Sebepler dünyasında yaşıyoruz. Sebepler, Allah’ın kâinata koyduğu bir nevî kanunlardır. Eğer elma yemek istersek ağacını dikmemiz, meyve verecek duruma getirmemiz gerekir. Ağaç zamanla büyür, vakti saati gelince çiçekler açar, meyveler verir.
Meyvenin meydana gelmesinde ağaç gibi toprak, hava, su, güneş de birer sebeptir. Ama bunların yaratılışta hiçbir etkileri yoktur. Yaratan Allah’tır. Biz rahmet kapısını bu sebeplere sarılarak çalarız. Rabbimiz de bize ihsan eder. Yoksa bu şuursuz sebepler bizi tanıyıp, bize acıyıp da meyve veremezler.
Bolluk, bereket istemek için de yine Onun koyduğu kanunlara uymak zorundayız. Bu kanunlardan birisi şöyle bir kudsî hadis-i şerif: “Ey Âdemoğlu! Ver ki Ben de vereyim.”1
Müslim’de yer alan şu olay da Allah için vermenin insana neler kazandırabileceğinin canlı bir örneği. Adamın biri çölde yolculuk yaparken buluttan bir ses geliyor: “Falancanın bahçesini sula!” diyor bu ses. Bulut karataşlı bir yere gidip yağmurlarını boşaltıyor ve yağan yağmur su yollarından birinde toplanıp akmaya başlıyor. Yolcu merakla suyu takip ediyor. Elindeki çapayla suyu öteye beriye sevk eden bir adam bulunan bir bahçeye rastgeliyor. ‘Demek yağmur bu bahçeyi sulayacakmış’ diye düşünüyor ve bahçe sahibine soruyor: “Ey Allah’ın kulu! İsmin nedir senin?” “Falancadır” diye cevap veriyor bahçe sahibi. Buluttan gelen sesten de aynı ismi duymuş meğer yolcu.
“Hayrola, niçin benim ismimi sordunuz?” diye sormaktan kendini alamıyor bahçe sahibi.
“Bu yağmuru getiren buluttan, senin ismini söyleyerek ‘Falancanın bahçesini sula!’ dediğini duydum da onun için” dedikten sonra, “Bu lütfa ne yaptın da mazhar oldun?” diye soruyor.
“Madem soruyorsun ben de söyleyeyim” diye söze başlıyor bahçe sahibi. Ve şöyle devam ediyor: “Bahçemden elde ettiğim ürünün üçte birini fakir fukaraya, ihtiyaç sahiplerine dağıtırım. Üçte birini ev halkıyla birlikte yerim. Üçte birini de tohumluk olarak saklarım.”2
Demek Cenâb-ı Hak halisâne hayrı sebebiyle bahçe sahibini açıkça ödüllendirmekteydi. Her zaman böyle kerametvârî olmaz tabiî ki bu yardımlar. Allah başlangıçta da belirttiğimiz gibi şu veya bu şekilde, farkında olarak veya olmayarak Kendi yolunda harcayan kuluna mutlaka bol bol ihsan ve ikramlarda bulunur, bolluk ve bereket verir.
Evet, İlâhî kural bu: Vermeli ki kendisine de verilsin.
Dipnotlar:
1- Buhârî, Tevhid: 19; Müslim, Zekât: 36.
2- Riyazü’s-Salihîn ve Terc., 1:583 (Hadis no: 564; Müslim’den.)
21.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|