Amerika’nın kapitalist şirketleri federal hükümetin kendilerini kurtarıp kurtarmayacağı haberini titrek ve ürkek bir şekilde bekliyorlardı. Adeta dizleri titriyor ve vücutları soğuk terler boşaltıyordu. Wall Street’in aç gözlü insanları 1930’lu yıllarda yaşanan “Büyük Krizden” beridir eşi görülmemiş bir ekonomik felâket ile yüzyüze geldiler.
Emlâk piyasası kendi manipülasyonları neticesinde genişleyen bir kredi çatlağı ve likidite krizi oluşmasına yol açtı ve neticede Bush yönetimini 700 milyar dolarlık bir kurtarma paketini devreye sokmaya mecbur kıldı.
Şimdiki ABD Maliye Bakanı olan ve bir zamanlar dev Goldman-Sachs yatırım şirketinin Ceo’luğu vazifesini de yürüten Henry M. Paulson bir keresinde şöyle demişti: “Piyasalar oldukça esnek yapıdadır. Elbette kayıpları telâfi edecektir. Zamanında piyasalarda bir çok zorluklarla mücadele edegeldik ve bu mücadelemizde de başarılı olacağız.”
Geçtiğimiz hafta ise, aynı Paulson, eğer hükümet Wall Street’e para takviyesi yapmaz ise her şeyin kaybedileceğini, Kongre üyelerinin huzurunda itiraf etmek zorunda kaldı. Ancak Amerika’yı, son 70 yılın en büyük finansal krizine götüren sebepleri açıklamak konusunda ve bununla ilgili detayları vermek hususunda Paulson tek bir kelime bile edemedi.
Amerikan kapitalistleri son 20 yıldır inanılmaz derecede bir hilekârlık sergileyerek piyasayı hep manipüle ettiler. Bush ise şimdi onları kendi açgözlülükleri ve ahmaklıklarından kurtarmaya çalışmaktadır.
Bush ve onun Wall Street’teki açgözlü arkadaşları, Wall Street’i stabilize etmek ve istikrara sokmak adına İslâmî toplumların ekonomiyi nasıl yürüttüklerine bir göz atmalıdırlar. Açgözlülük ve yolsuzluğun yol açtığı bu millî felâket, bazı İslâmî kurallardan esinlenilerek getirilecek tedbirlerin hayata geçirilmesiyle engellenebilir. “Mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin. Kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını haram yollardan yemeniz için o malları hakimlere (veya idarecilere) vermeyin.” (Bakara, 2:188)
Bunun yanı sıra, her Müslüman kendi öz gelirlerini dikkatli bir şekilde kontrol etmeli ve mallarının helâlliğinden ve dinimizce yasaklanmış şeylerden yahut şüpheli meselelerden arınmış bir halde olduğundan emin olmalıdır. Zira, eğer bir insanın dinî hassasiyeti zayıf ise, maişetini kazanmak için şüpheli yollara düşme tehlikesi vardır.
Ancak ne yazık ki; Bush idaresindeki Amerika Birleşik Devletleri, Orta Doğu’daki Müslüman topluluklarla yakın bağlar kurmakla ilgilenmediği gibi adil bir ekonomik sistem oluşturmakla da ilgili değildir. Bilâkis, son on yıllık dilimde uygulandığı üzere, açgözlü Wall Street, hep hükümet destekleriyle ödüllendirilmiş ve bir Amerikan imparatorluğu kurmak amacıyla bu uğurda savaşlar bile başlatılmıştır.
Bu gibi zamanlarda, Bediüzzaman Said Nursî’nin işaret ettiği ve “Kâinattaki her şey insanla alâkadardır ve insanın yaptıkları ve davranışları ile ilgilidir” şeklinde özetlenebilecek hakikati zikretmek oldukça önemlidir. Mülk Sûresi’nin 8. âyetine dayanarak Nursî, kâinatın ve onun unsurlarının insanların sapkınlıkları yüzünden öfkelendiğini ifade etmektedir. Biz Müslümanlar olarak biliyoruz ki; kâinatta her varlık mühim vazifeler için yaratılmıştır ve bir fonksiyon icra etmek ve Yaratıcısını yüceltmek maksadıyla var olmuştur. İnançsızlar ise bu vazifelerini inkâr ederek yahut bilmeyerek kendi yüksek seviyelerini düşürmüşler ve dolayısıyla cansız, zail ve anlamsız yaratıklar derekesine düşmüşlerdir.
Kur’ân, kâinatın ve onun unsurlarının, insanların sapkınlıkları ve kötülükleri yüzünden öfkeye kapıldığını ve gazaba geldiğini açıkça ifade etmektedir. Bize Nuh’un (as) kavminin başına gelen tufan felâketini ve denizin Firavun’un ordusuna karşı hiddetini hatırlatır. Bugün ise, hiddet ve öfke naraları inkârcıların kurumlarının kalplerinde ve kasırgalar ile iliklerine kadar ıslanan şehirlerinde korkuya yol açmaktadır.
Çünkü Amerika kâinatın düzenine karşı gelmektedir. Ne yazık ki onun ayarı bozulmuş, dengesini yitirmiş ve telef olmuştur.
TERCÜME: UMUT YAVUZ
08.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|