Bir yandan kriz, bir yandan da terör belasıyla mücadele ederken; hayat da devam ediyor. Terör saldırısı sonrası yapılan yorumlarda, benzer saldırıların tekrarlanmaması için ihmâli olan sorumlulara hesap sorulması gerektiği ifade edildi. Şimdiye kadar böyle talepler dile getirilmemişti. Kim bilir, belki de bu yüzden terör azgınlaşıp devam etti ve bu günlere kadar gelindi.
Terör ve ekonomik kriz elbette çok önemli konular. Bu konuların tartışılması devam edecek. Öte yandan hayat devam ediyor ve meselâ üniversiteler eğitim yılına başladı. Dolayısı ile öğrencilerin de onlarca, belki de yüzlerce problemi var. Geçmiş yıllara nisbetle; barınma ve ‘burs’ konusunda kolaylıklar sağlanmakla birlikte her şeyin halledildiğini de düşünmemek lâzım.
Aslında, eğitime yapılan yatırım ve yardımların en kalıcı yatırım ve yardımlar olduğunu görmek lâzım. Mensup olmakla övündüğümüz İslâm dini de talebeye her türlü yardımı teşvik etmiştir. Ailesi zengin bile olsa talebeye ‘zekât’ verilebilmesi de bundandır.
Peki, öğrencilere gereken yardımı yapabiliyor muyuz? Bu soruya gönül huzuruyla ‘evet’ demek zor. Çok sayıda öğrenci, maddî imkânsızlık sebebiyle arzu ettikleri eğitimi alamıyor. Bazı vakıf ve dernekler belli şartlara göre öğrencilere burs veriyor. Fakat bilhassa 28 Şubat sonrası yapılan aleyhte propaganda sebebiyle bu bursların temininde ciddî daralmalar oldu. Evi barkı olmayan öğrencilere sahip çıkmak, onlara eğitim yardımı yapmak, barınmalarını temin etmek ‘suç’ addedildi. Hâliyle bunun için kurulan çeşitli vakıf ve dernekler de arzu ettikleri kadar yardım temin edip muhtaç öğrencilere ulaştıramadı.
Geçen gün, aylık bir derginin ‘ek’ olarak hazırladığı ‘Burs Rehberi’ni incelerken bazı noktalar dikkatimizi çekti. Bu rehberde, burs veren vakıf ve derneklerin bir kısmı sıralanmış. En başta ‘burs’ların sadece üniversite öğrencilerine veriliyor olması da bir eksiklik. İlk ve orta öğretimde desteklenmeyen ‘fakir’ öğrenciler nasıl olup da üniversiteye girebilecek?
Bu konuda ‘mütedeyyin’ dernek ve vakıfların da kabahati olsa gerek. Son yıllarda sermayenin el değiştirdiğinden bahsediliyor. Peki değişen bu sermayeden ne kadarı eğitime, ‘burs’lara aktarılıyor?
Bazı vakıfların burs vermek için ileri sürdükleri şartlar da çok garip. Örnek olması bakımından birini aktaralım: “Hazırlık ve birinci sınıf haricindeki öğrencilere verilen burslar için sağlıklı, derslerinde başarılı ve devletin demokratik, hür, çağdaş ve laik düzenini içtenlikle benimsemiş olmak gekeriyor. Burslar için seçim okul idarelerince yapılıyor. Burs almak isteyen öğrencilerin kendi fakültelerinin dekanlığına veya okul müdürlüğüne başvurmaları gerekiyor.” (Genç dergisi, Burs Rehberi eki, Ekim 2008)
Şunu merak ediyorum: “Çağdaş ve laik düzeni içtenlikle benimsemiş olmak” nasıl ölçülecek? Bunun için ‘beyan’ asıl mı kabul edilecek, yoksa “Batı Çalışma Gurubu” benzeri kuruluşların ‘rapor’larına mı güvenilecek?
“Onlar”ı bir kenara bırakalım, biz bu konuda üzerimize düşeni hakkıyla yapıyor muyuz? Eğitime ve öğrenciye yardımı ne zaman ‘listenin başı’na alacağız?
09.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|