Hükümete göre, dünyayı sarsan ekonomik kriz Türkiye’yi etkilemeyecek; ama iş adamları böyle düşünmüyor. Amerika’daki bazı büyük bankaların iflasını değerlendiren Türk iş dünyası temsilcileri, bu iflasların ‘domino etkisi’ yapacağı ve önümüzdeki dönemde Türk iş dünyasını da etkileyeceği kanaatindeler.
TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “Ekonominin bereketi kalmadı” derken, İSO Başkanı Tanıl Küçük de, “Tehlike kapıdaydı, artık evin içinde” şeklinde konuşmuş. Sabancı Holding Yönetik Kurulu Başkanı Güler Sabancı da, “Bunun etkilerini 2009’da da göreceğiz” demiş. (AA, 23 Eylül 2008)
Tabiî ki ekonomik ‘hâl ve gidiş’ten şikâyetçi olan iş dünyası temsilcileri sadece bu isimlerden ibaret değil. Hangi oda ya da borsa başkanı bir değerlendirme yapsa, işlerin iyi gitmediğinden yana şikâyetçi oluyor. Haklılar, çünkü ‘çok sağlam’ olmakla övünen onlarca banka ve şirket iflas etti. İflas eden bankaların Amerika’da olması neticeyi pek değiştirmiyor. Çünkü dünya globalleşti ve küçük bir köy hâline geldi. Bu bakımdan, “Amerika bizden çok uzak, oradaki kriz bizi etkilemez” demekle sadece kendimizi kandırmış ya da yaklaşan sarsıntıyı görmezden gelmiş oluruz.
Krizlere karşı erken tedbir almakta fayda var. Bunun bir yolu da israfa son vermek ve mümkün olduğu kadar tasarrufa yönelmektir. Türkiye’yi idare edenler işlerin iyi olduğunu söylemeye devam etse de, iş dünyası krizlerin geride kalmadığı noktasında hemfikir. Hatta bazı bakanlar, özellikle carî açık ve döviz kuru konusunda uyarılarda bulunuyordu. Bütün bunlar göz önüne alındığında kriz havasının sona ermediği zaten belliydi.
Dikkat çeken başka bir konu da, ekonomik kriz ihtimali konusunda muhalefetten çok iş dünyasının yakınması. Elbette maddî anlamda zarar görecek olan iş dünyasının kriz korsusuyla hareket etmesi ve çareler araması doğrudur. Ancak aynı sıkıntıları muhalefet partilerinin de gündeme taşıması gerekmez mi?
“Muhalefet partileri bu konuları hiç gündeme getirmiyor” demiyoruz. Elbette derli toplu eleştiriler ve ikazlar yapan muhalefet sözcüleri var. Ancak başta anamuhalefet olmak üzere bazı partiler yaklaşan krizle ilgili açıklamalar yapmak yerine daha başka konuları gündeme taşıyorlar...
İş dünyasının, devam eden ya da yeni dalgasının sarsması beklenen kriz konusundaki tavrı doğru. Peki, aynı hassasiyeti ‘darbe tehlikesi’ne karşı da göstermeleri gerekmez mi? Hatta ve hatta, gerekiyorsa krizlere razı olup, darbelere kökten ve temelden karşı çıkmaları lâzım. Muhtemel krizlere karşı maddî menfaatlerini korumak için gayret gösteren, açıklama yapan ve çareler arayan iş dünyası, aynı hassasiyeti açık ya da gizli darbe niyetlerine karşı da ortaya koymuş olsa; inanın Türkiye’nin sırtı yere gelmez.
Ama ‘kriz olmasın da ne olursa olsun’ anlayışı; hem Türkiye’nin krizlerle boğuşmasına hem de darbelerle 20 ya da 30 yıl geri gitmesine sebep olur.
İş dünyasının temsicileri arasında her türlü darbeye karşı çıkanlar çoğunlukta, ama daha net ve daha kararlı beyanlar ve tavırlar da beklemek milletin hakkı.
25.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|