NEML Sûresi’nde Hz. Süleyman’la Sebe Melikesi Belkıs arasındaki kıssadan söz edilir. Birgün su bulmakla görevli hüdhüd kuşu kaybolur ve Sebe kavminden haber getirir. Kavmin anlı şanlı, şatafatlı Belkıs isimli bir kadın hükümdarı vardır. Hüdhüd, “Onu ve kavmini, Allah’ı bırakıp da güneşe secde ediyorlarken buldum. Şeytan kötü amellerini kendilerine süslü gösterip onları doğru yoldan alıkoymuş; bir daha da doğru yolu bulamıyorlar” şeklinde bilgi verir.
Hz. Süleyman br mektup gönderir Belkıs’a. Müslüman olmalarını teklif eder.
Çünkü her şeyin sahibi; bin bir çeşit nimetle besleyip büyüten, her şeyi insanın emrine veren Sultan-ı Kâinatı tanımakla iş başlar, hayat anlam ve kıymet kazanır. Onu bulan her şeyi bulur. Onu bulmayan, tanımayanın ise başı belâlardan kurtulmaz.
Belkıs mektubu alınca işin ciddiyetini anlamış, ileri gelenlerle istişare etmiş, bir kısım hediyelerle meseleyi savuşturmak istemişti. Maksadı şuydu: “Acaba Hz. Süleyman gerçekten peygamber midir? Yoksa dünya mal ve mülkünü düşünen saltanat sahibi birisi mi?”
Elçiler geldiğinde Hz. Süleyman demişti ki: “Siz bana mal ile yardım mı edeceksiniz? Allah’ın bana verdiği nimetler, size verdiğinden çok daha hayırlıdır. Hediye ancak sizi sevindirir. Onlara dön ve şunu anlat: ‘Biz onların üzerine, karşı koyamayacakları ordularla geliriz ve onları hor ve hakir olarak oradan çıkarırız.’”
Hz. Süleyman’ın hediyeleri kabul etmemesi Belkıs’a ulaştığında onun dünya mal ve mülkünde gözü olmadığını; hizmetine, dâvetine karşılık hiçbir ücret beklemeden hareket eden samimî bir insan olduğunu anlamıştı. O sırf Allah için hareket etmekteydi. Maksadı bütün insanların yer ve göklerin yaratıcısını tanımalarıydı. Gurur ve kibirli Belkıs’a ise biraz da gürlemek gerekiyordu. Hz. Süleyman bunu da yapmıştı.
Bir süre sonra Belkıs yakınlarıyla birlikte gelecek, imanını açıklayacaktı. Hz. Süleyman onun güçlü bir imana kavuşması için Belkıs’ın gelmeden önce sakladığı tahtını da bir ilim ehline getirttirerek gösterecekti. Bunun üzerine Belkıs imanı izhar edecek, “Senin peygamberliğine dair bundan evvel de bize bilgi ulaştı ve biz Müslüman olduk” diyecekti.
İmansızlık en büyük huzursuzluk kaynağı olduğu gibi dünya büyüklüğünde ebedî bir mülkü kaybetmek, iman ise en büyük huzur ve mutluluk kaynağı; dünya ve ahiret saadetinin temel taşıydı. Bir insana yapılabilecek en büyük iyilik onun imanının kurtulması için gayret sarf etmekti. Hz. Süleyman da elindeki imkânları buna seferber etmişti.
12.10.2008
E-Posta:
[email protected]
|