Anayasa Mahkemesi’nin anayasa değişikliklerinin iptali kararı ile AKP hakkında kapatılması talebiyle açılan dâvâya ilişkin kararın gerekçeleri kamuoyu tarafından merakla bekleniyor.
Bu merakın bünyesinde güçlü bir endişeyi de barındırdığı biliniyor. Endişenin özünde, Mahkemenin anayasa değişikliklerini esastan incelemeye karar verirken yürüttüğü mülâhazaların doğurabileceği sonuçlar yatıyor. Mahkemenin laiklik yorumunda otoriter bir anlayışın güçlenmekte olduğu düşüncesi endişeleri arttıran bir başka unsur.
Anayasa Mahkemesi kararlarında açığa çıkan laiklik anlayışını, Mahkemenin kuruluşundan bugüne üyelerinin belirlenmesi sürecinde dikkate alınan kriterlerden bağımsız düşünmek mümkün değildir. Üyelerin seçiminde benimsenen yöntem, tek parti dönemine ilişkin zihniyet ve algılamanın çok partili dönemde de sürdürülebilmesini amaçlıyordu. Bu amaca ulaşılmadığını söylemek zor. Mahkemenin temel konularda verdiği kararlarda dışa vuran anlayışla, CHP’nin her zaman buluşması kamuoyu açısından sürpriz değildir.
Anayasa Mahkemesi’nin belli konular dışındaki kararlarında üyeler arasında ciddî fikir ayrılıklarının olduğu, kararların çoğunlukla bir veya iki oy farkla alındığı, alınan kararlara karşı farklı pek çok karşı oy gerekçelerinin yazıldığını Resmî Gazete’den takip etmek mümkün. Ancak konu bir şekilde laiklikle ilişkili ise, üyeler arasındaki bu farklılıkların bir anda ortadan kalktığı görülüyor. Üyeler değişiyor, Dünya değişiyor, Türkiye değişiyor, ancak Mahkemenin otoriter laiklik anlayışı değişmiyor. Dinin bireyin vicdanı dışına taşan her görünümünü laiklik ilkesine aykırı gören ve laikliğe toplumdaki dinî duyarlılıkla mücadele misyonu yükleyen anlayış, ısrarla sürdürülmek isteniyor. AKP’nin kapatılması talebinin reddedilmesinden sonra, Mahkemenin otoriter laiklik anlayışını sürdürmekte olduğu, ancak bu anlayışın güç kaybetmekte olduğuna ilişkin değerlendirmeler yapıldı. Bu yorumların gerçekliğini gerekçeli kararların açıklanmasıyla görmek mümkün olacak.
Hükümet Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinin hızlandırılması yönünde yeni adımlar atma hazırlığında. Bu süreçte Avrupa Birliği üyesi ülkelerde uygulanan laiklik anlayış ve uygulamalarının ülkemiz açısından emsal oluşturması bekleniyor. Bu entegrasyona direnen kurumların yeniden şekillenmesi de kaçınılmaz olacaktır. Demokratik standardını yükselten bir Türkiye, laiklik anlayışında farklı bir anlayışı sürdüremez.
16.10.2008
E-Posta:
|