Aşkın tanımı yapılıyor yıllardır. “Evet, bu kesinlik bildiriyor” nakaratları dışında, kullandığımız başka cümle yok. Her tanımı tebessümle dinliyor, arada başımızı onaylayan hareketlerle sallıyor, ancak bu son sözdür diyemiyoruz.
Yaşadığımızın ismi hepimizde aynı iken, kişiler adedince farklı tanımlar yapıyoruz ya da yapılan her tanıma, birkaç tane de biz ekliyoruz.
Aslında çoğu zaman yaşadığımızın kelime karşılığı yok. Sustuğumuz yerde, akan birkaç damla bütün söylenecekleri özetliyor işte.
Hani hep “kadınlar anlaşılmaz” türünden teoriler dolaşır ya ortalıkta… Bence insanın bizzat kendisi kompleks bir varlık olduğu için, anlaşılması oldukça zor.
Erkek ya da kadın hiç fark etmiyor.
Sürekli yaşanan, kişiler adedince tecrübesi olunan aşk hakkında, hangimiz tam ve doğru bir tahminde bulunabiliyoruz?
Biraz acımasızca olacak; ancak cevap elbette hiçbirimiz.
“Ben biliyorum, ben anlarım” edasıyla dolaşanlara aldanmayın. Onların ya hiç göz değmemiş yüreklerine ya da biri fena yakmış canlarını.
“Şu hareketi bunun için yaptı.”
“Şimdi arar.”
Cümlelerinin kaçta kaçı içimizi rahatlatıp teselli edebildi ki bizi?
Ya da çaresiz kalıp, anlatırken sorunumuzu en yakınımıza, kaçı çözüm buldu ve bu çözüm bizi rahatlatıp, sakinleştirdi?
Her söylenen söz, bir kelime eklemiş oluyor aşka dair. Ve sanırım çok uzun yıllar da sürüp gidecek, aşka yazılan mersiyeler.
Ağıtlar ve sitemler.
Çok severiz.
Hiç ummadığımız anda gelip yerleşir yüreğimize.
Habersiz…
İzinsiz…
Destursuz…
“Neden geldin?” türünden bir kelimeyi yutkunuruz, acıyla. Ne kadar kızarsak kızalım, tutarız birçok kelimeyi dilimizde.
“Ya giderse, bir daha dönmezse?...” korkusu yer bitirir bütün hayatımızı.
Bir ömür ya da ömrün yarısı bir kişi için heba edilip bitirilir.
Ne yazık.
***
Aşkın dili yok.
Tanımı yok.
Ne olduğu, kim olduğu, nasıl bir şey olduğu henüz bilinmiyor ve umarım bilinmez.
Zira hepimizin yaşadığı, hissettiği o tanıma uymasaydı, şimdiki çokbilmişler bizi de aşksız, sevgisiz ilân ederdi.
Belki Mecnun’u bile tard ederdi bu sofradan.
Cüretkârız.
Elde ettiğimiz şeylerin pek kıymetini bilmediğimizden, aşkın belli kalıpları olsaydı ve o kalıplara, kalıpların kurallarına göre yaşasaydık; durum epey tehlikeli olurdu galiba.
Bu kadar olumsuzluğun içinde, fıtratımıza yerleştirilmiş sevgileri doğru yönde kullanabilenlere ve kullanmaya çalışanlara selâm olsun.
08.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|