Hasan Bey: “Tevbe-i Nasuh ne demektir? Nasıl yapılır? Şartları nelerdir?”
Tevbe-i nasûh, Kur’ân’a ait bir kavramdır. Ciddî, halis ve safi olarak, hulûs-u kalp ile sırf günahların bağışlanmasını dileyerek sırf Allah rızası için yapılan tevbe demektir. Nasuh, “nush ve nasîhat” kökünden mübâlağa siygasındadır. Günahı günah olduğu için terk etmek, haramdan haram olduğu için yüz çevirmek, sırf Allah korkusuyla günahtan ve haramdan pişmanlık duymak, bir daha günahlara dönmemek üzere günahların şerrinden Allah’a sığınmak ve tevbe etmek demektir. Günah olan şeyi başka bir gâye için bırakmak ve başka bir nedenle pişman olmak tevbe-i nasûh olmaz. Meselâ içkiyi sağlığa zararlı olduğu için veya doktor yasakladığı için terk etmek veya bundan dolayı içtiğine pişman olmak tevbe-i nasûh olmaz. Günah olan bir şeyi menfaatli olsa dahî, Allah haram kıldı diye terk etmek ise tevbe-i nasûh sayılır.
Kur’ân’da şöyle buyurulur: “Ey îmân edenler! Allah’a tevbe-i nasûh ile (tam bir ihlâs ile) tevbe edin. Umulur ki, Rabb’iniz günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. O gün Allah’ın peygamberi ve berâberindeki mü’minleri utandırmayacağı gündür. O gün onların nûru önlerinden ve sağlarından koşarak Cennete yol gösterirken, onlar da: ‘Ey Rabb’imiz! Nûrumuzu tamamla ve bizi bağışla! Muhakkak Senin her şeye gücün yeter!’ derler.”1
Muâz bin Cebel (ra): “Yâ Resûlallah! Tevbe-i Nasûh nedir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz (asm):
“Kul, yapmış olduğu günahtan öyle nedâmet eder ve Allah’a öyle özür diler ki, sağılan süt memeye dönmediği gibi, bir daha günaha dönmez!”2
Hazret-i Ali (ra) bir gün birisinin “Allahümme innî estağfiruke ve etûbü ileyke” (Allah’ım Senden bağışlanmak isterim ve Sana tövbe ederim) dediğini işitmişti. Dedi ki:
“Dil çabukluğu ile söyleyip, kalpten tevbe etmemek yalancılar tövbesidir!” Adam:
“O halde tövbe nedir?” dedi. Hazret-i Ali:
“Tövbede altı şey toplanmalıdır: 1-Geçmiş günahlara pişmanlık, 2-Farzları yapmak, 3-Kötülükleri terk etmek, 4-Düşmanlarla ve hasımlarla helâlleşmek, 5-Bir daha günaha dönmemeye azm etmek. 6-Nefsi günahlarda büyüttüğün gibi onu Allah’a itaatte eritmek ve ona günahların zevkini tattırdığın gibi, Allah’a itaatin zorluğunu ve acısını tattırmak” dedi.
Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Kul tövbe ettiğinde Allah onun günahlarını hafaza meleklerine unutturur. Aynı şekilde onun organlarına unutturur. İşlediği yerdeki izlerini de yok eder. Tâ ki, Allah’ın huzuruna vardığında günah işlediğine dair aleyhinde şahitlik edecek bir şey bulunmasın!”3
Almanya’dan okuyucumuz: “Namaz sonrasında ‘Estağfirullah ellezî lâ ilâhe illâ hû’ demenin hükmü ve fazileti nedir?”
Namaz sonrasında duâ etmek sünnettir. Peygamber Efendimiz (asm) namazda tahıyyattan ve selâmdan sonra hangi duânın okunacağını soranlara: “‘Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şehâdet ederim’ deyin ve daha sonra da isteyen istediği duâyı seçip yapsın!”4 buyurmuştur.
Namazın ardındaki duayı tövbe ve istiğfara tahsis etmek hayır ve fazilet açısından şüphesiz daha güzeldir. ‘Estağfirullah ellezî lâ ilâhe illâ hu’ cümlesi bir tevbe ve istiğfar cümlesidir. Her yerde, her zaman, tevbe ve istiğfar için okunabileceği gibi, namazın, bilhassa farz namazın ardından da okunabilir. Şüphesiz böyle duâları açıktan okumaya gerek yoktur. Herkes ihtiyacı olan duayı içinden okuyabilir.
Peygamber Efendimiz (asm): “Kim şu istiğfarı yaparsa günahları bağışlanır: ‘Estağfirullah ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-Hayye’l-Kayyûme ve etûbü ileyh.’ (Hayy ve Kayyum olan ve kendisinden başka ilâh olmayan Allah’tan mağfiret dilerim ve O’na tevbe ederim.)”5
Yine Peygamber Efendimiz (asm) “Kim istiğfara devam ederse, Allah o kimse için her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir sevinç yaratır ve onu hiç ummadığı yerden rızıklandırır”6 buyurmuştur.
Dipnotlar:
1- Tahrîm Sûresi: 8
2- Elmalı, H. Dini Kur’ân Dili, 7/5127
3- Câmiü’s-Sağir, 1/168
4- Nesâî, Sehv, 56
5- Riyâzu’s-Sâlihîn, 1871
6- Riyâzu’s-Sâlihîn, 1870
25.09.2008
E-Posta:
[email protected]
|