Bayram sonrası Avrupa’dan gelen bazı haberler, ‘insan’a, ‘Müslüman’a ve ‘inanca’ gösterilen saygıya güzel bir örnek teşkil ediyor.
Bu ve benzeri haberleri duyunca, “Türkiye’de yaşayan ‘insan’lar da en az Avrupa’da yaşayanlar kadar saygıyı hak ediyor” dememek mümkün değil.
Bakınız, Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, aralarında Türklerin de bulunduğu ülkedeki Müslüman toplumunun ileri gelenlerine bayram resepsiyonu vermiş. (AA, 2 Ekim 2008)
Resepsiyonda misafirlere hitaben konuşan Cumhurbaşkanı Fischer, hayatında hep kültürler ve dinlerarası diyalog için çaba gösterdiğini belirterek, “Kültürler ve dinlerarası diyalog için çalışanlar hiçbir zaman kaybetmez, hep kazanırlar” demiş. Fischer, “kendisi için insanların hangi dinden veya kültürden olursa olsun insan olarak eşit haklara sahip olduğunu ve onlara saygı duyduğunu” da söylemiş.
Cumhurbaşkanlığı makamının bulunduğu tarihî Hofburg sarayındaki bayram resepsiyonuna ülkedeki Müslüman toplumunun ileri gelenlerinden yaklaşık 300 kişi katılmış.
Tabiî ki bu haber Avrupa’da yaşayanlar için dikkat çekici bir haber olmaz. Çünkü, hemen her Avrupa ülkesinde benzer davetler, toplantılar yaşanıyor. Ama Türkiye’de yaşayanlar için sürpriz sayılabilir.
Bu toplantı haberinden daha önemli olan ise şu bilgi: Toplantıda, davetlilere İslâmî usûle göre hazırlanmış yemek ve tatlılar ikram edilmiş.
“Bundan daha tabiî ne olabilir?” diyenler haklıdır. Ancak benzer toplantılar Türkiye’de yapılsa, ‘inanca’ bu kadar saygı gösterilmeyebilir! Bizdeki beş yıldızlı otellerin yöneticileri (bazıları müstesna) sıkılmasalar iftar sofralarına bile alkollü içki koyarlar maalesef...
“O kadarını da yapmazlar” demeyin. Çünkü bu yöneticilerde insaf, iz’an ve inanca saygı olsa otellerinde birer ‘mescid’ açarlardı. Yine, ‘mescid’ olan otelleri tenzih ederek deriz ki, mevcut ‘mescid’siz beş yıldızlı otel yöneticileri bari Avrupalı yöneticileri örnek alsın!
“İftar, bayram resepsiyonundan başladık, nereden çıktı bu mescid” demeyin. Çünkü bu da bir saygı ifadesidir. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede faaliyet gösteren her hangi bir otelde mescid yok ise, o otelin yöneticileri—kusura bakmasınlar—inançlara saygı göstermiyor demektir. Oteller öyle de başka yerler farklı mı? Büyük alış veriş merkezleri yöneticilerinden de aynı saygıyı beklemek hakkımız. Her türlü ihtiyaca cevap verip, ibadet ve inanç ihtiyacını görmezden gelmek mümkün mü?
Hayır, okulları unutmuş değiliz. Her zaman olduğu gibi, “Her okula iki mescid” talebimizi de bu vesileyle bir defa daha dile getirelim. Okullarda mescid olması da inanca, ibadete ve Müslümanlara saygının bir gereğidir. Bu taleplerin altında başka bir şey arayanlar varsa boşa uğraşmasın.
Türkiye’yi idare eden her kademedeki yöneticilere bir defa daha seslenelim: Lütfen, inançlara ve ibadetlere saygı konusunda Avrupalı yöneticileri örnek alın. Bu saygıyı beklemek mütedeyyin insanların hakkı!
04.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|