Risâle-i Nur´un neşir tarihçesini bilenler, Nur talebelerinin Zülfikar, Uhuvvet ve İttihad gazetelerinden sonra, Nurun dâvâsını müdafaa için Yeni Asya'yı çıkardıklarını iyi bilirler. Risâle-i Nur ile Yeni Asya arasındaki ilgi ve münasebetin “nâşir-i efkâr” derecesi, Yeni Asya´yı dünyaya “Nurcuların gazetesi” olarak tanıtmıştır.
Risâle-i Nur'un okunmasının, neşredilmesinin ve kamusal alanda seslendirilmesinin yasaklardan dolayı çok müşkül olduğu devirlerde Bediüzzaman'ın dâvâsını, yani Kur´ân dâvâsını müdafaa etmenin zorluğu mâlûm. Düşmanlarının şiddetli hücumu ile dostlarının kendisini anlayamaması arasında kırk seneye yakındır istikbale yürüyen Yeni Asya'nın kaderi de çok gariptir. Al-i Beyt´in vazifesini yüklenmeye çalışanların kaderi hep garip gelmiştir burada. Al-i Beyt teşbihini tedai ettiren elbette ki bazı hususlar var. Gazetecilik tarihine baktığımızda, hemen hemen çoğu gazetelerin ya siyasetle, ya devlet idareleriyle veya haricî kuvvetlerle iç içe olduğunu görüyoruz. Bu geleneğin dışında, resmî ideolojiye muhalif ve yalnızca Risâle-i Nur'un Kur´ân'dan aldığı hakikatleri neşretme geleneğini başlatan Yeni Asya'nın düçâr olduğu zulümleri öğrenmek için de yakın tarihe müracaat gerekiyor.
Al-i Beyt'in insanlardan istiğna, idarecilerin yardımcılarından uzak ve sırf kendi imkânlarıyla yaşama düsturunu Yeni Asya prensip edinmiştir. Kırk seneye yakın neşir hayatında, onun devletten veya devletle içli-dışlılardan bir lira bile yardım aldığını kimse iddia edemiyor. Zira mecbur olduğu istiğna düsturu buna müsaade etmedi.
Yeni Asya Al-i Beyt imamlarına ittibaen zalim, fasık, münafık ve din düşmanı komitelere karşı daima dik durdu, zulüm ve nifaklarını suratlarına çarparak hakkı müdafaada hiç geri durmadı. Bu hususu merak edenler, onun ihtilâlcileri çılgına çeviren tarihî manşetlerini arşivlerde ve geçen 21 Şubat’ta verilen “Ses getiren manşetler” ilâvesinde bulabilirler.
Bediüzzaman Hazretlerinin Kur'ân'dan ve Resulullahtan aldığı cihanşümûl prensipleri neşreden Yeni Asya, hem dünya siyasîlerine ve hem de dahilî siyasetçilere istikamet verecek neşriyatı yaptığı halde, bizatihî siyasetin içine hiç girmedi. Başyazarlarına, kıymetli kadrolarına ve nâşirlerine defaatle siyasî partilerden mebusluk teklifleri gelmesine rağmen, onlar kabul etmediler. Zübeyir Gündüzalp'in; “Bir yerden bir yere Nurlarla alâkalı bir mektubu taşımayı milletvekilliğine tercih ederim” tarzındaki duruşu, Yeni Asya´nın vizyonu oldu.
Müslüman ulemanın tarihte ve bilhassa Osmanlının sonlarından itibaren en çok tenkit edildiği bir husus, ilmi vasıta-i cer, yani geçim ve dünyalık kazanma vasıtası yapma iddiası idi. Risâle-i Nur'un müellifi bu haksız tenkide hayatıyla cevap verdiği gibi, Al-i Beyt yolundaki Yeni Asya da, maddî menfaatlere hiç yönelmeden Üstadını takip etti. Tabiri caiz ise kut-u lâyemut yaşayarak geldi.
Yeni Asya ile Al-i Beyt arasındaki zihnî irtibatın bir sebebi de, onun Sünnet-i Seniyye ve şeair-i İslâmiyeyi ihya gayretidir. Dinsiz ve münafık cereyanların ittifakıyla İslâma hücûm eden bid'alara karşı onun korkusuzca duruşu ve Sünnet-i Seniyyeyi bin seneden bu yana İslâmın bayraktarlığını yapan Türk milletinin hayatına taşıma ve onu bu milletin kültürü olarak dalgalandırma cehdi, Yeni Asya'yı Al-i Beyte yaklaştırıyor.
Ahirzaman fitnelerinin oluşturduğu kaoslarda içeriden ve dışarıdan gelen hücumlarla müteaddit defalar kapanan, binalarını kaybeden ve isim değiştirmek zorunda bırakılan Yeni Asya'nın Risâle-i Nur dünyasında bir âlem olmasını istemeyenlerin veya onun bayrağını kamusal hayattan kaldırmaya çalışanların, kendilerine göre bahaneleri olacaktır.
Yukarıda sıralamaya çalıştığımız düsturları esas alan bir gazetenin neden bazı dindarlarca tenkit edildiğini, dindar siyasetçilerin neden böyle bir çizgideki gazeteye uzak durduklarını siyasî tarafgirliklerle izah etmek yeterli değildir. Zira Yeni Asya, bugüne kadar siyasî bir çizgi için yayın yapmadı ki, siyasî tarafgirlikle suçlansın.
Bize göre sosyal hayatta çok önemli, genel ve hayatî bazı düsturları müdafaa ederken, Al-i Beyt gibi bir vahid-i kıyasîyi esas aldığından bu hücumlara hedef oluyor. Yani bu ölçülerden rahatı kaçan, ticareti azalan ve peşinden koşuşturduğu dünyayı yeterince yakalayamayanlar, Yeni Asya'nın hayata aktardığı ölçülerden rahatsız oluyorlar.
Ama hadiseler Yeni Asya’nın haklılığını her defasında tekrar tekrar tasdik ve teyid ediyor.
13.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|