Murat Babal: “Ben vakit namazlarımın peşinden o vaktin kazasını da kılıyorum. (Geçmiş namazlarım için.) Ayrıca yatsı namazından sonra tekrardan beş vakit namazlarımın kazasını kılıyorum. Vitir namazının kazasında kamet getiriliyor mu? (Ben getiriyorum.)”
Namazınızı tebrik ediyorum. Allah daim kılsın. Âmin. Vitir namazının kazasında da, edasında da kamet getirilmez. Çünkü vitir namazı vacip namazdır. Kamet sadece farz namazların edasında ve kazasında getirilir.
***
Şanlıurfa’dan Mehmet Demir: “Sesli okunan farz namazlarında 3’cü ve 4’üncü rekâtlarda neden Fatihalar sessiz okunuyor?”
İbadetlerin her bir ayrıntısı taabbüdîdir. Yani vahiydendir. Yani emredildiği için yapılır. Aklın muhakemesine bağlı değildir. Peygamber Efendimiz (asm) ilk iki rekâtta sesli okumuş; son iki rekâtta sessiz okumuş. Netice itibariyle cemaatle kılınan akşam ve yatsı namazlarının farzlarının ilk iki rekâtlarında sesli kıraat yapmak, üç ve dördüncü rekâtlarında ise sessiz kıraat yapmak vaciptir. Hüküm ve uygulama böyledir.
***
Haşim Ekinci: “Çoğu zaman namaz kılıp, bırakıyordum. Namazda devamlı olmak bana biraz zor geliyordu. Şimdi tamamen kılmak istiyorum. Hanefî’yim. Sünnetlerin yerine hep kaza namazlarımı kılabilir miyim?”
Öncelikle, namaza başlamanızı tebrik ediyorum. Allah daim kılsın. Âmin. Kaza namazları zimmetimizde bulunan ve kılmaya borçlu olduğumuz “farz namazlardır”. Kaza namazlarının sevap ve feyzi günlük farzlarımız kadar yüksektir. Sünnet namazlar ise, farzlardan sonra ve farzlara ilâveten, derece derece bize feyiz ve sevap kazandıran nafilelerdir.
Kaza namazları ile sünnet namazların konumunu mezhep imamları tartışmışlardır. Kaza namazları hakkında serdedilen muteber görüşlerden edindiğimiz izlenim şudur: Kazası çok olup da, kendisini kaza kılmaya çok sıkı programlayan birisi, bu programını her şeye rağmen aksatmamak için, bazen sünnetler yerine kaza kılabilir. Bunda bir sakınca yoktur. Bu, namaz mükellefinin kendi tercihidir. Din buna müsaade eder.
Fakat bunu sürekli bir yol olarak benimsemek ve sünnetlerden tamamen kopmak doğru değildir. Dengeyi kurmakta fayda vardır. Şöyle ki: Vitir namazı vacip olduğundan kaza için terk etmemeliyiz. Sabah namazının sünnetini de, din sahibinin çok önem verdiği sünnet-i müekkede olduğundan kaza için terk etmemeliyiz. Ahmed bin Hanbel’e göre sair sünnetler yerine kaza kılınabilir. Sünnetler yerine kaza kılma ruhsatı, Şafiî ve Malikî Mezheplerinde de vardır.
Hanefî Mezhebine göre de, sünnetler yerine kaza kılınması en azından “vebal getirmez”; fakat mümkünse sabah namazı ile birlikte öğle ve akşam namazlarının sünnetleri de kılınabilirse daha faziletli olur.
Kazası çok olup da sıkı bir programa girenler bu içtihatlardan birine göre amel edebilirler.
***
Eskişehir’den Salih Beydemir: “1- Namazın kişiye farz olma yaşı kaçtır? Ergenlik yaşını mı baz alacağız? Kaza namazlarımı hesaplayacağım. 18 diyen mezhep imamları var. Üstad Hazretleri 15 diyor. Hangisine göre amel edeceğiz? 2- Büyük günahları işleyen imam olamaz diyorlar, doğru mu? 3- Cemaatte müzezzinlik bilmeyen varsa imam hem müezzinlik hem de imamlık yapabilir mi? 4- Ramazan ayından sonra tutulan 6 gün oruç bir seneye bedeldir deniyor aslı var mı? Peygamber Efendimizin (asm) bu konu hakkında hadisi var mı?”
1- Namazın farz olma yaşı ergenlik yaşıdır. Ergenlik yaşı biyolojik ve psikolojik bir olgudur. Kişiden kişiye değişir. Ülkemizde Üstad Hazretlerinin de ifade ettiği gibi, ortalama 15 yaştır. 2- Büyük günahları işleyen imam olabilir, ama daha faziletli imam varsa onu tercih etmek evlâdır. 3- İhtiyaç varsa imam, hem imamlık, hem müezzinlik yapabilir. 4- Ramazan ayının peşinden gelen Şevval ayında altı gün oruç tutmak sünnet-i seniyyedir. Ebû Eyyüb el-Ensârî (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Her kim Ramazan orucunu tutar ve sonra onun ardı sıra, Şevval’den altı gün daha oruç tutarsa, bütün sene oruç tutmuş gibi olur.”1
Nitekim Cenâb-ı Hak, “Kim hasene (iyilik, ibadet, sâlih amel) ile gelirse, onun için getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse, o ancak misliyle cezalandırılır. Kimseye zulmedilmez”2 buyuruyor. Ramazan’da otuz gün, Ramazan sonrası gelen Şevval ayında da altı gün oruç tutan bir mü’min toplam otuz altı gün oruç tutmuş olmaktadır ki, bu rakamın on katı bir yıla denk düşmektedir. Cenâb-ı Erhamü’r-Râhimîn’in rahmeti ve ikramı ise sonsuzdur, sınırsızdır.
Dipnotlar: 1- Müslim, Sıyâm, 204; Câmiü’s-Sağîr, 3/3668, 2- En’am Sûresi, 6/160
04.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|