdan vazgeçmem” derken gayesinin ve idealinin ne kadar büyük ve yüksek olduğunu ifade ediyordu.
Kendi hayatımızı ve çevremizdeki insanların hayatlarını bu kategoride değerlendirebiliriz.
Zira “Herşey herşeyle bağlıdır” derken Bediüzzaman Hazretleri, insan hayatının bir zincirin halkaları gibi olduğunu, yaşanılan hayat seyrinin insanın şahsî ihtiyaç ve heveslerinden ibaret olmadığını da ifade etmektedir.
Bir aile, bir şirket, bir köy, bir belde, bir şehir de böyledir.
Kimse hayattan kendisini soyutlayamaz.
Herbir şey ile ilgili görev ve sorumluluklarımız vardır.
Aile reisi iseniz, ailenin fertleri ile ilgili sorumluluklarınız vardır.
Köylü iseniz, köyün sorunları ile ilgili sorumluluklarınız vardır.
Kasabada yaşıyorsanız, sizi ilgilendiren ve üzerinize düşen görevler vardır.
Şehirde yaşıyorsanız, şehrin sizden beklentileri elbette vardır.
Ve vatan ve memleket ile ilgili konularda üzerimize taallûk eden konular bulunur.
Ve dünya...
“Beni ilgilendirmez” diyemeyiz.
Çevremizle, ülkemizle bu koca dünyayı bir hânemiz gibi bilmek elbette insâniyetin gerektirdiği hallerdir.
“Ne olacak canım. Bir ben ile dünyanın ne ilgisi olabilir?” dediğimiz zaman, bir binlerden meydana gelen bu insan zincirinin bir halkasını koparmış oluruz.
Yedi milyara yaklaşan dünya nüfusunda işte biz bir zincirin halkasıyız.
İdeallerimiz ne kadar büyük ve mükemmel ise, bizler o nispette değer ve kıymet kazanırız.
09.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|